Yakın tarihte hakimiyetlerini kurup ülkelerini kan ve kaosa bulamış çok diktatör var.
Hitler, Mussolini, Franco, Stalin, Castro, Pol Pot, Kaddafi, Saddam bunlardan sadece bazılarıdır.
Hepsi başında yoğun halk desteği aldı. Bu destek ile diktatör oldu.
Diktatörler kendilerini çok güçlü hissettikleri izlenimi verirler.
Tavırları tavuskuşidir. Güven, çalım, dayılanma dolu nutuklar atarlar. Kahraman görünümlü heykellerini diktirirler. Pullarda, gözleri, gökyüzünde normal ölümlülerin göremeyeceği şeyler arar. Resimlerde, kimi zaman gülümseyen, kimi zaman asık suratlı ama hep kendinden emin ve mağrurdurlar.
Dev saraylar yaptırırlar. Gittikçe halktan ve gerçeklerden koparlar.
Rahata alışırlar. Bileklerine birçoğunun yaşamı boyunca kazandığı paradan daha maliyetli saatler takarlar. Yirmi sekiz çeşit olan pastırmanın en yumuşak yerini, balların en safını, zeytinlerin en lezzetlisini, en mutlu tavukların yumurtalarını yerler.
“Ben neymişim” zehirlenmesine uğrarlar ve kimseyi dinlemez olurlar. Hata üzerine hata yapmaya başlarlar.
Ve gaddarlaşırlar.
Çünkü, “Küçük dağları ben yarattım” havalarına rağmen korku, endişe ve güvensizlik içindedirler. Kimseye güvenemezler. Yükselirken arkalarında olan halkın ayaklanıp kendilerini linç etmesinden korkarlar. (Diktatörlüğünü ilan eden Sezar’ı arkadaşları Senato’nun merdivenlerinde sırtından bıçaklayarak öldürdü. Romen diktatör Çavuşesku’yu halk elektrik direğine astı. Mussolini’yi de. Kaddafi’nin linç edilerek öldürülmeden önce süngü ile ırzına geçildi.)
Diktatörlerin her zaman ilk tasfiye ettikleri birlikte yola çıktıklarıdır.
Bunların birçoğunu arkadan hançerledikleri için arkadan hançerlenmekten korkarlar.
Korumaları küçük bir ordu haline gelir.
Uykuları bozulur. Gözlerinin altında torbalar oluşur. Gündüzleri otururken veya arabada başları önlerine düşer.
Korku, Ekşi Sözlük'e göre, “daraltan, bunaltan, sıkan, kapatan enerji bütünüdür.” Diktatör, hep, aslında enerjisizlik olan bu enerji balonun içinde yaşar.
Diktatörlük hukuksuzluk ve şeffaflık yokluğu getirir ve yolsuzluk düzeni yaratır. Diktatörün çevresinde bulunanlar, akrabaları ve ahbapları, onu destekleyenler ve pohpohlayanlar, siviller ve askerler, bürokratlar ve gazeteciler ve daha birçokları zengin olur. Bunlar, diktatör giderse servetlerini, işlerini, pozisyonlarını yitirecekleri için diktatörden diktatör olurlar.
Ama ne olurlarsa olsunlar kaçınılmaz sonu önleyemezler.
Diktatörlük dönüşü olmayan bir yoldur. Durağı olmayan bir düşüştür. Sonu iyi bitmeyen bir öyküdür. Hüzünlü bir türküdür.
*
Kendini bil.
Hiçbir şeyde aşırıya kaçma.
Eski Yunanda, kadın kahinlerin yaşadığı Thebes’teki ünlü tapınağın dış duvarında bunlar yazılıydı.
Diktatörlerin bir özelliği de bilgisiz olmalarıdır. Çağların sınavından geçmiş bilgeliklerden bihaberdirler. Kendilerini bilmezler, her şeyde aşırıya kaçarlar. Son tahlilde aptaldırlar da.