10 Mart 2016

Dindar ile kindar

Demokrasi bir yerler ve sınırlar rejimidir. Herkes yerini ve sınırını bilir, başkalarının yerine ve sınırına saygı duyarsa çalışır

Liste uzuyor. Zaman gazetesi ile Boydak Grubu da bıçağın altına yatırıldı.

Erdoğan’ın Fettullah Gülen’e ve bir zamanlar en yakın müttefiklerinden biri olan Gülen cemaatine duyduğu kin ne zaman tükenecek?

Galiba hiçbir zaman.

Neden?

Çünkü, Gülen, Erdoğan’ın tarihte kendisi için ayırdığı yeri – ki bu Atatürk’ün yerinin üstündeydi – berhava etti.

2013 Aralığında Gülen yandaşları tarafından internette yayınlanan ses kayıtları Erdoğan’ın prestijine büyük darbe vurdu.

 Ses bantlarının yayınlanması Erdoğan’ın kariyerinde bir dönüm noktasıdır. Demokrasiyi arkada bırakıp otoriter bir rejim kurma ve bunun karşısına çıkan herkesi ezme dönemi bu tarihten sonra hız kazandı.Adını temizlemeye çalışmak yerine iddiaları ileri süren savcı ve polisleri temizlemeyi yeğlemesi yediği darbeyi büyüttü.

Artık, ne yaparsa yapsın  – hem kendi hem de ailesi – o kayıtlarla anılacak.

Olay Gülencilerle Erdoğan arasında on yıldan fazla süren yakın işbirliğini sona erdirdi. Bir kan davası başlattı.

Cumhuriyet, Müslüman tarikat ve cemaatleri sahne dışına, yeraltına itmiş, eziyet etmişti.

Erdoğan onları savcı ve polis baskısından kurtardı, gün ışığına çıkmalarını sağladı, şanslarını değiştirdi, madden ve manen zenginleşmelerinin koşullarını yarattı.  

Onlar da karşılık olarak seçimlerde AKP’yi desteklediler.

Eldiven en sonunda ona uyan eli bulmuştu.

Bu liberalleşme inanca özel kalsaydı, iyi olabilirdi.

Ama Türkiye’de din camide veya tarikat evinde durmaz, Tanrı ile kul arasına sığmayı reddeder. Devlete egemen olmaya, dini kuralları toplumun tamamına empoze etmeye kalkışır. Çünkü amaç inanç özgürlüğü değildir. İnancın bir departmanının, Sünniliğin, topluma egemen olması, Sünni bir devlet ve toplum yaratılmasıdır.

Erdoğan ile tarikatlar arasındaki anlaşmadan en kârlı çıkan, bunların en iyi örgütlenmiş ve en kalabalık olanı, Gülen cemaati oldu.

Karizmatik ve dürüst bir insan olan ve ılımlı bir din anlayışına sahip olduğu izlenimini veren Gülen, aynı anda dindar ve geleneksel olan ama parasının tadını çıkarmak isteyen yeni nesil işadamları arasında geniş destek buldu.

Bir kolu, üyelerinin birbirlerini desteklediği, kendinden olmayanları  dışladığı bir Müslüman bir Rotary veya Mason kulübü gibi oldu.

Gülen cemaati, okullar, yurtlar, dershaneler açtı, burslar vererek yüzbinlerce öğrenciye eğitim verdi ve kendi düşüncelerini aşıladı.

Mezunlar zaman içinde gittikçe artan sayılarda bürokrasiye enjekte edildiler. Özellikle yargı ve emniyette yoğunlaştılar. Sanıldı ki devletin bu kolları ele geçirilirse Müslümanlar üzerinde artık baskı kurulamayacak.

Gülencilerin Erdoğan’a karşı baş kaldırması MİT Müsteşarı’nı sorguya çekme girişimi ile başladı, ses bantlarının yayınlanmasıyla son buldu.

Erdoğan kolaylıkla duruma hakim oldu ve kamu kurumlarını Gülencilerden temizledi. Aradan neredeyse otuz ay geçmesine rağmen kampanya aralıksız sürüyor. Zaman ve Boydak son kurbanlardır ama en son kurbanlar değil.

Ses bantlarının yayınlanması Erdoğan’ın kariyerinde bir dönüm noktasıdır. Demokrasiyi arkada bırakıp otoriter bir rejim kurma ve bunun karşısına çıkan herkesi ezme dönemi bu tarihten sonra hız kazandı.

İtibarı gittikten sonra kaybedecek bir şeyi olmayan, eleştiriye tahammülünü tamamen yitirmiş bir politikacıyla karşı karşıyaydık.

Demokrasi bir yerler ve sınırlar rejimidir. Herkes yerini ve sınırını bilir, başkalarının yerine ve sınırına saygı duyarsa çalışır.

Gülen ve yandaşları bu kurala saygı duymadılar. Başlarından büyük işlere kalkıştılar ve bu sonları oldu.

Erdoğan da bu kurala saygı duymuyor. Onun da sırası gelecektir.

Yazarın Diğer Yazıları

Ağustos böceklerini güldürdüm

Bağırıyorum ama beni bahçede bağırışan ağustos böceklerinden başka duyan yok

Karar ver KKTC kardeş, açılıyor musun açılmıyor musun?

KKTC hükûmeti ise ülke turist akınına uğrayacakmış gibi davranıyor ve herkes için –ziyaretçiler, oteller ve uçak şirketleri– hayatı kolaylaştıracağına zorlaştırıyor

"
"