Meme kanseri olduğunu öğrendiği günün gecesi Özge Günaydın birkaç dostuyla bir balıkçıya gitti. Beraber şarap içip ağladılar.
Ertesi sabah göz kapaklarında akşamın ağırlığı, midesinde delice bir ekşime ve ağzında çamur gibi bir tatla uyandı.
Hava yeni ağarıyordu.
Evde çıt yoktu. Önce büyük kızının odasına gitti. Kapıda durup onu seyretti. Bu sene lise son sınıfa geçti ve ben kanserim, diye düşündü.
Koridoru geçerek beş yaşındaki küçük kızının odasına girdi ve yatağının kenarına oturdu.
“Henüz küçüksün annesiz kalırsan ne yaparsın,” diye düşündü.
Sessizce, hıçkırarak ağlamaya başladı.
Ayağa kalkıp banyoya gitti. Şişmiş gözler ve darmadağın saçlar. İlk defa kendini bu kadar hırpani görüyordu. O güne kadar yaşadığı ihanetleri, yalanları, sıkıntıları düşündü. Hepsinin üstesinden gelmişti. Kendi kendine söz verdi: Ölmeyecekti. Yaşayacaktı. Hem de yüz yaşına kadar.
Günaydın’ın, meme kanserini nasıl yendiğine dair, olağanüstü içten, yalın ve pozitif enerji dolu kitabı böyle başlıyor.
“Neye inanıyorsanız o başınıza geliyor,” diye yazıyor Günaydın. “Hastalık da sizde, şifa da sizdedir.”
Günaydın’ın kitabı bir kanserlinin ne yapması, ne yapmaması gerektiği konusunda bir el kitabı.
İlk önerisi, karamsar ruh hâlinden hemen çıkılmasıdır.
İkinci önerisi kabullenmedir. “Ne kadar çabuk kabullenirseniz o kadar hızlı hareket edersiniz.”
“Bundan sonraki hayatınızda sağlığınız birinci planda olacak. Kanser çoğu zaman ölümcül bir hastalık değildir. Aslında insanı öldüren kendisidir. Hastalığı kabullenmeyip psikolojik olarak çöktüğünüzde vücudunuzun tüm savunma mekanizmalarını yok edersiniz. O zaman ne kadar medikal destek alırsanız alın, bağışıklık sisteminizin ayakta kalması çok zor.”
Ve öneriler devam ediyor.
Tedavi sürecinize hemen başlayın. En az üç doktordan görüş alın.
Büyük olasılıkla aileniz panik olacaktır. “Onları da sizin yönetmeniz gerekebilir.”
Bir liste yapın ve buzdolabının üstüne asın: Şeker yasak, karbonhidrat yasak vb. gibi.
Neşe, kahkaha moral çok önemli. Sizi güldüren insanlarla beraber olmayı seçin.
Kemoterapi esnasında yanınızda insan bulundurmayın, uyuyun.
Mutlaka ruhunuzu doyuracak bir uğraş bulun.
Günaydın’ın kanser olduğunu öğrendikten sonra sığındığı en büyük liman sanat olmuş. Ofisinde kendine küçük bir atölye kurmuş.
“Yıllardır özlemini çektiğim resim ve heykel tutkuma geri döndüm. “(Sanat) beni hem oyaladı hem de hayata daha fazla bağladı. Hayallerimi geliştirdi. Sigarayı bırakmamı sağladı. İçimdeki küçük kız çocuğunu besledi. Sizlere en büyük tavsiyem; bu dönemde mutlaka hayatınızda sizi mutlu edecek bir uğraş, bir hobi edinmeniz. Sakın kendinizi dinlemeyin. Bulantılarınıza ve ağrılarınıza odaklanmayın.”
Kitabın bir bölümünde Günaydın’ın çizdiği resimleri ve bu resimlerle ilgili, çoğu kanseriyle bağlantılı, yorumları var.
“Ben kanseri yazarak, çizerek, hayal kurarak ve sevgi yoluyla atlattım,” diye yazıyor. “Geriye dönüp baktığımda yaşadığım değişim ve dönüşüme ben de inanamıyorum. Bugün geldiğim noktada o kadar mutlu ve huzurluyum ki...”
Bu kitabın her satırından enerji, iyimserlik, iyilik ve güzellik fışkırıyor. Bu da kitabı kansere dair bir kitap değil, kanser ilacı yapıyor.
*
Panik Yok! Ben Kanserim, Özge Günaydın, Yediveren Yayınları