05 Aralık 2024

Kadına hakkını verip canını alan erkek dünya

Kadına bu dünyada yer arıyoruz ve sadece testosteron enerjisiyle biçimlenen kadim tarihin zehrini yeni nesillerin zihnine eski verilerle aktarmaya devam ediyoruz. Çünkü; bizim için kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmalarının haber değeri var ama yüzyıllar boyunca bu hakka sahip olmamalarının haber değeri yok

Fransa ve İtalya’dan on bir, Romanya’dan on iki, Bulgaristan’dan on üç, Belçika’dan on dört, İsviçre’den otuz altı ve Suudi Arabistan’dan da tam seksen bir yıl önce 1934 yılında bu topraklarda kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi.

Peki bu hakkı onlara kim verdi?

Erkekler.

Hem de sayıları her dönem nüfusun ortalama yarısını oluşturduğu halde, uygarlık tarihini tek başına yazan ve tüm hakları binlerce yıl tekelinde tutan erkekler…

Halkın mecliste oy verme ve fikrini söyleme hakkı ilk kez bundan 26 yüzyıl önce Atina’da kazanıldı. O hakkı da zengin ve erkek muktedirler yeni yeni şekillenen demokrasi kavramı çerçevesinde sadece kendileri gibi zengin ve soylu diğer erkeklere bahşederek iktidar üzerinde onların da kısmen söz hakkı olmasına izin verdiler.

30 Ekim 1930'da Türkiye'de kadınlar ilk kez belediye seçimlerinde oy kullandı

Bu yüzyıllarca böyle devam etti. Zamanla oy kullanan soylu ve zengin erkeklere sıradan ve fakir erkekler de katıldılar ama zengin ya da fakir hiçbir kadın seçme ve seçilme hakkının yanına tam 25 yüzyıl boyunca yaklaşamadı.

Bu süreçte her alanda başarılı ya da başarısız erkeğin arkasında, yanında ya da ayağının altında durdular.

Erkeklerin tasarladığı dünyaya onların öngördüğü anlayışlara göre yetiştirilen kızlar ve erkekler doğurdular.

Aralarından çeşitli vesilelerle tek tük sıyrılan ve erkek işine soyunan kadınlar çıktıysa da emsal teşkil etmediler, dünyayı değiştirmediler.

Kadınların seçme ve seçilme hakkından ve daha birçok hakları olduğundan ancak 19’uncu yüzyılın sonlarına doğru konuşulmaya başlandı. Ve nihayetinde erkekler kadınlara da seçme ve seçilme hakkı vermeye ikna oldular.

25 yüzyıl boyunca iktidar sistemlerine hukuken yaklaştırılmayan, annelik ve eşlik dışında başka hiçbir alanda güç sahibi olmalarına izin verilmeyen kadınlar, erkek aklıyla inşa edilmiş binlerce yıllık bir dünyada sadece son yüz, yüz elli yıldır seslerini çıkarabiliyorlar.

Ve çıkardıkları sesin bile aslında tamamen kendilerine değil daha çok bu erkek dünyaya ait olduğunu çoğu zaman fark etmiyorlar.

Sadece seçme ve seçilme hakkı değil neredeyse tüm haklar uygarlığın en başından beri erkeklerin elindeydi.

İçinde yaşadığımız bu dünyayı en başından beri her şeyiyle tek başına erkek aklı ve erkek erki dizayn etti.

Gelmiş geçmiş dinlerin hemen hemen her türlüsünde, hele hele tek tanrılılarında sadece erkek zihninin imzası var.  

Mevcut politika külliyen erkek enerjisinin marifeti.

Felsefe, sosyoloji ve psikoloji baştan sona erkek zihninde şekillendi.

Edebiyat, şiir, sinema, tiyatro, mimari hep erkek işi.

Sanat tarihi külliyen erkek marifetleriyle yazıldı.

Ekonominin, endüstrinin, bilimin, teknolojinin tüm mimarları erkekler.  

Ne yiyeceğimizden ne giyeceğimize, nasıl yaşayacağımızdan nasıl sevişeceğimize, nasıl savaşacağımızdan nasıl barışacağımıza, nasıl konuşacağımızdan nasıl düşüneceğimize, nasıl doğacağımızdan nasıl öleceğimize kadar her şey en başından beri dünya nüfusunun yarısının aklıyla sistemleştiriliyor.

