26 Nisan 2022

Abdullah Gül’den Gezi davası kararına tepki: Yargılama süreci utanç verici, Türkiye’ye büyük kötülük, içeride çekecekleri eziyet çok acı

"Ben o gün Gezi olayını AK Parti açısından olumlu bir ilerleme olarak görmüştüm"

1638 gündür cezaevinde tutulan Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı ve iş insanı Osman Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edildiği Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ekmekçi’nin 18 yılla cezalandırılıp tutuklanması Türkiye’yi sarstı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyulmadığı için yaptırım prosedürü başlattığı Gezi davasında delilsiz birbiriyle çelişen kararların izlenmesi de tartışılıyor, tartışılacak. Gezi’de çıkan kararlarla ilgili 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ne diyeceğini merak edip, basın ofisi vasıtasıyla telefonla kendisine ulaştım. Şunları söyledi:

"Kavala ve arkadaşlarıyla ilgili karar kamu vicdanını çok derinden yaraladı. Beni de çok üzdü. Bu dava yargılama süreci açısından da ileride utanılacak bir yargılama süreci olarak anılacaktır.

 Osman Kavala gibi servet sahibi bir insan hoş vakit geçirmek yerine insanlık meseleleriyle uğraşmasının bedelini ödüyor, bu çok acı. Yargıtay kararına kadar bu insanların hapiste olması çok çok üzücü, vicdanları yaralayıcı bir durum.

 Türkiye için de inanılmaz yük oldu bu karar. İnsan hakları ve hukuk uygulamalarının zaten çok sorgulandığı dönemde, Türkiye’ye kötülük yapmak isteyenler ancak bu kadar zarar verebilirlerdi. Milyonlarca dolarlık Türkiye aleyhtarı bir kampanya yapmak isteseler, zaten imajı bozuk olan Türkiye’yi dünya kamuoyunda ancak bu kadar olumsuz gündeme getirebilirdi."


Gül’e ‘utanılacak yargılama süreci’ olarak tarif ettiği Gezi davası ile ilgili iki soru yönelttim. AİHM kararlarının yok sayılması ve üç kişilik heyetten bir hâkimin AKP listelerinden milletvekili aday adayı olması:

"AİHM içtihatlarının yargı sürecinde dikkate alınmamış olması hem kabul edilemez hem de çok üzücü. Parçası olduğumuz modern dünyadan ne kadar kopuk olduğumuzu göstermesi açısından da ayrıca utanç verici.  Türkiye’nin tekrar demokrasiye dönmesi, insan haklarını da güncelleyecek şekilde çaba sarfetmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları yönüne evrilmesi gerekirken bu karar şok edici ve yük oldu. Kavala’nın ve tutuklanan diğer isimlerin içeride çekeceği eziyet çok acı. En az onun kadar, çelişkili yargılama süreçlerine tanık olmuş bu davanın Türkiye’ye kaybettirdiklerini görmek de acı.

Hâkim konusuna gelince. Doğrusu bu davada, daha önce aday olmuş ve seçim kampanyasına katılmış bir hakimin kendisinin bu davadan gönüllü olarak çekilmesini beklerdim. Mesleğine hakimlik kariyeriyle başlayıp öyle kıdem alan hakimlerin bu davada karar verici durumda olması tartışmalara fırsat vermezdi."

Abdullah Gül’e "Gezi sizin için ne ifade ediyordu" diye sordum:

 "Ben o gün Gezi olayını AK Parti açısından olumlu bir ilerleme olarak görmüştüm. Faili meçhuller için değil çevre için itiraz eden Chicago’daki Londra’daki gibi eylemler. Ortadoğu ülkelerinin problemlerini değil gelişmiş ülkelerin problemlerini yaşıyor olmanın bir göstergesi. Problemlerimiz bile gelişmiş ülkelerin problemlerine benzemeye başlamıştı. O gün oradaki insanlarla diyalog kurup, anlaşarak çok kolay bir uzlaşmayla çıkmak mümkünken, aşırı müdahaleler neticesinde uzun dönem uykuda olan  illegal örgütlerin uyanmasına, harekete geçmesine ve vandallıklarına fırsat verildi."


Yazarın Diğer Yazıları

Kayyım ve ‘kullanılan dil’ süreci sıkıntıya sokuyor ama heyet gündemden bağımsız ‘barış’ı zorlayacak

Barışı; yürüdükçe uzaklaşan ufuk çizgisinden, bir ütopyadan, ulaşılabilir bir noktaya çekmek toplumun da görevi. Artık miadını tüketmiş "devlet aklı" yerine "sivillerin aklı"ndan yararlanmak, gündeme getirmek-gündemde tutmak önemli olacak

Dünyada kaos, içeride belirsizlik-fakirlik büyürken, pışık ile kırmızı kart arasında yönünü arayan muhalefet

Demokrasinin, hukukun, ifade özgürlüğünün olmadığı memlekette elbette ana muhalefetten beklenti çok. Ancak elbette pışık ile kırmızı kart arasına sıkışmayan, karikatürleşmemiş bir muhalefetten…

‘Musksist kapitalist’ düzende Kent Lokantaları tek başına halkın ‘politik ihtiyacını’ doyurur mu?

CHP, İmamoğu, Yavaş, önümüzdeki seçimlerde şanslı olmak istiyorlarsa ‘yerel siyaseti’ iyi yapmakla birlikte, dünyayı da iyi okuyarak Türkiye’nin önüne bütünlüklü genel bir projeyi artık sunmalılar. Kent Lokantası önemlidir bugün kitlelerin karnını doyurur. Ancak güvenlikten aidiyete yeni bir siyaset biçimi ortaya konulamazsa ‘politik doygunluk’ yaratmaz

"
"