HDP'nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş cezaevinden dışarıya yolladıklarıyla siyasette gündem oluşturuyor. Önce T24'e yazdığı 'Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem' ile ilgili yazı ardından twitter hesabından paylaştığı 'ittifak modeli' önerisi. Bunların bir devamı olarak Medyascope'a, Ruşen Çakır'a verdiği önemli söyleşi. Söyleşide bana göre iki kritik bölüm var. Birincisi muhalefetle ilgili saptamaları, beklentileri. Burada dikkat çeken bölüm (sorularda olmasa da) demokrasi için ittifaktan bahsederken CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili bir cümle kurmamış olması. Oysa yerel seçimlerde Millet İttifakı içinde İYİ Parti ile HDP'yi dolaylı da olsa aynı çatı altında tutmuş, sonuç almış bir lider Kılıçdaroğlu. CHP dışında tüm partileri adlarını anarak beklentilerini dile getirmiş. Başlığa çıkan bölüm çok çarpıcı:
"Siyasi amaçla bir araya gelmeden önce tüm liderler, sırf aile ziyareti kapsamında ve insani ilişki çerçevesinde, bir kahvaltı için herhangi bir liderin evinde buluşarak birbirlerini daha yakından tanımaya, daha iyi anlamaya gayret edebilirler. Mesela ben dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım'ın kapısını çalar ve 'Kahvaltıya geldik' derdim."
Son dönemin oy oranıyla da yaptığı çıkışlarıyla da 'yükselen yıldızı' Akşener Fox TV'de İsmail Küçükkaya'nın programında idi ve bu cümle sorulduğu zaman şu yanıtı verdi:
"Haberin tamamını okumadım. Ama şunu söylemek isterim. Güneydoğu'da şöyle bir gelenek var, kan davalınız bile olsa kapınızı çaldığı zaman içeri alırsınız. Evin en yaşlısı tarafından karşılanır. Sonra kapıdan çıkıp gittikten sonra davanız devam eder. Güneydoğu'nun böyle bir özelliği var."
Akşener'in yanıtı nereden baksanız problemli. Böyle bir çağrıyı, hatta hayali, 'içinde kan davası' geçen bir cümle ile yanıtlamak 'makul çoğunluğun' her geçen gün daha da fazla beğenisini kazanan bir lider için umut kırıcı. Bunu sadece Demirtaş'a bir yanıt olarak değil Kürtlere bir yanıt olarak düşünenler çıkacaktır. İYİ Parti'nin yöneticileri; Kürtler, Kürt seçmen başka Demirtaş başka diye düşünüyor olabilirler (çoğunun böyle düşünmediğine eminim bu arada). Ancak cezaevindeyken Cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında aldığı oya, yerel seçimlerde Cumhur İttifakı karşısındaki blok için yaptığı çağrının nasıl karşılık bulduğuna bakıldığında onun Kürt seçmenin sevgisini-saygısını (soldaki pek çok seçmenin de) kazanmış etkin bir siyasetçi olduğunu da bilirler.
Yazı için çalışırken bir dönem etkin görevde olmuş bir siyasetçi ile telefonda konuştum. Şöyle dedi: Meclis'te çalışırken kimi istenmeyen sözlerin tutanaktan çıkartılmasını isterdik. Meral Hanım'ın 'kan davası benzetmeli' sözlerini görünce keşke tutanaklardan çıksa diye düşündüm.
Demirtaş'ın sadece Akşener'e değildi çağrısı. Muhalefetin tamamına yönelik bir çağrıydı:
"Muhalefet cephesinde hiçbir ayırım yapılmadan, ön şart ve ön yargılara teslim olunmadan herkesin demokrasi ilkelerinde buluşması gerektiğine inanıyorum. Yoksa bagajı, eleştirel geçmişi olmayan siyasetçi ya da parti var mı ki? Bence tüm siyasetçiler olarak geçmişimize özeleştirel yaklaşarak geleceğe odaklanmamız dışındaki her türlü yol, muhalefete kaybettirir.
"Yaşanan sorunların büyüklüğünü, yakıcılığını, aciliyetini görerek her siyasetçi, demokrasi için yan yana durmak zorundadır. Bunu yapmayan veya yapamayanları halk da tarih de affetmez."
Çağrı için de (Ruşen Çakır'ın da alanı iyi bilen bir gazeteci olarak sorusuyla altını çizdiği) eski başbakan, Gelecek Partisi'nin lideri Ahmet Davutoğlu ile ilgili kısım önemli idi. 7 Haziran seçimleri sonrası yaşananlar her ikisi açısından da aynı noktada olmayı neredeyse imkansız gibi gösteriyordu. Demirtaş bu konuda şunları söylemiş:
"Sayın Davutoğlu ile siyasi duruşumuz, birçok meseleye bakış açımız elbette ki farklıdır. Hiçbir zaman da aynı olmayacağından eminim. Fakat şu yaşadığımız derin trajediden çıkmak için demokrasi ilkeleri etrafında yan yana gelinip konuşulması, halkın özgür yarınları için, huzuru ve refahı için kesinlikle katkı sağlayıcı olacaktır."
