Tayyip Erdoğan hedefine iki ayrı yoldan gitmek gibi bir marifet sergiliyor. Bunu yapabilmek aslında mümkün olmadığı için, bu iki yol arasında hızlı geçişler yapıyor, birinden öbürüne sıçrayıp birinde kazandığı yeni mevziî öbüründe de ilerlemek üzere kullanıyor.
“İki yol” dediğimden biri daha net bir şekilde “siyasî” olan yol. Örneğin şimdi sahneye konmakta olan “dokunulmazlık” senaryosu… Hikâye basit ve aslında yıllardır çiğnenmiş bir sakızın pek de yenilenmiş sayılmayacak bir şekli. “Terör var; terörü destekleyen ‘düşünce’ de var! Terörü bitirmek için bu desteği de bitirmeliyiz.” Terane bu ki, ömrümüz boyunca zaten bunu dinledik. Bütün o “12”li müdahalelerde olan da buydu.
Şu anda gerçek bir siyasî analiz, PKK’nın yaptığıyla HDP’nin (ya da onun belirli kesimlerinin) beklentilerinin ne kadar ters düştüğünü ortaya koymalıydı. Ama Tayyip Erdoğan bunun tersinin olması gerektiğini, HDP’nin “PKK terörü”nü desteklediğini savunduğunu, neredeyse talimatını verdiğini kanıtlamak peşinde. Çünkü HDP’nin aldığı oyu geri almak, ayrıca da kendisine kafa tutan bu partiyi cezalandırmak istiyor. Onun için “HDP, PKK, PYD hepsi bir hesap” diye tutturacak.
Olay “Kürtleri cezalandırmak” şeklinde sunulunca CHP’nin milliyetçilerinin de başka türlü bakmasına imkân yok.
Kürtlere ne yapılsa “Fazlasını yapın! Bu da yetmez!” demekten başka bir şey bilmeyen MHP elbette onun da bu politikasına yardımcı olacak. Tuhaf olan CHP.
Tayyip Erdoğan’ın tek adamlığını, mutlak otoritesini kurumlaştırma yolunda, bu dokunulmazlık kaldırma durumundan nasıl yararlanmak isteyeceği -ve yararlanacağı- CHP’nin siyasî ufkuna girmemiş bir konu olmalı - öyle görünüyor. “Bugün ona, yarın öbürüne. Hele elimizin altında bulunduralım.”
Olay “Kürtleri cezalandırmak” şeklinde sunulunca CHP’nin milliyetçilerinin de başka türlü bakmasına imkân yok. CHP’nin bu gibi konularda ana şoven akımın dışına çıkmamasının kim bilir kaçıncı örneği!
Her şey Tayyip Erdoğan’ın istediği gibi gitmiyor, gidemez de, çünkü hayat Tayyip Erdoğan’ın istediklerine göre kurulmamış. Ama büyük fiyaskolar arasından kendine “başarı” gibi görünen, şu yeni Merkel tutumu gibi parça buçuk şeyleri toplayarak yoluna devam ediyor. İçeride daha rahat. Ve rahatladıkça , yukarıda andığım ikinci yola sıçrıyor. Bu “yol” bir “simgeler dünyası”ndan geçiyor. Dolayısıyla, birinci yol “siyasî” ise ikinci yol “ideolojik.” Aslında birinci (“siyasî”) yolda kazanılan her şey bu ikinci (“ideolojik”) yolu açmak, istediği gibi düzenlemek amacına hizmet ediyor, etmeli.
Tayyip Erdoğan yeni bir Türkiye kuracak. Türkiye ona “Tayyip beni baştan yarat” demiş gibi, cumhuriyet ve hattâ Tanzimat’ın külliyen yanlış olan uygulamalarını çöpe atacak; zihnindeki resme göre, “dindar nesil”lere yeni bir Türkiye armağan edecek.
Kürtlere ne yapılsa “Fazlasını yapın! Bu da yetmez!” demekten başka bir şey bilmeyen MHP elbette onun da bu politikasına yardımcı olacak
Örneğin, bugünlerde bir miktar yazıldı, değinildi: “Terör var” denilerek 23 Nisan merasimleri durduruldu. Ama bir yandan halka “Sokağa çıkın, daha çok çıkın!” çağrıları yapılıyor.
Erdoğan, bu dünyada insan çoğunluğunun aynı anda iki soruna birden bakmakta zorlandığını bildiği için, bunu da bir “politika” haline getirmiş durumda. Sağına dönüp “Terör yokmuş gibi gezin!” diye bağırıyor (kendisi bir ordu refakatinde gezip kenti felç ediyor); sonra soluna dönüp, “Terör var, kusura bakmayın 23 Nisan töreni yapmıyoruz” diyebiliyor.
Ben de 23 Nisan töreni yapılamıyor diye karalar bağlayanlardan değilim; ama bu “simgeler” savaşını ilgiyle izliyorum. Erdoğan bu toplumun bugünlere kadar nasıl geldiğini izlemiş (hepimiz gibi); “ebedi şef”, “Atatürk yüz yaşında” vb. bunları biliyor. Topluma bir “tek adam” ideolojisinin nasıl empoze edildiğini görmüş. Toplumun ilkeye bağlanmak alışkanlığı olmadığını, ama “lider kültü”ne bağlanabileceğini biliyor.
Ve bunlardan ötürü bir tedirginliği yok. Şikâyeti, ideolojisinden hoşlanmadığı birinin bu “tek adam” makamını dolduruyor olması. Yanlışlık burada. Yanlışı düzeltmenin yolu da o makama şimdi kendisinin oturması. Mümkün olan her duvardan Atatürk’ün değil de Tayyip Erdoğan’ın resmi bize bakarsa, sorun çözülmüş olacak. Yani “simgeler savaşı” kazanılacak.
Burada temkinli adım atmak gerekiyor. “Ben bunu yapıyorum” demeden yapmak gerekiyor. Ama bu uzun vadeli hedefe ulaştıracak kısa vadeli çözümlerden biri, şimdi, her türlü eleştirel sesi kısmak.
Bugün dokunulmazlıklardan başlayabiliriz.