Lefkoşa
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Doğu Akdeniz’deki en demokratik ülkedir.
Burada temel özgürlüklere getirilmiş faşizan sınırlamalar yoktur.
Her türlü fikir düşünülebilir ve konuşulabilir ve düşünülüyor ve konuşuluyor.
Cumhurbaşkanları, başbakanlar, politikacılar, onları eleştiren gazetecileri “Hakarete uğradım” diye mahkemeye vermez.
Hapislerde bir tek yazar, gazeteci, siyasi suçlu yoktur.
KKTC hoşgörüde bütün Müslüman ülkelerin önündedir.
Burada cinsel veya siyasi tercihlerinden dolayı insanlara ayrım yapılmaz. Sünni mi, Alevi mi, ateist mi bakılmaz.
Adada en aşırı sağ ve milliyetçiden en sola kadar on yedi günlük gazete çıkıyor. Bu gazetelerden bazıları o kadar aşırıdır ki onlara Türkiye’de bir gün tahammül edilmez, kapıları kapatılır, yöneticileri, sahipleri zindana atılırdı.
Bu gazetelerden ve orada çalışan gazetecilerden bazıları aşırı derecede TC aleyhtarıdır. Buna rağmen bugüne kadar Türkiye de, burada yaşayan Türkiye severler de bunlara ilişmedi.
Kıbrıslı Türkler, demokrasinin hoşlanmadığımız şeyleri de duymak zorunda olduğumuz bir rejim olduğunu bilir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, uluslararası arenada tanınmıyor ama aynı arenada KKTC’nin kaliteli bir demokrasi olduğunu tanımayan yoktur.
Bu, Kıbrıslı Türklerin en büyük başarısı, en değerli varlığıdır.
Adayı evi yapmış olan Türkiyeli modacı Barbaros Şansal’ın hukukiliği tartışmalı bir biçimde sınır dışı edilmesi bu varlığa vurulmuş ağır bir darbedir.
Kıbrıslıların alnına sürülmüş, hak edilmemiş kara bir lekedir.
Bunu yapan İçişleri Bakanı istifa etmelidir. Ama etmeyecektir ve hükümet de muhtemelen kılını kıpırdatmayacaktır
İçişleri Bakanlığı, yurt dışı ettiği kişilerin ait oldukları ülkeye teslim edilinceye kadar güvenliklerini sağlamakla sorumludur.
Bakanlık bu görevi ihmal etti ve Şansal’ı daha İstanbul’a giden uçakta linççilerin kucağına attı. KKTC’yi, suçlu oldukları yargı kararına bağlanmamış insanları, linç mangalarına teslim eden bir ülke seviyesine indirdi.
Bunu yapan İçişleri Bakanı istifa etmelidir. Ama etmeyecektir ve hükümet de muhtemelen kılını kıpırdatmayacaktır.
O zaman, hukuk devletinin aldığı yarayı iyileştirme görevi, bu gibi hallerde toplumu politikacılardan çok daha iyi temsil eden sivil toplum kuruluşlarına düşüyor.
İnsan Hakları Vakfı gibi kuruluşlar Şansal’ın yurt dışı kararının iptali için mahkemeye başvurmalıdır. Şansal’a adada yaşama hakkının iadesine çalışmalıdır.
Deneyimli bir avukattan öğrendiğime göre geçmişte mahkemelerden alınmış bu gibi iptal kararları vardır.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın sözleri ile “Nefret, kin ve linç kültürüne fırsat vermemeliyiz. Demokrasinin asgari şartı bizim gibi düşünmeyenleri düşman olarak görmemektir. Siyasal linç kültürü ülkemizin taşıyamayacağı kadar ağır bir yüktür.”