17 Şubat 2023

Deprem notları Malatya: 11 gündür susuz, tuvaletsiz bir şehirden, iktidarın ‘pek ünlü bağışçılarına’ bakış…

Elinde her yetkiyi bulunduran Erdoğan, tek bir KHK ile bu yardımı halledemez miydi? Tabii ki… Ama plan başka. Dönelim tekrar Malatya’ya… Yıkımın ağır yaşandığı illerden birine… Halk kendi başına Türkiye’nin dört bir yanında gelen gönüllüler ve bağışçılarla hayatta kalma mücadelesi veriyor.

Alo, alo…

Sesim geliyor mu?

Kimle görüşüyoruz?

Evet bilmem ne holding başkanı bilmem kim buyrun efendim…

Biz bilmem ne şirketler grubu olarak depremin şu bölgelerinde şu yardımı yaptık… Şimdi de şu kadar bağış yapıyoruz…

Evet bilmem ne holdingin değerli bilmem nesinden bilmem ne kadar…

Alo, alo…

Sesim geliyor mu?

Kimle görüşüyorum?

Burası Malatya Merkez’e 5 dakika mesafedeki bir ortaokul…

Burada su yok, tuvaletler depremzedelerin oturduğu odalardaki tek yorganın üstüne taştı, çaresizlikten kurutup yine yattılar. Yardım mümkün mü?

Ekip mi yok?

Isınmayı halletseniz bari…

Neden mümkün değil?…

Su…

Tankerler meşgul…

Şimdi salona sağdaki ve soldaki telefonlarla bağışları alan ünlülerimize, çok ünlülerimize, en ünlülerimize dönüyoruz…

Çok değerli bilmem nerenin bilmem ne başkanı…

Şimdi okul koridorunun sağlı sollu odalarında, çoluk, çocuk hatta bebek var olma savaşı veren, bir kap sıcak yemek, bir battaniye, 11 gündür yıkanamayan, çok değil su, sabun isteyenlere dönüyoruz…

Saygıdeğer ünlümüz, değerli büyüğümüz…

Sayılmayan halkımız, değersizleştirilen duygularımız…

Malatya’dayım…

Saatler öğlene geliyor…

Şehrin merkezi…

Etrafta neredeyse insan yok, öyle bir ıssızlık. 

Valiliğin açıkladığı resmi verilere göre bile 86 bin kişi şehirden ayrılmış. Otobüslerle 27 bin 200, hava yoluyla 24 bin 115, trenle 34 bin 889 kişi. Rakamın çok daha fazla olduğu belirtiliyor. Bu sayılara Arguvan, Arapkir, Yazıhan gibi ilin ilçelerine gidenler dahil değil.  

Yıkıntılar başka yerlerde olduğu gibi burada da sokakları, caddeleri kapatmış. En çok insanın göründüğü yer valilik önündeki cadde. Orada tuvalete girme ihtiyacı duyuyorum. Bir polise soruyorum önünde uzun kuyruk olan bir yeri gösteriyor. Başka? Başka yok. Kuyruk uzun çünkü diğer illerde de gördüğümüz gibi tuvalet sıkıntısı büyük ve burada da kullanılmaz hale gelmiş. Ne yapıyor insanlar, kimileri ıssız müsait bir yere, kimileri dayanabildiği kadar…

Merkezin yakınında Kiltepe’de Muhsin Yazıcıoğlu Ortaokulu’na gidiyoruz. Kapıda HDP Milletvekili Kemal Bülbül ile karşılaşıyoruz. Çocukluğu burada geçmiş. Felaketi anlatıyor. Eksik çok. Ardından CHP’li Veli Ağbaba. O da orada ‘Buradaki yıkım o kadar büyük ki bitmeden dönmeyeceğim’ diyor.

Okula giriyorum. Her sınıf bir ailenin yaşam alanı olmuş. Ama o yaşam alanında her şey eksik. Döşek eksik, battaniye eksik, gıda eksik… Ve en önemlisi tuvalet… Kullanılamıyor çoğu. Su yok… Yıkanamıyor kalanlar… Merkeze beş dakika mesafedeki okulda her şey ‘yok’… Sadece bir çatı var. Öyle bir soğuk ki o çatı yetmiyor, yetemiyor. Bölgede hala dışarıda kalan, çadıra ulaşamayan binler de var.   

