Avuçlarınızdaki küçücük telefonlarda ya da evlerinizdeki dev ekranlarda yine bir şiddet pornosu izliyorsunuz iştahla.
Savaşlarla, çatışmalarla alt üst olmuş bir ülkenin kaderi hakkında meşrebinize göre yorumlar yapa yapa, loto oynarcasına bahislere giriyorsunuz.
Öldürülen çocuklardan, işkence gören insanlardan, tecavüze uğrayan kadınlardan, hayatları cehenneme dönen sivillerden bahseden haberleri izlerken, savaş sanki kötü adamlarla iyi adamlar arasında geçen bir bilgisayar oyunuymuş gibi düşünüyorsunuz.
Zalimlerin yenilgisi ve iyilerin zaferi arasında gerili bir ipin üzerine serdiğiniz vicdanınız ve aklınız o yüzden hiç kurumayan kan lekeleriyle dolu.
Ülkesinden kaçmış bir diktatörün kapıları açılmış, tutsakları salınmış hapishanesine girip elinde kameralarla korkunç hikayeler anlatan haberciler dehşet verici bir yakın tarihi birbirlerinden daha albenili cümlelerle aktarabilmek için yarışırken ne kurdukları cümlelerin içeriğinin farkındalar ne de ses tonlarındaki duyguların yersizliğinin.
İnsanların canlı canlı günlerce boyunlarından yağlı urganlara asılıp sarkıtıldığı duvarların önünde dehşet verici anonslar yapıyorlar.
Tüm dünyanın üzerine çökmekte olan çok ağır bir insanlık dramından değil de lunaparktaki bir korku tünelinden bahseder gibi cümleler kuruyor, vurgular yapıyor olmayı umursamıyorlar.
Bunu siz de umursamıyorsunuz.
Ürkütücü bir gerçekliğin tüm detaylarını film izler gibi izliyorsunuz.
Ortadoğu cehenneminde gözünüzün önünde bir iktidar devrildi. Ve 13 yıldır yağmalanan koskoca bir ülke kimliği ve niyeti devamlı değişen, bağlantıları şaibeli irili ufaklı örgütler tarafından parça parça edilmekte.
Siz, Suriye’de gidenin mi daha kötü gelenlerin mi daha kötü olduğunu tartışadurun. Bu değişimin Türkiye’ye zararı mı yararı mı olacağını anlamaya çalışın. Mültecilerin ülkelerine geri dönüp dönmeyeceğini merak etmeyi sürdürün. Bunun için bahislere girin.
Ülkeden kaçan laik ama zalim bir liderin yerine, batıya "zararsız” görünmeye çalışan şeriatçı ve zalim yeni bir liderin o halkı gerçekten kurtaracağını mı yoksa çok daha korkunç bir felakete mi sürükleyeceğini çözmeye çalıştığınız bir bilmecenin ipuçlarıyla uğraşın.
Ve…
Bu sırada vicdanınızın ve aklınızın o iplerin ucunda nasıl kuklalaştığını göremeyecek kadar körleşin. O toprakların üzerinde yaşayan insanların hayatını hiçe sayan ve o toprakların altındaki zenginlikler için savaşlar çıkarıp kıyametler kopartan küresel bir hırsın varlığının bu denli meşrulaşmasının ne anlama geldiğini hiç düşünmeyin.
Dünya sizden bunu istiyor.
Her savaşta olduğu gibi.
Sadece iktidarlara hizmet eden ve gücünü küresel sermayelerden alan medyanın şiddet pornosundan umduğu reyting başarısının hedefindeki kurbanlarsınız. İzlediğiniz ve izleyeceğiniz tüm görüntüler, dinlediğiniz ve dinleyeceğiniz tüm haberler sadece sizi değil tüm insanlığı bir kez daha Aşil topuğundan zehirleyecek.
Siz yine günlerce o ekranların karşısına mıhlanacaksınız.
Elleri arkadan bağlanmış Esad yanlılarının kurşunlanışını tekrar tekrar gözünüzü kırpmadan izleyebileceksiniz.
Yerin yedi kat dibindeki hücrelerden yapılan haberlerdeki görüntülere tekrar tekrar merakla bakacaksınız.
“Cesetleri pres makinalarıyla ezmişler!” diye bas bas bağıran haberleri bitmek bilmez bir ilgiyle takip edeceksiniz.
Halka açık infazların yapılacağı alanlarda göreceğiniz idamlara kendinizi hazırlayacaksınız.
Pür dikkat, “Esad ne kadar zalim bir diktatörmüş meğer” meselesine odaklanacaksınız.
Bu arada sizin ülkeniz de dahil herkes Suriye’nin üzerine leş kargası gibi çöreklenmiş; Ortadoğu’ya bir kez daha “Hadi savaşlardan savaş beğen” denilmiş; inşaattan silaha o kargaşadan kim ne sürede ne kadar kazanabileceğinin muhasebesinin peşine düşmüş…
Bunları hiç umursamayacaksınız.
Oysa siz de biliyorsunuz.
Hiçbir savaş iyilerle kötüler arasında çıkmaz. Savaş her zaman kötülerle kötüler arasında çıkar. “İyi” denilen şey her savaşta atılan ilk kurşunla vurulandır.
O yüzden ne bu savaşta ne de başka bir savaşta, boşuna “iyi” olanı aramayın.
İyiden yana olmak istiyorsanız, bir an önce dünya çapında bir silahsızlanmadan bahsetmeye başlayacak ve bir daha asla birbirini öldüre öldüre savaşmayacak bir insanlık için hangi değerlerden vazgeçmek ve hangi değerleri diriltmek gerektiğine odaklanın.
Mevcut savaşlarda taraf olduğunuz anda, kurtulamazsınız, o taraftan ya da bu taraftan bir masumun kanı mutlak sıçrar alnınıza.
Mine Söğüt kimdir?
Gazeteci ve yazar Mine Söğüt, 1968 yılında İstanbul'da doğdu. 1985 yılında Kadıköy Kız Lisesi'nden mezun oldu ve aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Latin Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. Lisans eğitimini 1989 yılında tamamladı ve aynı bölümde yüksek lisansa devam etti.
Gazeteciliğe 1990 yılında Güneş gazetesinde başladı. Daha sonra Tempo dergisi ve Yeni Yüzyıl gazetesine çalıştı. Haberci adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı.
Çeşitli dergi ve gazetelerde yazı ve röportajları yayınlandı. 2013- 2021 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazdı.
Yayımlanmış yapıtları
- Adalet Cimcoz, Bir Yaşamöyküsü Denemesi (Biyografi - YKY 2000) - Beş Sevim Apartmanı (Roman - YKY 2003) - Sevgili Doğan Kardeş (Araştırma - YKY 3003) - Kırmızı Zaman (Roman- YKY 2004) - Aşkın Sonu Cinayettir - Pınar Kür'le Hayat ve Edebiyat (Söyleşi - Everest Yayınları 2006) - Şahbaz'ın Harikulade Yılı 1979 (Roman - YKY 2007) - Dolapdere, Kürt Kediler Çingene Kelebekler (Deneme - Heyemola Yayınları 2009) - Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey (Roman – YKY 2010) - Deli Kadın Hikayeleri (Hikâye – YKY 2011) - Darbeli Kalemler (Derleme – Getto 2011) - Gergedan, Büyük Küfür Kitabı (Hikâye- YKY 2019) - Alayına İsyan (Deneme - Can Yayınları 2020) - Başkalarının Tanrısı (Roman – Can Yayınları 2022)
|