24 Aralık 2019

AKP iktidarda olduğu müddetçe 'tahliye edilmeyecekler listesi' mi var acaba?

Hak, hukuk, adalet için karanlık günlerin devamı ülkeyi daha da zor günlere taşıyacak

Sabah erken saatte Silivri Cezaevi sınırları içinde bulunan mahkeme salonuna doğru yola çıktım. Kendi kendime "Osman Kavala ne hissediyordur şimdi acaba?" diye düşünüyordum. Sonra kendi tecrübem geldi aklıma. Her dava öncesi "Acaba hapisteki son haftasonu kahvaltım mı?" diye düşünür, davadan bir gece  önce uyuyamazdım. Muhtemelen aynı hisleri yaşamıştır. Akşam saatlerinde gardiyan gelir "Sabah 7’de hazır ol davan var" diye haber verir. Sanki unutmak mümkünmüş gibi. Sonra erken saatte hücrenden alınırsın, kelepçen takılır, cezaevi aracına binersin, mahkemenin yapılacağı salonun altındaki nezarete konulursun. Ve beklersin. Uzaktan da olsa sevdiklerini, arkadaşlarını göreceksindir. Tahliye umudun hep vardır ama kimselere söylemezsin.

Kavala’nın durumu ise eminim, bu toplumda hâlâ hukukun kaldığını düşünen pek çok kişi gibi umudun ötesinde bir olguydu: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 10 Aralık’ta tahliye edilmesi gerektiği yönünde karar almıştı. AİHM kararları 'iç hukukun üstünde olduğu' için beklenti Kavala’nın tahliye olacağı yönündeydi. Ancak mahkeme sonucunda yargı heyeti 'Adalet Bakanlığı’nın ilgili biriminden görüş' beklediklerini de söyleyerek tahliye etmedi.

AİHM konusunda Türkiye’nin önemli otoritelerinden birisi, insan hakları hukukçusu Kerem Altıparmak durumu özetleyen bir tweet dizisi attı. Özetle şunları not etti:

* AİHM kararının hukuki değerinin ne olacağına karar verecek olan merci Adalet Bakanlığı değil davaya bakan mahkemedir. Mahkeme bu kararın hukuki değerinin ne olduğunu kendisi inceleyip karara varmak zorundadır.

* Kararın iç hukukta değer kazanması açısından 3 ay beklemek gerekmez. AİHM dairesi oybirliği ile tutuklamanın kuvvetli suç şüphesine dayanmadığını ve Sözleşme'yi ihlal ettiğini tespit etmiştir. Bu hukuksal işlemlerin Sözleşme'yi ihlal ettiğine dair güçlü bir karinedir.

* Ağır Ceza Mahkemesi’nin Anayasa'ya göre uluslararası insan hakları hukukuna uygun karar verme yükümlülüğü vardır. AİHM kararı Sözleşme'nin ihlal edildiğine dair güç bir karinedir. Mahkemenin bu karineyi çürütmesi gerekir.

* Mahkeme "Karar kesin değil o nedenle beni bağlamıyor" diyemez. Mahkeme AİHM'i kararını becerebilirse çürütebilir ama dikkate almıyorum diyemez. Böyle bir takdir yetkisi yoktur. Bunu yapan mahkeme hakkında HSK’nin gecikmeksizin işlem yapması gerekir.

Bundan bir süre evvel henüz Mehmet Altan tutuklu iken Anayasa Mahkemesi 'tahliye edilmesi' yönünde karar almıştı. O gün 27. Ağır Ceza Mahkemesi bu karara Anayasa’ya rağmen 'direnmiş', Mehmet Altan’ı tahliye etmemişti. Aylar sonra Mehmet Altan hem Yargıtay kararı ile hem de o karara uyan ilk derece mahkemece beraat ettirildi. Altan’ın özgürlüğünü çalan heyetin başkanı (kendisi aynı zamanda Cumhuriyet davasının mahkeme başkanı idi) 'ödül' olarak Yargıtay’a atandı.

Şimdi Kavala’yı AİHM’e rağmen tahliye etmeyen heyet de bir hakkı göz göre göre çiğniyor. Heyet kararı açıklamadan evvel Kavala’nın avukatlarından biri söz alarak şöyle bir konuşma yaptı: "Bizim anladığımız siz AİHM kararına hemen uymayacaksınız. Bu arada önce savcı mütalaası, ardından hızla hüküm kuracaksınız. Sonra da AİHM kararı tutuklulukla ilgili burada hüküm verildi denilecek."

Avukatın 'bu olumsuz ama realist' tahmininin ilk aşaması ne yazık ki gerçek oldu. Şimdi bundan sonraki sürecin ne olacağını hep beraber göreceğiz. Bir yandan iddianamenin boşlukları öte yandan davada dinlenen polis tanıkların 'sanıkları ne bir şiddet olayında gördük ne organizasyonla ilgili bir faaliyette bulunduklarına dair bir bilgiye sahibiz' demeleri Kavala’nın tahliyesine yetmedi, yetmiyor.

Duruşma salonundan çıkarken biri yabancı iki izleyicinin şu sözlerini de ciddiye almadan edemedim: "Kavala’dan Demirtaş’a, AKP daha doğrusu Erdoğan iktidarda olduğu müddetçe tahliye edilmeyecekler listesi mi var acaba?"  

Var mı? Bilmiyorum... Erkene alınmazsa seçimler 2023’te… O tarihte seçimleri kaybedeceğine dair en azından şimdilik bir büyük oy kaybı da yok. Hak, hukuk, adalet için karanlık günlerin devamı ülkeyi daha da zor günlere taşıyacak. 

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’nin ‘eski Osmanlı havzasındaki’ hamleleri, Erdoğan iktidarının cami sembolizmi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Emevi Camii’nde namaz hedefi’ni en yakınındaki isimlerden MİT Başkanı İbrahim Kalın yerine getirdi. Üstelik Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri Colani’nin kullandığı araçta da yan koltukta fotoğraf verecekti. Camide namaz görüntüsü bu kez sınır dışında dünyanın yakından izlediği bir noktada gerçekleşmiş, ibadetten çok siyasi bir mesaj içermişti

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

"
"