Kolay bölünen kolay parçalanır.
Bunu herkes biliyor değil mi?
Latincede, divide et empera. Eski Yunancada διαίρει καὶ βασίλευε. Böl ve yönet.
Büyük İskender’in babası Makedon 2. Philip’e (MÖ 382-336) atfedilen bu sözü de herkes biliyor değil mi?
Dünya hiçbir zaman başka bir yer değildi ve hiçbir zaman da olmayacak
Yöneticiye rakip olabilecek güç odakları bölünür.
Aralarında ittifak kurmaları önlenir.
Birbirlerine şüphe ile bakmaları hatta birbirlerinden nefret etmeleri sağlanır, aralarında rekabet, hatta çatışma çıkarılır.
Bu şekilde zayıflarlar, denetim altında tutulmaları daha kolay olur.
Yöneticiye biat edenler, onu destekleyenler ise desteklenir, zenginleştirilir.
Böl ve Yönet’i bilmeyenler AKP’nin Türkiye’yi nasıl yönettiğine, Batılıların Orta Doğu’yu nasıl sürekli kriz ve savaş ortamında tuttuğuna bakıp öğrenebilirler.
Aslında bu cümlede, yazdıktan sonra fark ettiğim bir çelişki var: Türkiye’yi bölüp yöneten AKP’nin, Batılıların Müslümanları bölüp yönetme stratejisine alet olanlardan biri olması.
Orta Doğu’daki çatışmaların nedeni Şii-Sünni rekabetidir.
Suriye’deki savaş; Alevi Esad’ı devirip yönetimi çoğunluktaki Sünnilere devretme ve İran ile Rusya’yı bu ülkeden kapı dışarı etme, projesidir.
Amerika’nın önderliğinde Batılılar, Suriye’deki Sünnileri, İran ve Rusya, Alevileri destekliyor.
Suriye halkı da, başta Türkiye olmak üzere savaşa dahil olan bölge ülkeleri de kaybediyor.
Bu temel gerçeğin, yani Şii/Alevi – Sünni çatışmasının dışında kalan her şey ayrıntıdır.
Buna IŞİD bile dahildir. IŞİD, Irak’taki Sünni Şii dengesinin bozulmasının, Saddam döneminde azınlık Sünnilerin denetiminde olan ülkenin Şiilerin hakimiyetine geçmesinin sonucudur.
Orta Doğu’nun bitmeyen bir meydan muharebesi olmasında Batılılar, özellikle Amerika ve İngiltere, ne kadar kabahatli ise onların oyunlarına gelen Müslüman ülkeler de o kadar kabahatlidir.
Sünni-Şii çatışması dünyadaki en aptalca, en beyhude çatışmalardan biridir.
Yüz binlerin öldüğü, 1980’de başlayıp sekiz sene süren, hiçbir tarafın kazanmadığı İran-Irak savaşını hatırlamak yeter.
Ama hatırlamaya bile gerek yok. Suriye ve Yemen’den her gün gelen haberler yeter.
*
Geçenlerde Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocias “Tarih bir dershanedir, hapishane değil,” gibi bir söz söyledi.
Sünni – Şii ayrılığı, Muhammed’in 632’de ölümünden sonra kimin Halife olacağı konusunda başlayan 1.400 senelik bir kavganın devamıdır. İmparatorluklar, uygarlıklar geldi geçti ama bu ayrılık dün meydana gelmiş gibi devam ediyor.
İsrâfil kıyamet borusunu üflediği gün Sünnilerle Şiiler tarihin hapishanesinde hâlâ birbirlerinin gırtlağını sıkıyor olacaktır.
*
Bilgelerin bildiğini herkes bilseydi dünya başka bir yer olurdu.
Ama dünya hiçbir zaman başka bir yer değildi ve hiçbir zaman da olmayacak.