Üremede erkeğin de payı olduğu fark edildikten sonra sadece erkek soyunu sürdürmekle mühürlenen kadının, ne zaman hangi koşullarda nasıl bir özgürlüğe sahip olacağına da haliyle binlerce yıldır kadınlar dahil herkes külliyen erkek aklıyla inşa edilmiş bir düşünce sistemi içinde akıl yürütüyor.

Çeşitli alanlarda başarılı olan kadınların artık parmakla gösterilmeyeceği ve cinsiyetlerin altının çizilmeyeceği bir dünya yaratmanın peşinde değiliz.

Hâlâ kadına bu dünyada yer arıyoruz ve sadece testosteron enerjisiyle biçimlenen kadim tarihin zehrini yeni nesillerin zihnine eski verilerle aktarmaya devam ediyoruz.

Çünkü;

Bizim için kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmalarının haber değeri var ama yüzyıllar boyunca bu hakka sahip olmamalarının haber değeri yok.

Kadınlara çeşitli yasal hakların ne zaman ve nasıl tanındığını önemsiyoruz ama onca zaman neden ve nasıl tanınmadığını tartışmıyoruz.

Tanrıların erkek olduğuna külliyen iknayız.

Nüfusun sadece yarısının aklıyla şekillenen bir dünyada mevcut düzeni kökünden söküp, yerine gerçekten eril ve dişil aklın ortaklığıyla yenisi kurmak için bir heves taşımıyoruz.

Kadın haklarını erkek aklıyla korumaya çalışıyoruz.

Bu yüzden de kadının hikayesini yüz yıldır hala “verilen haklar ve alınan canlar” kısır döngüsünden çıkartamıyoruz.

* * *

Seçme ve seçilme hakkı olan ama “olduğu gibi” özgürce yaşama hakkı olmayan kadınlarla anca bu kadar döner bu dünya.

Mine Söğüt kimdir?

Gazeteci ve yazar Mine Söğüt, 1968 yılında İstanbul'da doğdu. 1985 yılında Kadıköy Kız Lisesi'nden mezun oldu ve aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Latin Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. Lisans eğitimini 1989 yılında tamamladı ve aynı bölümde yüksek lisansa devam etti.

Gazeteciliğe 1990 yılında Güneş gazetesinde başladı. Daha sonra Tempo dergisi ve Yeni Yüzyıl gazetesine çalıştı. Haberci adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı.

Çeşitli dergi ve gazetelerde yazı ve röportajları yayınlandı. 2013- 2021 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazdı.

Yayımlanmış yapıtları

- Adalet Cimcoz, Bir Yaşamöyküsü Denemesi (Biyografi - YKY 2000)
- Beş Sevim Apartmanı (Roman - YKY 2003)
- Sevgili Doğan Kardeş (Araştırma - YKY 3003)
- Kırmızı Zaman (Roman- YKY 2004)
- Aşkın Sonu Cinayettir - Pınar Kür'le Hayat ve Edebiyat (Söyleşi - Everest Yayınları 2006)
- Şahbaz'ın Harikulade Yılı 1979 (Roman - YKY 2007)
- Dolapdere, Kürt Kediler Çingene Kelebekler (Deneme - Heyemola Yayınları 2009)
- Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey (Roman – YKY 2010)
- Deli Kadın Hikayeleri (Hikâye – YKY 2011)
- Darbeli Kalemler (Derleme – Getto 2011)
- Gergedan, Büyük Küfür Kitabı (Hikâye- YKY 2019)
- Alayına İsyan (Deneme - Can Yayınları 2020)
- Başkalarının Tanrısı (Roman – Can Yayınları 2022)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Küçükler ve Amerikalar

Bugün bu ülke bir küçük Amerika olma hayaliyle çıktığı yolda ola ola yine Amerika’nın elinde küçük bir oyuncak oluyor. Ve ülkenin, iktidarını artık kaybetmek üzere olan Cumhurbaşkanı’nın omzuna yine Amerikalı kelebekler konuyor

Tüm savaşlar kötülerle kötüler arasındadır

İyiden yana olmak istiyorsanız, bir an önce dünya çapında bir silahsızlanmadan bahsetmeye başlayacak ve bir daha asla birbirini öldüre öldüre savaşmayacak bir insanlık için hangi değerlerden vazgeçmek ve hangi değerleri diriltmek gerektiğine odaklanın

Büyük kapatılma

Evet kadınlara zorla burka, peçe, çarşaf giydirmediler ama karısı ve kızı kapalı olanın daha kolay iş bulabildiği, kapalı kadınların açık ara namuslu bellendiği bir düzen kurdular, aslen hiç kapanmayacak kadınları sinsice, dolaylı yoldan kapattılar

"
"