Modern yaşamı çekilmez yapan şeylerden biri, insanın istesin istemesin, karşısındakinden almak zorunda kaldığı sağlık ve besin tavsiyeleridir.
Herkesin, her hastalık için önereceği bir ilaç veya başka bir şey vardır.
Grip oldum demeye görün, mesela.
Karşınızdaki size kesinlikle ona iyi gelen bir içecek veya ilaç tavsiye edecektir.
Benim için gribin ilacı, mümkün olduğu kadar dinlenmek, vücuduma hastalığı yenmesi için fırsat vermektir. Kimseye önermem, dinlenmeyeceğini bildiğim için.
Yeryüzünde hiçbir zaman bu kadar çok sağlık uzmanı ve diyetisyen olmamıştır.
Kâbus!
Bütün besinler için herkeste bir “sağlıklı” veya “sağlıksız” etiketli bir tavsiye kataloğu var.
Meyve: Aman çok şeker var içinde, sakın yeme.
Süt, peynir ve benzeri: Bizim yaştakilere iyi gelmezmiş. Hem de kolesterolü yükseltiyor.
Zeytin: Bir öğünde beş taneden fazlası zarar.
Yumurta: Haftada bir defa. O bile çok.
Bu gıdalar hakkındaki düşüncem şudur:
Bana eğer meyveyi yasaklayacaksanız, şu çalının arkasına götürün ve son duamı yaptıktan sonra enseme bir kurşun sıkın daha iyi.
Ama belki ondan önce, bana herhangi bir meyvenin zararlı olduğuna dair tek bir güvenilir bilimsel araştırma göstermek istersiniz.
Güvenilirden kastım şudur: Eğer vişne suyunun mucizevi şeyler içerdiğini kanıtlayan araştırmayı vişne üreticileri birliği yaptırdıysa ona güvenilmez.
Her gün süt ve peynir tüketirim.
Bu konuda karşılaştığım en büyük sorun kolesterol değildir. Kaymağı alınmamış tam yağlı süt bulmaktaki zorluktur. Marketlerde yok. Çobandan alıyorum. Hellimi de çobandan alıyorum veya çoban sütü kullanana yaptırıyorum.
Dünyada sütten bol şey yok. Kaymağı alınmamış, yani hayvanın ürettiği orijinal sıvıyı bulmak neredeyse imkansız.
Böyle bir dünya mı olur?
Zeytin ve zeytinyağı, Tanrı’nın insana bahşettiği en büyük nimetlerden biridir. Bir defa, kim ne derse desin, zeytinyağı “yağ” değildir. Meyve suyudur, çünkü zeytin meyvedir.
Yumurta. Hafta da bir mi? Güldürmeyin beni. Hemen hemen her gün yiyorum.
Bahçesinde tavuk besleyenlerden alıyorum yumurtayı.
İşkencehanelerde mutsuz tavukların doğurduğu kimyevî yumurtalardan, ebola virüsü gibi uzak duruyorum.
Kolesterol umurumda değil, çünkü kolesterolün zararlı olduğuna inanmıyorum. Kolesterolün doğrudan veya dolaylı olarak kalp krizine yol açtığına dair güvenilir tek bir araştırma yoktur.
Kolesterol düşürücü ilaçlar, kolesterolden zararlıdır. Kolesterolün yan etkisi yoktur. Kolesterol ilaçlarının ise onlarca yan etkisi vardır.
Gerçek şu ki besin konusunda söylenen ve yazılanların çoğu doğru değildir.
“Göster bana bunun zararlı olduğuna dair araştırma bakalım,” derseniz elinize verecek bir şey bulamazlar.
Gelelim sadede.
İngiliz gazetesi Guardian’da okuduğum bir yazıdan* esinlenerek açtım bu konuyu.
Haberin özeti şu:
Bilimsel bir araştırma, peynir yemenin kalp krizi riskini artırmadığını gösterdi. Bu, tereyağı, yoğurt vesaire gibi tam yağlı diğer süt ürünleri için de geçerlidir.
Genel olarak inanılanın aksine, tam yağlı süt ve ürünlerini tüketmek kalp krizi veya felç riskini yükseltmez.
Etkileri, araştırmacıların kullandığı kelime ile “nötr”dür.
Araştırmacılar bu sonuca, dünyanın değişik yerlerinde geçtiğimiz 35 yıl içerisinde yaklaşık 490 bin kişiyi kapsayan, 29 bilimsel araştırmanın sonuçlarını inceleyerek vardılar.
Ama siz gene de beni dinlemeyin. Bildiğinizi yapın. Daha önce belirttiğim gibi: Her bacak kendi koyunundan asılır.
* https://www.theguardian.com/society/2017/may/08/consuming-dairy-does-not-raise-risk-of-heart-attack-or-stroke-study