Kıbrıs’taki toplumlararası görüşmeler, tarafların hemen hemen hiçbir konuda ortak anlaşma zemini bulamaması nedeniyle çıkmaza girdi.
Gerek Türk ve Rum liderliği, gerek ara buluculuk görevi yapan Birleşmiş Milletler, gerekse görüşmeleri yakından izleyen Türkiye, ABD, İngiltere, Almanya ve Rusya gibi ülkeler durumun farkında.
Ama hiç kimse havlu atmak istemediği için hepsi çözüme giden yolun kapalı olduğunu görmezden geliyor. Liderler, her şey yolundaymış gibi, görüşmeye ve halka ümit vermeye devam ediyor.
Görüşmelere yakın güvenilir kaynakların verdiği habere göre, sorunun en kritik bölümünü teşkil eden mülk ve toprak konularında neredeyse tam bir anlaşmazlık var.
Mülk konusu Rumların güneye kaçarak terk ettiği taşınmaz mallarıyla ilgilidir. Bu konuda üç seçenek var: İade, takas, tazminat.
Toprak konusu ise adanın Türk kontrolünde bulunan yüzde 37’inin ne kadarının Rumlara terk edileceğidir. Yani Türk bölgesinin Rumlar lehine ne kadar küçültüleceğidir.
Bu iki başlık bağlanmadan diğer konulara geçilemediği için Türklerin Kıbrıs devletine geri dönmelerini sağlayacak diğer fasıllarda ilerleme olmuyor.
Bu nedenle, Mart için tasarlanan referandumun yapılması çok uzak bir olasılıktır. Çünkü Türk ve Rum halklarına sunulacak bir anlaşma yok ve olması da bir mucize gerektiriyor.
Kördüğümün altında anlaşma için istek olmasına karşılık uzlaşma için zemin bulunmaması yatıyor. Bütün temel konularda tarafların görüşleri uzlaşamayacak kadar birbirinden uzak.
“Türkler 1974’te ortaya çıkan duruma meşruiyet kazandırmak istiyorlar. Rumlar durumu 1974 öncesine getirmek istiyorlar” dedi görüşmeleri yakından izleyen bir kaynak.
Daha açık söylemek gerekirse, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, 1974’te Türk ordusunun adaya çıkması ile elde edilen toprak kazanımlarından en az taviz vererek anlaşmaya ulaşmak istiyor. Kıbrıs Cumhurbaşkanı Anastasiades ise Rumların kaybettikleri toprakların mümkün olduğu kadar çoğunu almadan Türkleri devlete ortak etmek istemiyor.
Bu kadar da değil. Anastasiades 1974 öncesi koşullara geri dönmenin temellerini de atmak istiyor. Bu nedenle, kurulacak iki bölgeli federasyonda Türklerin kendi taraflarında ilelebet nüfus ve toprak çoğunluğuna sahip olmalarını kabul etmiyor. Anlaşmadan sonra, Rumların Türk bölgesinde serbestçe yerleşip iş kurmalarını, bir gün hem Kuzey’de hem Güney’de çoğunluk olabilmelerini istiyor.
Bu iki bölgeli/iki toplumlu federasyonun fiilen ortadan kalkması anlamına geleceği için Akıncı tarafından kabul edilebilir değil.
Çözümü zorlaştıran nedenlerden belki de en önemlisi, her iki tarafta da liderlerin yıllardan beri halkı gerçekçi olmayan çözümlerin mümkün olduğuna inandırmalarıdır.
Güney’de, 160 bin göçmene bir gün eski evlerine kavuşacakları söylendi. Rum köylerine kasabalarına, evlerine yerleşen Türkler de ne olursa olsun yerleştikleri yerlerde kalacaklarına ikna edildiler.
Rumlar için anlaşma bütün göçmenlerin evlerine dönmesidir. Türkler için anlaşma Rum mallarını geri vermeden Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ortak olmaktır.
Her iki beklenti de gerçekçi değildir. Eğer çözüm isteniyorsa ne Rumların tamamı geri dönebilir, ne de Türkler Rum mallarının tamamına ilelebet sahip olabilirler. Her iki tarafta on binlerce insanın çözüm için fedakarlık yapması gerekir.
Ama bunu onlara söyleyen yok. Söylense de bu fedakarlığa razı olacakları tartışmalıdır.
Bu arada, Rumlar iki tarafın cep telefonu ve elektrik sistemlerinin birleştirilmesi projelerini rafa kaldırdı. Adanın doğusundaki Derinya bölgesinde bir kapı açılması da bilinmeyen nedenlerle Rumlar tarafından geciktiriliyor.
Bu kadar küçük işlerin bile yapılamaması durumun ne kadar ümitsiz olduğunu anlatmaya yeter.
Çözüme giden yol halklara gerçekleri anlatmakla başlar.