Bugün, yani 16 Ocak takvimlerde “Hiçbir Şey yapmama Günü” olarak işaretli.
Kayıtlı tarihinin en başından beri bazı günleri kendisine özel kılan insan, bunu bazen bir döngüyü işaretlemek, bazen bir hafızayı yaşatmak, bazen de kendisine yeni bir kutsal ya da yeni bir anlam yaratmak için yapıyor.
Hızına artık yetişemediğimiz şu zamanın kaosunda aslında çok derin bir anlam taşıyabilecek olan “Hiçbir Şey Yapmama Günü”, takvimlere ilk kez bundan yarım asır önce 1973 yılında -tabii ki- Amerika’da işaretlenmeye başlanmış.
Amaç, 365 günün içinde bir tek gün hiçbir şey yapmayarak, hiçbir şey yapmamanın kutlanabilecek bir şey olduğunu hatırlatmak ve bir gün olsun hayatın en saf halinin hissedilmesini sağlamakmış.
Hiçbir şey yapmayarak, hayatın en saf halini hissetme fikri başlangıçta kulağa hoş geliyor. Ancak sadece bu ülke değil tüm dünya, çeşitli vesilelerle “biz” ve “onlar” diye kabaca ikiye ayrılmış bir insanlığın avucunda. Dolayısıyla o saflığa alan açmak için “biz” hiçbir şey yapmadığımız zaman “onlar”ın da hiçbir şey yapmıyor olması gerekiyor.
Ama öyle olmuyor.
Genelde hiçbir gün biz “bir şey” yapmıyoruz; her gün onlar “korkunç şeyler” yapıyorlar.
Nicedir biz hep mağdur, onlar hep muzaffer.
* * *
Hadi bugün biz yine hiçbir şey yapmayalım…
Onlar, muhalefete ait belediyelere tek tek kayyumlar atasınlar.
Belediye başkanlarını ardı ardına tutuklasınlar.
Tehlike adım adım merkeze doğru yaklaşsın.
Yaklaşan seçimlerin kaderini değiştirecek tutuklanmaları işaret eden ikaz lambaları ardı ardına yansın.
Hadi bugün biz hiçbir şey yapmayalım.
Onlar herkese terörist damgası vurmayı sürdürsünler.
Siyasetçileri, aydınları, iş adamlarını, akademisyenleri, sivil toplum gönüllülerini, askerleri, öğrencileri içeri tıksınlar.
Ne olduğu belirsiz şaibeli bir darbenin şemsiyesi altına alınan ve kimin suçlu kimin suçsuz olduğu, hatta suçun bile tam olarak ne olduğu hiç anlaşılamayan bir hukuk kıyametini rahat rahat koparsınlar.
Hadi bugün biz hiçbir şey yapmayalım.
Onlar yargılamaları yılan hikayesine döndürsünler, akıl almaz iddianamelerle akıl almaz suçlamalar yüzünden davaları asırlarca sürdürsünler.
Davalardan sonuç alınamamasından alınan sonuçlarla devamlı kendi ekmeklerine yağ sürsünler.
Bu arada siyasi cinayetlerin aleni katillerini serbest bıraksınlar. Onlar aramızda dolaşsınlar, sağda solda büyük büyük konuşmalar yapsınlar.
Hadi bugün biz hiçbir şey yapmayalım.
Onlar Kürt meselesi çözüm bahanesiyle iyice düğüm haline getirsinler.
Komşu ülkelerdeki savaşların üzerinden yapılan hesaplar ve pazarlıklarla ülkenin geleceğini kararttıkça karartsınlar.
Halkın vicdanını aslında vatandan başka bambaşka şeyler uğruna ölen- ölüme gönderilen gencecik çocuklar üzerinden yürütülen şehit edebiyatıyla dibine kadar sömürsünler.
Hadi bugün biz hiçbir şey yapmayalım.
Onlar kadın cinayetlerini önlemek için tedbirler öneren uluslararası sözleşmeleri çöpe atsınlar. Kadınları erkekler tarafından öldürülmek için adeta sıra bekler hale getirsinler.
Erkekler öldürdükleri kadınlar yüzünden hapse girip sonra iyi hal indirimi alacaklarını çok iyi bilsinler.
Tecavüzcüleri korunsunlar, çocukları, gençleri heba etsinler.
İşsizlik ve yoksulluk yüzünden her gün birilerinin cinnet geçirmesini kılları kıpırdamadan uzaktan izlesinler. Sokaklarda yaşayan, evsiz kalan insanların sayısının gün be gün yükselmesiyle hiç ilgilenmesinler.
Emeklileri, asgari ücretlileri, engellileri, kimsesizleri, hastaları kaderlerine terk etsinler.
Ufukta geleceğe dair hiçbir ışık göremeyen başarılı gençlerin ülkeyi birer birer terk etmesini kaygısızca izlesinler.
Hadi biz bugün yine hiçbir şey yapmayalım.
* * *
Hani nasıl deliye her gün bayramsa, bize de bu ülkede nicedir her gün hiçbir şey yapmama günü.
Ve bizim bugüne kadar ve hatta tam da bugün yapmadıklarımızın bundan sonra bize yapılacaklarının teminatı olduğunu hâlâ idrak edememiş olmamız en kötüsü.
Mine Söğüt kimdir?
Gazeteci ve yazar Mine Söğüt, 1968 yılında İstanbul'da doğdu. 1985 yılında Kadıköy Kız Lisesi'nden mezun oldu ve aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Latin Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. Lisans eğitimini 1989 yılında tamamladı ve aynı bölümde yüksek lisansa devam etti.
Gazeteciliğe 1990 yılında Güneş gazetesinde başladı. Daha sonra Tempo dergisi ve Yeni Yüzyıl gazetesine çalıştı. Haberci adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı.
Çeşitli dergi ve gazetelerde yazı ve röportajları yayınlandı. 2013- 2021 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazdı.
Yayımlanmış yapıtları
- Adalet Cimcoz, Bir Yaşamöyküsü Denemesi (Biyografi - YKY 2000) - Beş Sevim Apartmanı (Roman - YKY 2003) - Sevgili Doğan Kardeş (Araştırma - YKY 3003) - Kırmızı Zaman (Roman- YKY 2004) - Aşkın Sonu Cinayettir - Pınar Kür'le Hayat ve Edebiyat (Söyleşi - Everest Yayınları 2006) - Şahbaz'ın Harikulade Yılı 1979 (Roman - YKY 2007) - Dolapdere, Kürt Kediler Çingene Kelebekler (Deneme - Heyemola Yayınları 2009) - Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey (Roman – YKY 2010) - Deli Kadın Hikayeleri (Hikâye – YKY 2011) - Darbeli Kalemler (Derleme – Getto 2011) - Gergedan, Büyük Küfür Kitabı (Hikâye- YKY 2019) - Alayına İsyan (Deneme - Can Yayınları 2020) - Başkalarının Tanrısı (Roman – Can Yayınları 2022)
|