OZANKÖY
Sıcak kucaklayıcı, soğuk iticidir.
Öyle düşünüyordum çocukluğumdan beri; ta ki geçen yaz pişik oluncaya ve iki gün önce gene pişik olup denizsiz bir yazla karşı karşıya olabileceğimi anlayıncaya dek.
Pişik, daha çok sıcak ve rutubetli havalarda ortaya çıkan bir deri olayıdır. Teri vücudun dışına atan deliklerinin tıkanması sonucunda terin cildin altında hapis kalması sonucunda meydana gelir.
Bende ilk defa geçen sene oldu ve şiddetli yanma ve kaşınma şeklinde ortaya çıktı. Oldukça tatsız günler geçirdim ve uzun süre denize giremedim.
Bir sürü ilaç denenebilir ama pek işe yaramaz. Çare birkaç gün güneşten uzak durmak, terlememek, terleten giysilerden, uzun süre ıslak mayo giymekten kaçınmaktır.
Ben sonunda bu şekilde kurtuldum.
Pişik bu defa boynumun çevresinde başladı.
Tedavinin ne olduğunu geçen seneki deneyimimden bildiğim için yukarıdaki önlemleri uyguladım. Geçmekte olduğunu rapor edebilirim.
Pişik deneyiminin bende bıraktığı izlenim, uzun süre güneşin altında durmakla da ilişkili olduğudur. Kesinlikle bilimsel olmayan bu tespite dayanarak geçen sene Rush Guard diye bilinen bir giysi aldım.
Kelimenin Türkçesi UV korumalı üst imiş.
Rush Guard özel malzemeden yapılan, bisiklet yaka ile balıkçı yaka arası, uzun kollu, bir tişörttür. Diğer bir özelliği, yeryüzündeki giyilmesi ve çıkartılması en zor giysi olması gerek. Olağanüstü bir çaba harcamazsanız içinde hapis kalabilirsiniz. İnanmayan deneyebilir.
Eskiden en sıcak günlerde bile güneşte yürümek veya yüzmek bana doğal gelirdi.
Güneşin neredeyse yılın bütün günlerinin ayrılmaz bir parçası olduğu Akdeniz’in vatandaşı değil miydim?
Artık doğal gelmiyor. Ozon deliği, küresel ısınma falan derken güneşle aramdaki ilişki değişti. Artık güneşe suç işlediğini ve cezayı hak ettiğini bilen bir çocuk gibi çıkıyorum.
AKP için rantın çevreden önemli olduğunu artık bilmeyen kalmamıştır
Nedir suçum?
İklimleri değiştiren, dünyayı Güneş'in yolladığı ısıyı hapseden bir seraya çeviren hayvan türünün bir üyesi olmak. Suçum bu.
Pişikten cilt kanserine, sellerden siklonlara, kuraklıktan çölleşmelere, taşan denizlerin önünde göçmen olmaya ve uygarlığın sonunu görmeye... Her şeye layığım.
Geçen Kasım 2015’te, Paris’te 197 ülke toplanmış ve küresel ısınmayı denetim altında tutmayı amaçlayan bir konvansiyon imzalamıştı. (Düne kadar 147 ülke anlaşmayı onayladı da.) Çok sulandırılmış bir anlaşmaydı, aslında ve büyük bir olasılıkla felakete gidişi durdurmayacaktı. Ama hiç yoktan iyiydi.
Cahil, yalancı ve terbiyesiz olduğu herkesçe bilinen yeni Amerikan Başkanı Trump, diğer özelliklerinin yanında aptal olduğunu da tescil ettirmek istercesine geçen hafta ABD’yi anlaşmadan çekti.
Habertürk'ten Deniz Çiçek'in haberine göre, Türkiye de Trump’tan esinlenerek Paris Anlaşması’nı onaylamaktan vazgeçmiş. Yani çekiliyorum demeden çekilmiş.
Bunda şaşılacak bir şey yok.
AKP için rantın çevreden önemli olduğunu artık bilmeyen kalmamıştır.
Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın enerji sorununu linyit madenlerini en üst derecede kullanarak çözmeye karar vermesi, zaten Türkiye için Paris Anlaşması’nın sonu idi.
İklim ise ne konvansiyon dinler, ne Trump, ne Albayrak. 2014 yılı, ölçümler başladığından bu yana ölçülen en sıcak yıl idi. 2015 onu geçti, 2016 da 2015’i.
Bu haberi terleyerek yazarken benim pişik kulağıma fısıldıyor: “2017 de rekor kıracak.”
İnsanın aklına Einstein’ın sözleri geliyor: “İki şey sonsuzdur: Kainat ve insanın aptallığı. Aslında, birincisi konusunda o kadar emin değilim.”