Bundan bir süre önce dinlenmek için kendime on gün kadar izin vermiştim.
Aslında yorgun değildim ve dinlenmeye ihtiyacım yoktu.
Zaten köşe yazılarından izin almam mümkün değil. Aklım, sürekli, neyin nasıl yazılacağını araştırır.
Yüzünüze bakıyorum ve sizi dinliyorum izlenimi verebilirim ama aklım, çok uzaklarda kelimeleri toplayıp daha sonra buralarda bir yerde okuyacağınız bir cümle yapmakta olabilir.
Köşe yazarlığı, haftada kaç yazı yazarsam yazayım, benim için tatilsiz, her gün yapılan, gece gündüz bir iştir.
Yazı günümde uyanıp acaba bugün ne yazsam diye kafamı kaşımam. Çok ender haller dışında, yazı – yazılar – günlerce, bazen haftalarca önce yazılmış veya yazılmasına başlanmış sıra bekliyordur.
Kendime izin verdim çünkü ne yazacağımı bilmiyordum.
Türkiye’deki durum, yorum ötesi – meta-yorum – bir hal aldı.
Ülkenin olağanüstü kötü yönetildiği, neredeyse her şeyin her gün daha beter olduğu, alınan kararların tamamına yakınının yanlış olduğu bir ülkede yorum yapmanın faydası nedir?
Reina’daki katliam hakkında ne denebilir, mesela?
Terör konusunda söylenmedik söz kaldı mı?
Böyle olaylar daha önce de oldu, gene olacak.
Yapanlar, neden yaptıkları belli veya kısa zamanda belli olacak, zaten iki üç aday var.
Yetkililerin verdikleri veya verecekleri tepkiler de belli.
Cenazeler, gözyaşı, bazıları için bir istatistik, bazıları için hayat boyu sürecek yas - Türk yas denizine eklenen yeni damlalar.
Türkiye’de insan ay tutulması gibi dil tutulmasına uğruyor. Öyle şeyler oluyor, öyle laflar ediliyor ki mantıklı, insaflı, dürüst insan saçını başını yolmak, kafasını duvarlara vurmak istiyor.
Düşman kamplara bölünmüş, birbirini sevmeyen hatta nefret eden, bu sevgisizlik ve nefretin bütün sorunların kaynağı olduğunu anlamaktan aciz, durmadan çoğalan seksen küsur milyon insan.
Bu soruyu – ki cevabı çok basittir – kimse sormuyor:
Dünyanın en güzel, en verimli topraklarının birinde neden refaha ve huzura kavuşamıyoruz?
Halkın çoğunluğunun inatla desteklediği bu hükümet neden bu kadar beceriksiz ve duyarsız? Kendinden öncekiler de beceriksiz ve duyarsızdı. Neden bu zincir kırılamıyor?
Türkiye ye ye bitmeyen bir mirastır sanıyorlar ama aldanıyorlar.
Politikacılar olup biten her kötü şeyi dış güçlere atfediyor. Türkiye ilerleyecek ama dış güçler buna mani oluyor.
Dış güçler başka hiçbir ülkenin ilerlemesine mani olmuyor da Türkiye’nin ilerlemesine mi mani oluyor? Neden olsunlar? İlerlemiş bir Türkiye kime tehdit olabilir?
Tersine, Türkiye bugünkü hali ile tehdittir. Kendine de, başkalarına da.
Reina’daki masum insan katliamının arkasından ne geleceği de bellidir:
Daha çok baskı.
Daha çok dernek, yayın organı kapatılacak, daha çok insan işinden olacak, daha çok insan gözaltına alınacak.
Türkiye, Arap ve Kürt batağına daha derinlemesine batacak.
Batıdan daha çok kopacak, demokrasiden daha çok uzaklaşacak.
Korku sessizliği derinleşecek.
Beklenebilecek her şey olumsuz - Bob Dylan’ın biraz değiştirilmiş sözleriyle, bütün renkler siyah, bütün sayılar sıfır.
Bu gibi hallerde en iyi yorum sessizliktir.
*
Türkiye ye ye bitmeyen bir mirastır sanıyorlar ama aldanıyorlar.