Kapitalizm, yöneticiler ve sermaye sahipleri arasında, her ikisine de güç sağlayan bir ortaklıktır.
Bu alışverişte bazen iktidar iş adamlarının kuklası olur (ABD’de olduğu gibi), bazen iş adamları iktidarın (TC’de olduğu gibi), bazen de bir denge meydana gelir (Almanya’da olduğu gibi.)
Denge ne biçim kurulmuş olursa olsun, bu ortaklık olmadan kapitalizm olmaz.
Para iktidara gelmek ve iktidarda kalmak için elzemdir.
İktidar ise para yapmak için elzemdir.
Servet devlet desteği ile yapılır ve korunur. Bu düzen, Orta Çağ'da, Uzak Doğu ile Avrupa arasında gemiler aracılığıyla yapılmaya başlayan ticaretle beraber oluştu. Aynen devam ediyor.
Yolsuzluğun bu kadar kurumsallaşmış olduğu bir ülkede demokrasi olamaz
İş adamlarının zengin olması için devletin onları desteklemesi, sorunlarla karşılaştıklarında yardım etmesi, yasaların yanlış tarafında yürüdüklerinde sınırı aşmalarını görmezden gelmesi gerekir.
Ticaretin hakim olduğu dünyada devlet ve güçlü sermaye sınıfı, biri olmadan diğeri var olamaz.
Ethem Sancak ve Nihat Özdemir gibi büyük iş adamlarının Erdoğan’a bağlılıklarının aşk benzeri bir hal almasının nedeni budur.
Bu basit kuralı kavrayınca AKP iktidarında Türkiye’de olup biteni anlamak çok daha kolay olur.
AKP iktidara gelir gelmez kendinin de dahil olduğu yeni bir zengin sınıfını yaratmak için kolları sıvadı. Bunu kendine has bir stil ile yaptı.
- İhale ve satın almaları istediği kişilere yöneltmek için İhale Yasası’nı değiştirdi ve bu yarattığı keyfiliğe uygun yeni yasalar yaptı.
- Devlet harcamalarını kontrol etmekle görevli Sayıştay, Devlet Denetleme Kurumu ve bakanlık murakıplarını etkisiz hale getirdi. Bunu yaparak keyfiliğinin, haksız ve bazen yasa dışı uygulamalarının etkin bir biçimde sorgulanmasına mani oldu.
- İhale Kurumu başta olmak üzere, birçok "bağımsız" olması gereken kurumu bakanlıklara bağlayarak bağımlı yaptı ve yapmaya devam ediyor. (Son halka Merkez Bankası’nın başkanlık değişikliğinden sonra iktidarın etki alanına girmesidir.)
- Yatırımların çevreye yaptığı zararı hesaba katma zorunluluğunu olabildiğince sulandırdı.
Bunlar daha önceki iktidarlar döneminde de olmuştu.
Ticaretin hakim olduğu dünyada devlet ve güçlü sermaye sınıfı, biri olmadan diğeri var olamaz
Tek fark sistemin AKP’ce mükemmelleştirilmesidir: Kanuni Sultan Süleyman devri Osmanlı için ne ise, yolsuzluk için de TC’de AKP dönemi odur.
Bu kokuşmuşluğun en büyük yan etkisi demokrasiyi imkansızlaştırmasıdır.
Yolsuzluğun bu kadar kurumsallaşmış olduğu bir ülkede demokrasi olamaz.
Çünkü, kural, ne kadar çok yolsuzluk varsa o kadar az demokrasi olmasıdır.
* İktidar-iş adamı ortaklığı ve kapitalizmle ilgili düşünceleri ABD’deki Columbia Üniversitesi tarih profesörlerinden Martha Cowell’in “The Richest Man Who Ever Lived” adlı makalesinden ödünç aldım. NYRB Nisan 7-20.