Bu konuda Gelecek Partisi'nin ne düşündüğünü öğrenmek için parti sözcüsü Selim Temurci'yi aradım. Kendisi bir dönem AKP'nin İstanbul İl Başkanlığı'nı yapmış, 15 Temmuz darbe girişiminde ön saflarda darbecilere karşı mücadele etmiş bir isim. Doğu ve Güneydoğu'ya sık ziyaretler yapmış, bölgeyi bilen bir politikacı. Demirtaş'ın çağrısı ile ilgili şunları söyledi:
"Demokratik değerlerde uzlaşmayı, bir arada olmayı önemsiyoruz.. Bizler partimizin kuruluş aşamasında dahi, demokratik değerlerde buluşmalıyız diyen ve partimizi özgürlükçü-demokrat olarak tanımlamış bir siyasi hareketiz. İki noktayı hep vurguluyoruz. Otoriter rejim mi, demokratik rejim mi? Bizim her daim tercihimiz demokrasiye inanan tüm güçlerle cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandırmaktır. Ve kırmızı çizgimiz terördür.
"Ülkenin geleceği açısından demokrasiye inanan her sese kulağımız açık. Örneğin kısa bir süre önce Ahmet Türk'ün 'silah siyasetinin bittiğini artık demokratik siyasetin öne çıkması gerekir şeklindeki açıklamasını biz değerli bulmuştuk. 6 milyon kişinin oy verdiği bir partiyi gayri meşru olarak nitelendirmenin de yanlış olduğunu düşünüyoruz. HDP'nin terörle arasına mesafe koyması ne kadar önemliyse, demokratik siyasetin bir parçası olması da ülkemizin geleceği açısından o denli önemlidir.
"Demokratik siyaseti savunanlara; temel değerler dediğimizde, temel hak ve özgürlükler dediğimizde, siyasi etik dediğimizde, basın özgürlüğü dediğimizde, kuvvetler ayrılığı dediğimizde, tam parlementer sistem dediğimizde, hukuk devleti dediğimizde, darbe anayasasından kurtuluş dediğimizde bizim kapımız tüm bu değerleri savunanlara sonuna kadar açıktır. Gelecek Partisi; Türkiye'nin konuşması ve korkularını yenmesi için yola çıkmıştır. Korkmadan konuşmak ve temel değerlerde uzlaşmak yeni dönemin belirleyicisi olacaktır.
"Ayrıca siyasetin dışında, Sayın Demirtaş'ın eşinin uğradığı saldırıda Genel Başkan'ımızın ve eşinin durduğu noktayı, verdiği tepkiyi biliyorsunuz. Demirtaş'ın mevcut durumu yargıdadır. AİHM'in almış olduğu karar ortadadır. Pek çok kişiye yapıldığı gibi el altında bekletilen dosyalarla hapiste tutulması da hukuki değildir. HDP ve Demirtaş bizim siyasi rakibimizdir, milletimizin hakemliğinde kendileriyle yarışmak isteriz. Söyleşide belirttiği demokrasi ittifakı, kimsenin dışında tutulmaması cümleleri önemli. Ancak bize özeleştiri çağrısı yapanların, HDP'nin de bir özeleştiri yapması gerekiyor. Ve tabi ilk baştan beri partimizin söylediği terör konusunu hep birlikte kırmızı çizgimiz olarak belirlememiz gerekir."
Gelecek Partisi, Demirtaş'ın çağrısını baştan reddetmek yerine içeriğine ve kendi çizgilerine göre bir duruş belirlemiş.
Selahattin Demirtaş'ın söyleşisinde bir diğer önemli nokta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ilgili. Demirtaş sert bir üslup yerine 'insanlığa ve çocuklara atıf' yapmış:
"Yıllar önce, Ankara'da, bir akşam Tayyip Bey'in evine neredeyse bu şekilde gidecektim. (Rahmetli Dengir Bey de bunu önermişti.) Ancak Sayın Erdoğan bizim açımızdan hep öngörülemeyen bir lider oldu. Bizimle insani, siyasi ilişki geliştirmede ketumdu. Çözüm sürecinde bile böyleydi. Normalde başkalarına karşı böyle olmadığı biliniyordu ama bize karşı hep ketumdu. Oysa ben şuna inanıyorum; önce birbirimizin insan yönüne odaklanalım ki, siyasi sorunlarımıza dair çözüm noktasında daha iyi anlaşabilelim. Hepimiz bu acılı coğrafyanın bahtsız çocuklarıyız, nasıl olur da birbirimize düşman gibi bakarız? Ben bunu kabul etmiyorum."
Demirtaş'ın açtığı yol önemli. Bakalım nereye çıkacak?