Hayatım; hayatımdan derlenmiş kısa bir film olsa…
İçinde kahramanlıklar, dans ve sıcak sevişme sahneleri olsa.
Kısa ve keskin acılar olsa.
Bir yerinde, dirseklerim bara dayalı sert bir içki içerken yaşlı bir kadın anlamadığım bir dilde şarkı söylese.
Dışarıda, “Esirgeyici ve sonsuz bir gök altında... Gökyüzüne, tuhaf bir alfabe ile, dünyanın en eski, hikayesini yazan kırlangıçlar”* uçarken.
Fiesta’daki barı gösterse. Çevresinde, lise yıllarının beni ve Andız’ı, Galfa’sı ve Ratip’i. Ve barda çalışan genç kadını, hepimizin sulandığı ama hiçbirimize yüz vermeyen Edith’i.
Bir yerinde de o İsveçli kadın olsun, sıcak bir öğleden sonra antik Bellapais Manastırı’nın boş yemekhanesinde, denize karşı On Yedinci Yüzyıl Provence’ından kalma o Noel ilahisini söylesin:
Bir meşale getirin,
Jeanette, Isabella!
Ahıra bir meşale getirin...
Daha kimsenin ölmemiş olduğu bir öğle sonrası, yüksek tavanlı loş bir odada, çocuklar sokakta, kırlangıçlar havada oynarken Aylak Adam’ı ilk defa okuyor olsam.
Bir yerinde, bisikletimin üstünde yıldırım gibi yokuş aşağı gidiyor olsam Atalassa’da, kollarım açık, çivitle yıkanmış beyaz gömleğim rüzgâr dolu.
Film, ölümlerle değil, şırıltısız, kirletilmemiş bir denizin kıyısında güneşin batışı ile bitsin
Bir Ankara yazı, gece yarısına yakın, bahçesinde dans ederken dayanamayıp memesinin ucunu tutsam Janset’in ve kahkahalarla gülüp geri çekilse.
Nisan’da bir gece Lefkoşa’da patlayan bombalar olmasın.
Ankara’ya giden o uçak kalkmasın.
Süleyman, Mansura’daki dut ağacının altındaki o bombalı paketi açmasın.
Çocuklar büyümemiş olsun.
Gelmeyen bayramlar için bir çiçek olan Ziya otursun ve bu şiiri yazsın:
Bekar dağınıklığımı süsleyen
Bir çiçeksin sen
Kelebekler için yaratılmış.
Uzun yıllar boyu ismini bilmediğim,
Bir çiçeksin, tutunduğun toprak gibi ölümsüz,
Kelebekler eksilmesin başından
Bir çiçeksin, bütün ağaçlardan daha ilkel
Uzun yolların en sonunda tüten,
Bir çiçeksin bayramlar için
Damlarda açılanlar kadar mevsimsiz
Kelebekler eksilmesin başından
Film, ölümlerle değil, şırıltısız, kirletilmemiş bir denizin kıyısında güneşin batışı ile bitsin.
*Levent Yılmaz/Ada ile Brunik
** Ziya Ormancıoğlu/ Kelebekler Eksilmesin Başından