04 Temmuz 2019

Acıların üstüne ‘şiddetle’ giden iktidarın ülkesi

Hiçbir şeyden utanmıyorsanız… Kızını ve kız kardeşini Çorlu’da kaybeden Zeliha Bilgin’in duruşmaya o gün kızının üstünden çıkan parçalanmış kot pantolonuna sarılan fotoğrafından utanın…

17 yıldır bu memleketi yönetenler…

Her geçen gün acılara daha fazla duyarsız hale geliyor…

Yolları, parkları, adliye önlerini her geçen gün daha fazla kolluk gücüyle dolduruyor…

Sesi çıkanı, itiraz edeni susturmak için sözde ‘gücünü’ gösteriyor.

En büyük gücün ‘adalet’ olduğunu unutanlar dönüp partilerinin ismine bile bakmıyor…

İstanbul’un en işlek caddesi İstiklal…

Başından sonuna tüfekli polisler, zırhlı araçlar, TOMA’lar…

Ve her daim hazır demir barikatlar…

Bu büyük önlemlerle…

Bir park ‘sakinlerinden’…

Bir lise önü ‘annelerden’ korunuyor…

Yıllardır Galatasaray Lisesi önünde barış içinde seslerini duyurmaya çalışan anneler, Cumartesi Anneleri…

Bir zamanlar işlenen cinayetler için…

‘Ankara’nın derinlerinde kaybolmayacak’ diyenler…

Berfo Ana ve onun gibi evlatları ‘devletin bir bölümü’ tarafından ‘kaybedilmiş’ annelerle görüşenler…

Şimdi o annelere ‘İstiklal’i yasaklıyor…

Onlara uygulanan şiddete kafasını çeviriyor…

‘Analar ağlamasın’ diye konuşanlar…

Analarla dayanışmaya çalışan barış akademisyenlerine dava yağdırıyor…

70 yaşında dünyanın tanıdığı bir profesörü hapse yollamaktan çekinmiyor…

‘Güçlü’ ile yapılan pazarlık ortalara saçılıyor…

Trump, Rahip Brunson’ın nasıl geri aldıklarını gururla anlatıyor…

Gazeteci Deniz Yücel Alman Hükümeti’nin kendisi için nasıl pazarlık yaptığını her yerde dile getiriyor.

Anayasa Mahkemesi gecikmeli ve çelişkili kararların merkezi…

Komik iddianamelerle siyasetçiler, gazeteciler, iş insanları avukatlar tutuklu…

Ağır cezalara mahkum…

On binlerce kişi ‘sebebini bile öğrenemeden’ KHK’larla işsiz …

İktidar yandaşlarının ‘medeni ölüler yarattık’ sevinç naraları altında…

Ve 31 mart-23 Haziran seçim sonuçlarını saymazsak toplumun genelinde derin bir sessizlik…

Ne fena alıştık bu düzen içinde yaşamaya…

Gelelim düne…

3 Temmuz 2019’a…

Bundan tam 1 yıl önce 8 Temmuz 2018’de… 7’si çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği…

340 kişinin yaralandığı…

Çorlu’daki tren ‘faciası’ meydana geldi…

Acılı aileler 1 yıl sonra sorumluların hiç olmazsa ‘en altındakilerle’ mahkeme önünde hesaplaşmak için geldiler…

Ancak…

Adliye’ye gelene kadar…

Ve duruşma salonunun önünde polis şiddetiyle karşılaştılar.

6 yaşındaki evladını yitiren Ahmet Can…

Anne babasını yitiren İsmail Kartal…

Salona alınmamaya haklı isyanları sırasında darp edildi…

Salona girerken ve salon boşaltılırken şiddet arttı…

18 yaşındaki oğlu Serhat’ı kaybetmiş Hüseyin Şahin darp edildi…

Cumhuriyet Savcısı bu şiddeti yapanlar ve sorumluları hakkında suç duyurusunda bulundu…

Aynen şunları yazdı:

Yapılan işlemlerin duruşma düzenini sağlamaya yönelik olduğu, ancak emri aşar güç kullanmaya yönelik olduğu için ilgililer hakkında gereğinin takdir ve ifası için suç duyurusunda bulunulmasına…

Bunun üzere mahkeme heyeti Ceza Muhakemesi Kanunu 22-31 maddeleri uyarınca duruşmadan çekildi…

Sokaklarda, adliye önünde ve içinde şiddet…

Acının katmerlendiği anlar…

Bayılan, sinir krizi geçiren aileler…

Hiçbir şeyden utanmıyorsanız…

Kızını ve kız kardeşini Çorlu’da kaybeden Zeliha Bilgin’in duruşmaya o gün kızının üstünden çıkan parçalanmış kot pantolonuna sarılan fotoğrafından utanın…

Acıların üstüne şiddetle giden iktidarın ülkesinde…

Yaşamak…

Yaşamak gibi değil aslında…

Acının iktidarından acıtan iktidara…

Önemli not: Bu yazı yazılırken T24’ten Şirin Payzın, Bianet’ten Ayça Söylemez’in haberlerinden yararlanılmıştır. Ayrıca tüm zorlu davalarda yürekli savunmalarıyla bilinen Can Atalay ile görüşülmüştür.

Fotoğraf: Melda Onur/Twitter

Yazarın Diğer Yazıları

Hastaneye götürülürken MS hastası Tayfun Kahraman’a yapılan ve ‘soruşturma izni’ verilmeyen eziyetin görüntüleri!

Cezaevi aracı içinde acı çektirilen bir MS hastası Tayfun Kahraman; sen eziyetin resmini yapabilir misin Abidin?

2024 özetim, duvar mı eğri ben mi sallanmaktayım; 2025 öngörüm, Osmanlı havzası Erdoğan’ın yeni anlatısı

Türkiye 2025’e giderken geleceğiyle ilgili çok kritik adımları çok küçük bir grubun aklıyla alıyor, uyguluyor. Ekonomik sıkıntıların çerçevelediği hayatlar yarını değil, bugünü düşünüyor. Gelecek yılın barışın, adaletin, birlikte yaşamın büyüdüğü bir yıl olması geleneksel hale gelen ama sonuca ulaşmayan bir dilek haline geldi

Türkiye’nin ‘eski Osmanlı havzasındaki’ hamleleri, Erdoğan iktidarının cami sembolizmi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Emevi Camii’nde namaz hedefi’ni en yakınındaki isimlerden MİT Başkanı İbrahim Kalın yerine getirdi. Üstelik Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri Colani’nin kullandığı araçta da yan koltukta fotoğraf verecekti. Camide namaz görüntüsü bu kez sınır dışında dünyanın yakından izlediği bir noktada gerçekleşmiş, ibadetten çok siyasi bir mesaj içermişti

"
"