Artık insanın iyi bir kişi veya vatandaş olması yetmez.
Sadece ailesini ve sevdiklerini kollayarak yaşaması da.
İnsan artık kendini yeryüzülü olarak düşünmeli, yeryüzü dostu olarak yaşamalıdır.
Kendini Türkiyeli, Çinli, Şilili veya Tasmanyalı olmaktan önce, yeryüzülü ve yaşayan her şeyle kardeş olarak düşünmelidir.
Çünkü böyle düşünmeyen insan yeryüzünün dengesini bozdu, havayı kirletti, akarsuları zehirledi, okyanusları plastik ve kimyasallarla doldurdu, hayvanların yaşam alanını ellerinden aldı, iklimleri altüst etti ve uygarlığın ve doğanın sonunu hazırladı.
Gidişi değiştirmek için yeni bir felsefe ve başka bir insan gerek
İnsan artık doğada yaşamıyor, doğa insanın yarattığı bir ortamda yaşıyor
İnsan; ailesinden, ülkesinden, dininden çok yeryüzüne, tozundan meydana geldiği kâinata ait olduğunu anlamazsa, çok zaman geçmeden dinozorlar gibi dünyaya veda edecek ve giderken evrimi yüz milyonlarca yıl süren diğer canlıların çoğunu da beraberinde götürecek.
Bilim kurgu masal gibi geliyor değil mi?
Ama değil.
Gidişi değiştirmek için yeni bir felsefe ve başka bir insan gerek.
Cennetten kovulan insan bu işi beceremez.
O, kendini dünyanın kaptanı, doğanın sultanı sayıyor.
Kutsal kitapları da onu frenleyeceğine kışkırtıyor.
Musa’ya gönderilen On Emir’de doğaya dair hiçbir buyruk yok. “Öldürmeyeceksin,” diyor ama bu yasak sadece insanın insanı öldürmesini kapsıyor, geriye kalanların canının değeri yok, hepsi insana feda.
Yarattıkları arasında sadece bir türü kollayan Tanrı mı olur?
İncil insana “İlerle ve çoğal,” komutu verdi ve onu diğer canlılara komutan atadı.
Yarattığı bütün canlılar arasında diğerlerini en akılsız ve acımasız olana teslim eden Tanrı mı olur?
İsa’yı su üstünde yürüten, suyunu şaraba döndüren Tanrı’nın mucizeleri tükendi mi?
Bana öyle geliyor ki Tevrat’ta olay ters anlatılıyor. Tanrı, insanı cennetten kovmadı. İnsan, Tanrı’yı cennetten kovdu.
NOT: Biraz dinlenmek için yazılarıma kısa bir süre ara vereceğim. Bundan sonraki yazım 12 Ocak’ta çıkacak.