09 Şubat 2016

Kıbrıslı Rumları nasıl bilirdiniz?

Bütün meziyetlerinin ve başarılarının yanında Kıbrıslı Rumların ölümcül bir defosu var: Türklere duydukları nefret...

Kıbrıslı Rumların takdir edilecek birçok özellikleri var.

Çalışkandırlar. Aile odaklıdırlar. Geleneklerine, dinlerine bağlıdırlar. Çok iyi tüccardırlar. Kuvvetli uluslararası bağlantıları vardır.

Yüksek derecede eğitimlidirler. Nüfusun yüzde yüze yakını okuma yazma bilir.  Hemen hemen herkes az da olsa İngilizce konuşur. Üniversitelerde okuyan Rum öğrencilerin sayısı nüfusa oranla  dünyada en yüksek olanlardandır.

Öğretmen sorar: “İsa’yı kim öldürdü?” Küçük bir el havaya kalkar: “Türkler öğretmenim!” Öğretmen karşılık verir. “Yanlış. Ama milliyetçi bir çocuk olduğun için sana tam not veriyorum.”1960’ta ada İngilizlerden bağımsızlığını kazanınca Rumlar kısa zamana hükümete ve ekonomiye hakim oldular. Turizme ve hizmet sektörüne dayalı başarılı bir model kurdular. Adayı Doğu Akdeniz’in, İsrail dahil,  en müreffeh ülkesi haline getirdiler.

Yoksulluk çizgisinin altında yaşayan nüfus kalmadı. Kişi başına düşen milli gelir, banka kaynaklı ekonomik krizin başladığı yıl olan 2012’de, satın alma paritesine göre 33,400 dolardı.

Kıbrıs’ın Rum tarafı, temizliği, düzeni, kamu hizmetlerinin kalitesi, krize rağmen müreffeh duruşuyla, tam bir Avrupa ülkesi görünümündedir.

Belki bütün bunlardan daha önemli bir başarı, adanın sömürgeden demokratik hukuk devletine dönüştürülmesi oldu.

Ama bütün meziyetlerinin ve başarılarının yanında Kıbrıslı Rumların ölümcül bir defosu var: Türklere duydukları nefret.

Ortalama Kıbrıslı Rum’un kişiliği Türk nefreti etrafında oluşmuştur. Bu nefretin nedeni adanın 1571 ile 1878 yılları arasında Osmanlı yönetimi altında geçirdiği yıllar ve anavatan addettikleri, bayrağını ve milli marşını kullandıkları Yunanistan’ın da 400 yıl Osmanlı sömürgesi olarak yaşamasıdır.

Kurumsallaşmış bir nefrettir bu:  Nesilden nesle, dışarıda öğretmenler, papazlar ve politikacılar, evlerde büyükler tarafından küçüklere aşılanır.

1970’lerden gelen bir anekdot var. Radyoda Rum ilkokul çocuklarının katıldığı bir bilgi yarışması vardır. Öğretmen sorar: “İsa’yı kim öldürdü?” Küçük bir el havaya kalkar: “Türkler öğretmenim!” Öğretmen karşılık verir. “Yanlış. Ama milliyetçi bir çocuk olduğun için sana tam not veriyorum.”

Tarih kitapları Türklere dair yalan yanlış şeylerle doludur. Birçok Rum, Kıbrıs sorununun 1974’te Türk askerlerinin “durup dururken” adaya çıkmasıyla başladığını sanır. 1963’te Türk azınlığın hükümetten kovulduğunu, gettolarda yaşamaya zorlandığını, katliamlara maruz kaldığını bilmez.

Rumlara göre Kıbrıs’ın bütünü onlarındır. Türkler bu hedefin karşısında duran engeldir. 1974 Türk askerinin adaya çıkması “milli bir felakettir.” Ama, er veya geç, 1974 öncesine dönülecektir.

Adanın tek iki toplumlu okulu olan İngiliz Okulu’nda okuyan Rumlar Türklerle konuşmuyor. Türkler sınıflarda Rumlardan ayrı oturuyorlar.

Mustafa Akıncı süregelen görüşmelerde muhatabı olan Rum Cumhurbaşkanı Anastasiades’e ders kitaplarının değiştirilmesi, nefret eğitiminin sonlandırılmasını gerektiğini söyleyip duruyor. Her defasında önerileri karşılıksız kalıyor.

Haksızlık yapmak istemiyorum. Türklerden nefret etmeyen, onlarla dostluk yapmaya hazır çok Rum da var. Ama ne yazık ki onlar nüfusun beşte birinden azdır. Ortalama Rum, özellikle gençler, Türk’ten nefret eder ve onu hakir görür.

Kuzeyde ise durum tam terstir. Türklerin ezici bir çoğunluğu Rumlarla yeniden bir arada yaşamaya hazırdır.

İzmirli bir arkadaşımın deyimiyle, “Rumların kırmayı başaramadığı tutkulu enerjileri ve neşeleri” ile Türklerin çoğunluğu  toplumlararası görüşmeleri destekliyor. Belki de bu, ortalama Türkün muhteris olmamasından, daha yumuşak, daha bağışlayıcı, daha az hırslı olmasındadır.

Ama evlenmek için bir kişi yeterli değil. Bu nedenle Kıbrıs’ın Orta Doğu’da Rumlar ve Türklerin birlikte yaşayacağı örnek bir yer olabileceğini ümit etmek kolay değil.

Yazarın Diğer Yazıları

Ağustos böceklerini güldürdüm

Bağırıyorum ama beni bahçede bağırışan ağustos böceklerinden başka duyan yok

Karar ver KKTC kardeş, açılıyor musun açılmıyor musun?

KKTC hükûmeti ise ülke turist akınına uğrayacakmış gibi davranıyor ve herkes için –ziyaretçiler, oteller ve uçak şirketleri– hayatı kolaylaştıracağına zorlaştırıyor

"
"