Gelelim tekrar ‘bağış şovu’na. Popülizmi sevmem. Her yardım önemlidir. Ancak sormak da gereklidir o bağışı yapanlara. Bağış rakamlarının kazançlara oranına ilişkin tartışma bir yana, göstere göstere şart mıydı diye?

İktidar önce ‘asrın felaketi’ kavramını yerleştirdi zihinlere propaganda aygıtları vasıtasıyla…

Sonra ‘mucize haberciliğine’ geçildi. Elbet her mucize kurtuluş önemliydi ama ihtiyaçlar ve kayıpların az gösterildiği bir yayıncılık farklı bir işlevi, ‘sorgulamamayı’ getirdi.

Eh felaket asrın felaketi ise iktidar ne yapsın. Hem bak mucizeler de oluyor, yaşanıyor.

Üstüne bir de ünlüler, çok ünlüler seferber…

Bak bu patron, bak şu başkan, bak şu sanatçı.

Daha ne olsun, daha ne istiyorsun ey halkım?

Bağışların çoğu kamu kurumlarından geldi. Elinde her yetkiyi bulunduran Erdoğan, tek bir KHK ile bu yardımı halledemez miydi? Tabii ki… Ama plan başka.

Gelelim bağışçılara… Kamu kuruluşlarına. Devletin bir cebinden alıp başka bir cebine koyduğuna. Kimin parasını kime bağışlıyorsun da diyerek ve sorarak…

Mesela Merkez Bankası’na… 30 milyar lira bağışa. Pek muhtemel ileriki günlerde Hazine’ye devredeceği ihtiyaç akçesini ‘bağış’ladı. 128 milyar doları hangi ihaleyle kime sattığı belli olmayan Merkez Bankası’ndan bahsediyoruz. Onu sormayınca soramayınca bu da sorulmuyor elbet…  

Ya Ziraat Bankası… 2022 yılı sonunda görev zararı nedeniyle Hazine’den 20 milyar lira alan Ziraat Bankası’na… Hani iktidar yandaşı medya yaratsınlar diye Demirörenlere kredi verip onu tahsil edemeyen bankaya…

Bu arada günün en trajik anlarından biri, kamu bankasına borcunu ödemekte zorlanan Demirörenler 50 milyon TL verdiler kampanyaya…

Kamu bankalarının toplam yardımı 60 milyar oldu.

Varlık Fonu’ndan Turkcell’in bağışı da ilginçti. Özellikle deprem bölgelerinde en ihtiyaç duyulan anlarda kimseyi kimseyle konuşturamayan Turkcell 3.5 milyar verdi.

Bir gece evvel "3 milyar TL bağışladım" diyen Cengiz Holding’e ertesi günü teşvik kararının çıkması…

Dönelim tekrar Malatya’ya… Yıkımın ağır yaşandığı illerden birine… Halk kendi başına Türkiye’nin dört bir yanında gelen gönüllüler ve bağışçılarla hayatta kalma mücadelesi veriyor. En sıradan ihtiyaçlara ulaşamıyor. İktidar ve yandaşları canlı canlı propaganda yapıyor. Kırılma büyük bir kırılma… 


Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

Yazarın Diğer Yazıları

Özel 1 Mayıs’ı iyi yönetemedi; zayıf tükürük sakal ıslatır…

Müzakere konusunda iktidara alan açan Özgür Özel, mücadele konusunda umut vermedi. Tüm emekçilere “Saraçhane’de buluşma, oradan Taksim’e yürüme çağrısı yapan” Özel, polis barikatının orada durup iktidara haklı ama bilinen eleştirileri sıralayıp alandan ayrıldı

CHP halkla Taksim’e yürüyerek büyür, Saray yollarında değil…

Emeğin bu denli değersizleştirildiği bir ortamda ‘Emek Bayramı’nda halkla beraber yürümek ana kolonu sosyal demokrasi olan partiyi güçlendirir

Amedspor; direnciyle, mücadelesiyle, başarısıyla bir futbol takımından fazlası…

Uzun süre seçtikleri isimlerle değil kayyumlarla yönetilen, hapiste pek çok siyasetçisi olan, tabelasından diline zaman zaman hala polemik konusu yapılan Kürtler… Ve ağırlıkla onların desteklediği Amedspor’un başarısı. İçinde herkese fazlasıyla mesaj barındırıyor...