Hayvanların böyle bir sorunu yok.
Gergedan her sabah aynı çamurla güne başlar, serçe tüy değiştirmez, panter hafta sonları metalik yeşil deri giymez.
Hayvanlar tek giysiyle doğarlar, ölünceye kadar onu giyerler.
Yılan derisini değiştirir, diyeceksiniz, doğrudur ama değişen derinin altındaki deri eski derinin aynısıdır.
Yani, siyah derisini döken yılan, terzisine gidip kendine değişik renk ve desende bir deri diktiremez.
Kara yılan, kara kalır.
İnsanın giyinmek, süslenmek zorunda olan tek yaratık olması size ilginç gelmiyor mu?
İnsanın giyinmek, süslenmek zorunda olan tek yaratık olması size ilginç gelmiyor mu?
Bana geliyor.
Hem de çok.
Belki “zorunda” kelimesi doğru değil.
İnsanlar ilk Afrika’da ortaya çıktıklarında çıplak yaşıyorlardı. Soğuk gecelerde hayvan postlarına sarılıyorlardı, ama bunlar giysi değil örtü idi. Kuzeye, daha soğuk diyarlara göçünce bu örtüler kalıcı oldu.
Giyinmiyorlardı ama süsleniyorlardı.
Çevrelerindeki hayvanlar ve kuşlar, ağaçlar ve çiçekler, bin bir renk ve şekilde idi.
İnsan ise yalın. Tek renk. Sıkıcı!
Diğer yaratıklar gibi güzel ve çekici olmak için süslendi.
Saçlarını ördü. Çiçekten gerdanlık yaptı. El ve ayak bileklerine, boynuna süsler taktı. Kulak arkasına, saçlarının arasına çiçekler, kuş tüyleri soktu.
Büyük bir olasılıkla şarkı söylemeyi, kuşları taklit ederek öğrendi.
Yüz yirmi bin yıl önce, insanlar anavatan Afrika’dan dünyaya yayıldılar. Bir yere gitmeyip orada kalanları, misyonerler giydirdi.
Misyonerlerden önce “ayıp” kelimesi var mıydı? Sanmam. Olsa bile çıplaklıkla, cinsellikle ilgili değildi.
Ayıp’ı ve Günah’ı tek tanrılı dinler soktu insanların hayatına. İnsanların hayattan olabildiğince zevk almalarını yasaklarla sınırlayanlar da bu dinlerin uygulayıcıları oldu. Düşüncelere zincir vurmak isteyenler de. Galileo’yu düşünün.
Tarih, Milat’tan, yani İsa’nın doğumundan önce ve Milat’tan sonra şeklinde hesaplanır.
Giyinmeden önce ve sonra diye başlamalıdır, bana sorarsanız.
İnsanın doğadan, diğer yaratıklardan kendini ayırması, giyinmesi ile başlar.
Kendini diğer insanlardan ayrı görmesini de.
Sınıf ayrımı da.
İleriki zamanlarda hayatını zehir edecek olan “sahiplik” konsepti de.
Tanrı bizi çıplak yaratarak ne olmamızı istemiş olabilir?
Ve büyük bir muamma:
İnsan neden çıplak dünyaya geldi?
Neden giyinme ihtiyacı ile dünyaya gelen tek canlı oldu?
Sabahleyin uyandığında insanın gününü nasıl geçireceğini tasarlaması, ne giyineceğini düşünmesi ile başlar.
Kendimi iyi hissetmek için ne giyeyim?
Ne giydiğine bakarak (Hermes eşarp veya Brunello Cucinelli bir hırka; eski bir tişört ve şort kadar aynı şeyin ipucu olabilir) bir insanın hangi sınıftan olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Hatta ne tip bir insan olduğunu veya ne tip bir insan gibi görünmek istediğini.
Tanrı bizi çıplak yaratarak ne olmamızı istemiş olabilir?
Tanrı bizi çıplak yaratarak sonumuzu getiren yola sokmuş olabilir mi?
Ve bunu bilerek yapmış olabilir mi?