Size garanti veriyorum.
Hatta isterseniz yazılı olarak vereyim ve altına imzamı atayım.
Eğer Mustafa Akıncı yeniden cumhurbaşkanı seçilirse Kıbrıs sorunu beş yıl daha, yani onun cumhurbaşkanlığı süresince, çözümsüz kalacak.
Akıncı çözeceğim dediği Kıbrıs düğümünün çözülmeyeceğinin güvencesidir.
Amaçladığı ve Anastasiades’in de amaçladığını iddia ettiği, iki bölgeli, iki toplumlu, Türkler ve Rumların dönüşümlü başkanlığında, eşitliğe dayalı, federasyon bir hayaldir.
Anastasiades böyle bir federasyonu kabul etmeyeceğini Akıncı’ya da, Türkiye yetkililerine de, kendi toplumuna da defalarca ifade etti.
Akıncı "toplayacağım, toplayacağım" dediği beşli zirve konferansını da toplayamayacak, çünkü bu toplantının üzerinde karar verebileceği bir uzlaşı yoktur.
Böyle bir uzlaşı olabilmesi için Rumların uluslararası camia tarafından tanınmış Kıbrıs devletinin yönetimini Türklerle paylaşmayı kabul etmesi lazım. Rumlar bundan çok uzaktırlar.
Ve değişeceklerine dair bir işaret yok.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, son beşli zirvenin yapıldığı Crans Montana’da olduğu gibi, sonuç vermesi imkânsız bir toplantıya başkanlık etme tuzağına bir daha düşmeyecek.
Ve en önemlisi, Türkiye böyle bir toplantıya katılmayacak.
AKP rejimi Akıncı’ya olan güvenini tamamen kaybetti ve Türkiye, en üst düzeyde, Akıncı’nın bulunduğu bir müzakere masasına oturmamaya karar verdi.
Bunun nedeni, Akıncı’nın son zamanlarda Türkiye aleyhine verdiği demeçler değildir.
Bu güvensizlik 2017’de Crans Montana’da başladı. Akıncı, orada, Ankara ile arasındaki mutabakatı çiğneyerek Rumlara karşılığında hiçbir şey almadan toprak tavizi içeren bir harita verdi.
Elli yıldır süregelen başarısız görüşmeler dâhil bütün veriler, federasyon formülünün gerçekleşmesi mümkün olmayan bir dua olduğunu gösteriyor. Bunu dokuz bin kilometre ötedeki Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bile anladı ve "başka şeyler de konuşulsun" diyor.
Ama Akıncı anlamıyor. Daha doğrusu anlamak istemiyor. Çünkü oy tabanının nüvesi, federasyonu bir din hâline getirmiş olan Cumhuriyetçi Türk Partisi’dir. CTP güneydeki komünist AKEL’in kan kardeşidir.
AKEL Türklerle Rumların Türklük ve Rumluklarını unutup Kıbrıslı olarak kardeş kardeş yaşayacağı bir ortaklık hayal etmektedir. CTP, AKEL’in çaldığı bu müzikle dans etmek zorundadır. Akıncı da.
Çünkü aslında Akıncı yönetimi CTP ile gizli bir koalisyondur. Ve bu birlikteliğin federasyon dışında bir şey düşünmesi imkânsızdır.
Ama Akıncı’nın en büyük başarısızlığı toplumlar arası görüşme masasında değildir. O masada kimse başarılı olamazdı.
Onun en büyük başarısızlığı, Ankara ile arasını onu defterden sildirecek kadar açmasıdır.
Bir KKTC Cumhurbaşkanı'nın ekonomisini ayakta tutan, sınırlarını bekleyen, ülkesini tanıyan ve destekleyen tek devlet ile kavga etme lüksü yoktur. Neden ne olursa olsun.
Konu "dik durmak" ise kavga etmeden de dik durulabilir.
Türkiye seçimleri etkileyecek herhangi bir şey yapmamaya karar verdi.
Bu doğru bir karardır.
Kıbrıslılar serbestçe liderlerini seçerler.
Ve görelim bakalım, Akıncı’nın peşinde "Harikalar Diyarı"nda dolanmaya devam mı edecekler yoksa Kudret Özersay gibi yeni arayışlar peşinde olan bir genç politikacıya mı yönelecekler…