20 Nisan 2021

6-8 Ekim soruşturmasına 4 yıl sonra giren belgede 'HDP'yi kapatma' vurgusu

"Nereden geldiği belli olmayan bir evrak görüyoruz dosyada. 'Bu dosyanın genişletilmesi, HDP MYK'nin dosyaya dahil edilmesi gerektiği ve HDP'nin odak olduğu' belirtiliyor. Yazıyı kimin gönderdiği belli değil, yazı imzasız"

6-8 Ekim 2014'te yaşananlarla ilgili dava 26 Nisan'da başlayacak. Bu davadaki son durum ile ilgili genişçe bir yazıyı dün; hem genel bir hatırlatma, hem de Selahattin Demirtaş'ın avukatı Mahsuni Karaman ile HDP Hukuk Komisyonu Başkanı Ümit Dede ve Başak Demirtaş'ın katıldığı toplantının notlarından kaleme aldım. Bugün devam etmek istediğim nokta ise soruşturma dosyasına 4 yıl sonra eklenen bir yazı. Bu yazı aslında bugün HDP'ye açılan kapatma davasının gerekçesinin o günlerden atılan bir temeli gibi.

Avukat Mahsuni Karaman; Demirtaş ile HDP'nin hukuki kaderinin kesişmesini ve Kobani iddianamesindeki durumu şöyle anlattı:

"Demirtaş ile HDP'nin hukuki kaderinin kesişmesi 11 Haziran 2018 tarihine denk geliyor. Bu tarih Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, 'teröristten cumhurbaşkanı adayı mı olur, engellenmeli' diye meydanlarda, özellikle 'Yasin Börü kardeşim'in katili diye Demirtaş'ı lanse ettiği günlerdi. Cumhurbaşkanlığı seçimleri dönemi. Tam da o günlerde 11 Haziran 2018 tarihinde savcı, Demirtaş'ın ana davasındaki savunmasını istedi. 2-3 ay sonra nereden geldiği belli olmayan bir evrak görüyoruz dosyada. 'Bu dosyanın genişletilmesi, HDP MYK'nin dosyaya dahil edilmesi gerektiği ve HDP'nin odak olduğu' belirtiliyor. Yazıyı kimin gönderdiği belli değil, yazı imzasız."

Mahsuni Karaman'dan dosyadaki imzasız belgeyi istedim. Yolladı ve şunları söyledi:

"26.10.2018 tarihli bu belge, dosya savcısına gönderilen bir bilgi notu. Bu belgenin savcılığa gönderilmesini gerektiren bir müzekkere de görülmüyor. Çünkü belgede herhangi bir ilgi yok. Belgenin içeriği ile 3 bin 530 sayfadaki 6-8 Ekim Kobani iddianamesindeki suçlamalar aynı. Suçlamaların hukuksal nitelemesi ilk kez bu belgeyle yapılmış. Gerek suçlamanın öldürme ve ülke bütünlüğüne yönelik olacak şekilde genişletilmesi, gerekse de 6-8 Ekim Kobani olaylarının HDP'nin kapatılmasına yönelik delil olarak değerlendirilmesi ilk kez bu belgeyle soruşturma savcısına bildirilmiş durumda."

Belgeden ilgili bölümü okuyuculara aynen aktarıyorum:

"6-7-8 ekim olaylarının başlamasında açıkça tahrik oluşturacak şekilde HDP MYK'sı tarafından ekte belirtildiği şekilde açıklama yapıldığı ki bu hususun sanık Selahattin Demirtaş'ın Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmekte olan davasındaki savunmasında tahrik edici açıklamayı MYK olarak aldıklarını açıkça kabul ettiği, yapılan tahrik sonucu gerçekleşen olayların vahim nitelikte olduğu, bu nedenle HDP'nin 6-7-8 Ekim olaylarında şiddetin odak merkezinde bulunduğunun kabul edileceği, anayasanın 69. Maddesinde ise bu hususun kapatma nedeni olarak gösterildiği hukuki olarak değerlendirilmiştir. İsimleri geçen şüpheliler hakkında TCK'nın 302 terör nedeniyle cinayet, cinayete teşebbüs, yaralama, mala zarar verme, yağma suçlarından iddianame düzenlenmesi halinde anayasal mevzuatımıza göre parti kapatma sonucunun da ortaya çıkacağı hukuken değerlendirilmektedir."

2014 yılında başlayan soruşturmada 7 milletvekili için parlamenterler bürosunda, geriye kalan yani Meclis'te olmayan MYK üyeleri için anayasal düzene karşı oluşturulan kısımda dosyalar oluşturuluyor. 4 Kasım 2016'daki HDP'li vekillere yapılan tutuklamalardan sonra soruşturma her biri açısından ayrı ayrı davalara dönüşüyor. 2014 ile 2018 arasında 6-8 Ekim olayları ile ilgili hemen hiç çalışma yapılmaz iken dosyada 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimleri süreci ile başlayan bir yoğunlaşma oluyor.

Hem hukuki hem siyasi olarak sorulması gereken çok soru var. Gazetecilerin işi de sormak…

Yazarın Diğer Yazıları

Devlet Bahçeli 2024’ün en kritik ‘oyun değiştirici, kurucu’ ismi oldu

2024’ün ilk üç ayını başarılı geçirip birinci parti olan ana muhalefet; son üç ayda iktidara, Bahçeli’ye, Erdoğan’a kaptırdığı söz, gündem belirleme gücünü yeniden ele alabilecek mi?

Kalabalık bir yalnızlığın içinde, toplumsallığın çöküşü

Türkiye’nin durumunu dünyanın genelindeki ‘beyin çürümesini de kapsayan’ kalabalık içindeki yalnızlık olarak düşünebiliriz. Bu durumdan çıkışın yolu ortak değerler, acılar, mutlukları elbette demokrasi ve hukukun içinde yeniden anlamlandırmadan geçiyor

Dışarıdaki ‘özgüven’ içeriye ‘baskı’ olarak yansıyor, 2025 özgürlükler konusunda çok zor yıl olacak

Suriye’de oluşan yeni rejimin riskleri, oluşabilecek sıkıntıların faturasının Türkiye’ye yazılması ihtimâli olsa da şu an itibarıyla Erdoğan, Fidan ve Kalın dünyadaki pek çok ülkenin de Suriye’deki gelişmeler konusunda referans aldığı-ciddiye aldığı en önemli üç isim

"
"