Gelecek Ocak ayının başında KKTC tarihinin en kritik milletvekili seçimi yapılacak.
Seçimler, sadece adanın bugüne kadar görmüş olduğu en kokuşmuş hükümetin iktidarının devam edip etmeyeceğini belirlemeyecek.
Kokuşmuşluğu besleyen siyasi düzenin sürüp sürmeyeceğini de tayin edecek.
Halkın önünde iki seçenek var:
Birincisi, KKTC kurulduğundan bu yana döne döne adanın kuzeyini idare eden ve hemen her sahada düzeysizliği hakim kılan yerleşik partilere oy vermektir.
Yani 34 yıldır yönetimde süregelen otoritesizlik, hukuksuzluk, ufuksuzluk, rüşvet ve yolsuzluğa devam sinyali vermektir.
Bazı politikacıların ar damarı o kadar çatladı ki, neredeyse rüşvet tarifelerini gazetelerde yayınlayacak hale geldiler
İkinci seçenek, politikaya yeni giren genç bir akademisyenin ilk defa seçime girecek olan partisini iktidara getirmektir.
Doğruluğu, hatta dürüstlüğü tartışmalı kamuoyu araştırmaları bunu doğrulamasa bile, halkın çoğunluğunun bu partiye yöneleceğine dair birçok belirti var.
Bu belirtilerin en büyüğü, ana akım partilere karşı duyulan memnuniyetsizliktir.
KKTC’deki ortam, 2002’de AKP’yi iktidara getiren duruma benziyor. O zaman Türkiye’deki seçmen, eski partilerden bıkmış, AKP’yi iktidara getirerek Bülent Ecevit, Süleyman Demirel ve Turgut Özal’ın kurduğu partileri siyaset sahnesinden silmişti.
KKTC’de sonuç bu kadar dramatik olmasa da, seçmenlerin, daha önce denenmemiş liberal bir partiye yönelmesi şaşırtıcı olmayacak.
Bu partinin adı, Halkın Partisi, liderinin adı Kudret Özersay’dır.
Kırk dört yaşında olan Özersay, bugüne kadar ada siyasi sahnesinde görülmemiş bir liderdir.
Dürüsttür, samimidir, entelektüeldir, etkileyicidir, demagojiden, kabalıktan ve yalandan uzaktır. Türkiye’de ve yabancı ülkelerde saygınlığa sahiptir.
Kıbrıs sorununun mevcut platformlar dışında çözümü konusunda orijinal fikirleri vardır.
Özersay, toplumlararası görüşmelerde12 yıllık müzakerecilik deneyimine sahiptir. Üç KKTC ve dört Kıbrıs Rum lideri ve iki farklı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile aynı masada oturmuştur.
Özersay “Temiz toplum, temiz siyaset ve kendi irademize dayalı bir gelecek” temelli “Toparlanıyoruz” halk hareketini başlatarak siyasete adım attı.
2015 cumhurbaşkanlığı seçimine katıldı. Herhangi bir parti ile bağlantısı ve dışarıdan mali desteği olmamasına rağmen yüzde 20’nin üstünde oy aldı. 2016’da Halkın Partisi’ni kurdu.
Özersay’ın, Kıbrıs Türklerini 1974’ten bugünlere getiren modeli değiştirecek gerçekçi çözüm seçenekleri vardır.
Bu müflis modeli, Türkiye’den gelen karşılıksız para yardımları ve Rumların Kuzey’de bıraktıkları servetin talanı yarattı.
Sonuç, dünyada benzeri olmayan bir iane ve yağma ekonomisidir.
KKTC’de rüşvet ve adam kayırma kural haline geldi.
Bazı politikacıların ar damarı o kadar çatladı ki, neredeyse rüşvet tarifelerini gazetelerde yayınlayacak hale geldiler.
Özel yatırım düşmanlığı Türkiye’nin 1960 ve 1970’lerdeki duruşunun bir kopyasıdır.
Politikacıların çoğu için siyaset kamu kaynaklarını hortumlayarak veya rüşvet aracı olarak kullanarak zengin olmaktır.
Kamu yararı konsepti tedavülde değildir.
Ana akım partilerin bu düzeni sürdürmek dışında geleceğe dair planları yoktur.
Bu belirtilerin en büyüğü, ana akım partilere karşı duyulan memnuniyetsizlik
Bu düzenin gelecek vadetmediği ilk defa geniş halk kitleleri tarafından anlaşılmaya başlandı.
Özellikle kadınlar, gençler, akademisyenler ve iş adamları arasında derin bir hayal kırıklığı ve buna bağlı bir yenilik arayışı vardır.
Özersay ve Halkın Partisi’ni yaratan ve KKTC’ye yeni bir açılım sunan bu değişiklik isteğidir.