Bir insanın yapabileceği en zor şeylerden biri, boş bir odada bir sandalyeye oturup hiçbir şey düşünmeden bir süre durmaktır.
Sandalyede oturma kısmı kolay.
Hiçbir şey düşünmemek ise neredeyse imkânsız.
Bir deneyin, isterseniz.
Gözlerinizi kapayın ve nefes alıp verişlerinizi saymaya başlayın.
Havayı içinize çekerken diyaframınızın aşağı inmesine ve verirken yukarı çıkmasına yoğunlaşın.
Başka düşünceleri kapıdan geri çevirin.
Solunumunuz derinleşecek ve sakinleşmeye başlayacaksınız.
Derinlik ile sığlık arasında uzanan nefes, sükûnetin barometresidir.
Stres altında iseniz, acele ediyorsanız, endişeliyseniz, nefesiniz kısadır.
Sanki burnunuzda başlar ve köprücük kemiğinin altında sona erer.
Sakin ve rahatsanız, örneğin boş bir odada bir sandalyede oturuyorsanız ve aklınızı düşüncelere kapatıp nefes almaya yoğunlaşmışsanız nefesiniz derinleşir.
Ama dediğim gibi, sakin ve rahat olmak, hiçbir şey düşünmemek, zor iştir.
Ölüm, düşüncenin durmasıdır; bir tür ölüm olan uykuda ise beyin düşünmeyi durdurmaz da sahibinden bağımsız olarak ne isterse onu düşünür
Eğer önerimi kabul etmişseniz, birkaç nefesten sonra aklınızın düşünce saldırısı altında kaldığını fark etmişsinizdir.
Amacınızın sadece nefes alıp vermek olduğunu unuttunuz.
Kim bilir hangi düşünceler geldi aklınıza.
Aklı, düşüncesiz kılmak zordur; çünkü nasıl ciğerler sürekli nefes alıp vermek durumunda ise beyin de sürekli düşünecektir veya düşünce yaratacaktır.
Beyin, kim bilir neden, böyle dizayn edildi.
Nefes almayı iradi olarak durdurmak imkânsızdır – insan oksijensiz yaşayamaz.
Acaba düşünmek de bir tür oksijen mi?
Düşünmeden yaşayamayacağı için midir ki insan, sürekli bir düşünce dalından başka bir düşünce dalına atlar?
Ölüm, düşüncenin durmasıdır; bir tür ölüm olan uykuda ise beyin düşünmeyi durdurmaz da sahibinden bağımsız olarak ne isterse onu düşünür. (Saçmalıyorum galiba. Beynin sahibi beyin değil mi?)
*
Sabahleyin jimnastik yaparken aklımı düşünce bombardımanına kapatıp nefes alıp vermeye ve egzersizlere yoğunlaştırmaya çalışıyorum, ama kapımı düşüncelere uzun süre kapalı tutamıyorum.
Sarmaşık gülünün turunca attığı dalın üzerine bir serçe konuyor, gül yaprağı yemeye koyuluyor.
Gül yaprağı ile karnını doyuran bir yaratık olmak nasıl bir şey, diye düşünüyorum. Serçe uçup gidiyor, benim aklımdan da serçe düşüncesi.
Turunca bakıyorum. Üzerinde, bazıları yeşil bazıları olgunlaşmaya başlayan minik meyveler var.
“Turuncun kurumuş dallarını gene kesmedin,” diye azarlıyorum kendimi.
Buzdolabında, bahçedeki başka bir turunçtan yapılmış leziz bir reçel olduğu aklıma geliyor. Acaba bu sabahkahvaltıda müsli yerine kızarmış ekmek ve turunç reçeli mi ...
Geri, derin nefes alıp vermeye ve egzersiz dönüyorum.
*
Nefes almak ve düşünce durdurulamaz ama kontrol altına alınabilir
Nefes almak ve düşünce durdurulamaz ama kontrol altına alınabilir.
Stres veya diğer olumsuzluklar kapıya dayanınca derin derin soluyarak sakinleşmeye kendinizi alıştırabilirsiniz.
Olumsuz düşünceler üşüştüğü zaman da benim aklımdaki usta tenisçiyi ödünç alacaksınız. O, kapıda durur, düşüncenin yaklaşmasını bekler ve elindeki raketle vurup uzaklaştırır.
Her düşünceyi düşünmek zorunda değiliz.
Nefes, insanı sükûnete götürür. Oraya gitmeye değer. Varlıktaki her şeyi birbirine bağlayan ışık ve kalp atışı, oradaki sessizlikte ve boşluktadır.