Kıbrıs’ı, Birleşmiş Milletler gözetiminde federal bir yapı altında birleştirme formülü iflas etti.
Denktaş ile Makarios’tan başlayarak 43 yıldır düşe kalka devam eden görüşmelerin son neslini Mustafa Akıncı ve Nikos Anastasiades götürüyor.
Ama, halklarından gizlemelerine rağmen iki yıldır süren görüşmelerinde hiçbir önemli konuda mutabakat sağlayamadılar.
Sağlama ümitleri de kalmadı. Her konu, her açıdan sayısız defa tekrar tekrar tartışıldı. Tartışılacak bir şey kalmadı.
Toplumlararası görüşmeler bütün sokakların çıkmaz olduğu bir kâbus şehri haline geldi.
Her iki lider de sonuç alamayacağını, boşuna konuştuğunu artık iyice biliyor, ama ne biri ne diğeri hastanın öldüğünü aileye bildiren doktor olmak istiyor.
En olası gelişme, görüşmelere Rum tarafında yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimleri bahanesiyle ara verilmesidir.
Ama bu sorunu halletmez.
Federasyon formülünün, ona ve adanın yeniden bütün olmasına inanan iki liderin elinde yıkılması, bu formülün başarı şansının kalmadığının en iyi kanıtıdır.
Yapılması gereken, bunu kabul etmek ve dürüstlükle halklara açıklamaktır.
Bu özellikle Türk tarafı için önemlidir.
Rumların tuzu kurudur.
Onlar Avrupa Birliği’ne üyedir, bütün altyapı sorunlarını çözmüş, belirli bir refaha ve huzura kavuşmuştur. İyi çalışan bir demokrasiye ve hukuk sistemine sahiptir.
Bir açıdan ideallerine kavuştular. Bu ideal, neredeyse var olduğundan beri şu veya bu devletin sömürgesi olmuş olan Kıbrıs’ı bağımsız bir Rum devleti yapmaktı.
KKTC için en iyi formül, Rumların oluruyla, Avrupa Birliği üyesi bağımsız bir devlet statüsü kazanmaktır
Hiç olmazsa adanın yüzde 63’ü için bunu gerçekleştirdiler.
Türkler için durum farklıdır.
KKTC, kurumsallaşamamış, altyapısı eski ve eksik, yönetimi etkinlikten uzak, halkı kötü eğitilmiş, plansız programsız, rüşvet ve yolsuzluğa batmış hükümetler tarafından yönetilen, yarı bağımsız yarı sömürge bir devlettir.
Yönetim deneyimine sahip değildir, kendine güveni yoktur. Aynen Türkiye gibi, ehliyete değil torpile dayanmaktadır.
Kıbrıslı Türkler her konuda – yolsuzluk hariç – Rumlardan geridir.
Türklerin çıkmazının kökeninde, bin bir türlü başka eksiklik dışında, 43 yıldır çözüm olacak diye sorunlarını ertelemiş olmaları yatıyor.
Bu erteleme, özünde, “Ben problemlerimi çözemiyorum, bir başkası gelsin çözsün,” demektir.
KKTC için en iyi formül, Rumların oluruyla, Avrupa Birliği üyesi bağımsız bir devlet statüsü kazanmaktır.
Bunu sağlamak için KKTC elinde tutuğu toprakların üçte birini Rumlara iade edebilir. Dünyanın en zengin ülkelerinden olan Makao ve Singapur, refah için önemli olanın toprak büyüklüğü değil, iyi yönetim olduğunun kanıtıdırlar.
Mülk sorununun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde çözümü hızlandırılabilir.
KKTC’nin bağımsız bir AB üyesi olması, garanti sorununu çözer. Türkiye’nin adada asker bulundurma zorunluluğunu ortadan kaldırır.
Rumlar için belki de en önemli sorun olan Türkiye korkusunu ve tehlikesini bertaraf eder.
Bu öneri uçuk görünebilir. Ama üzerinde biraz entelektüel mesai yapılırsa herkes için en iyi çözüm olduğu görülecektir.
Bağımsız KKTC formülünde, gerek toprak ve mülkiyette, gerek Türkiye riskini nötralize etmekte, gerekse Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek sahibi kalmakta, Rumların isteklerini maksimize etme fırsatı var.
Türklerin avantajı ise Rum korkusundan kurtulmak ve Türkiye’den akmaya başlayan insan ve sermaye selinin altında kalmamaktır.
Daha iyi bir fikri olan söylesin.