Futbola pek meraklı değilim.
Eskiden hiç değildim.
Altmışlı yaşlarımda, o zamanlar ergenliğe adım atan oğlum futbola merak salınca, yapacak ortak bir şey yaratmak için onunla beraber maç izlemeye başladım.
Selim İngiltere’ye yerleştikten sonra da yanıma geldiği zamanlarda, kızların yarı ciddi “Hayııırrr... Gene mi maç” şikâyetlerine aldırmadan, birlikte maç izleme alışkanlığımızı sürdürdük.
O, Londra’da iken birbirimize önemli maçları hatırlatıyoruz ve maçı Whatsapp’tan karşılıklı yorumluyoruz.
Selim, epeyce sofistike bir maç izleyicisi oldu.
Ben ise “uzaktan bir ilgili” olmaya devam ediyorum.
Türk futbolunu, özellikle bir işkence hâlini alan millî maçları, izlemeyi ise tamamen bıraktım.
Türk futbolu benim için anlaşılmaz bir şeydi.
Milyonlarca, inanılmaz derecede fanatik taraftarı olan futbol, Türkiye’de neden bu kadar kötü oynanıyordu? Atılan pasların neden bu kadar büyük bir yüzdesi hedefine varmıyordu? Takım oyunu oynama konsepti neden yoktu?
Futbolcular millî maçları neden sahaya çıkmadan kaybediyorlardı?
Maçlar neden oturularak seyredilmiyordu?
Futbol kulüplerinin mali durumu neden bu kadar bozuktu?
Ve – en büyük esrar – neden futbol takımları genç oyuncu yetiştirmeye önem vermiyordu?
Bu sorular, cevaplarını pek araştırmadan yıllarca kafamda süründü durdu.
Bu nedenle, Türk futbolu ile ilgili bir kitap bulunca hemen üzerine atladım. Ve aradığım bütün cevapları içinde buldum.
Kitap, Türkiye’de yaşayan John McManus adlı İngiliz bir antropoloğun yazdığı - çevirerek yazıyorum - “Cehenneme Hoş Geldiniz”dir.*
McManus Türkiye’ye ilk defa on yıl kadar önce, Ankara Fen Lisesi’nde İngilizce dersi vermeye geldi. Okuldaki ilk gecesinde öğrencilerinden biri boynuna Galatasaray kaşkolü taktı.
Çocuklar onu Fenerli veya Galatasaraylı yapmaya çalıştılar ama İngiltere’de yaşarken Leicester City’yi tutan McManus, okulda sadece birkaç taraftarı olan Beşiktaş’ı seçti.
“Türkiye’yi ve Türk futbolunu gerçekten sevmeyi bana Beşiktaşlı taraftarlar öğretti” diye yazıyor.
İngiltere’de Türk futbolu denince akla şiddet geliyordu. McManus’un ilk izlenimleri de buydu ama zamanla bakış açısı değişti. Daha yakından tanıdığı futbol ve taraftarlar bu stereotipe uymuyordu.
Kısa süren dil öğretmenliğinden sonra McManus Türk futbolu hakkında master tezi yazmak üzere Türkiye’ye döndü.
“Türk futboluna aşk mektubumdur” dediği kitap, bu çalışmanın ürünüdür.
Kitap Fenerbahçe’den Amedspor’a birçok futbol kulübünü ve Lefter’den Arda’ya (ve kaçınılmaz olarak Fatih Terim’e) kadar birçok futbolcuyu anlatıyor. Türkiye’de antrenörlük yapan yabancılara ve oyunculara karne veriyor.
Ne kadar futbolcu olduğu, ne kadar üniversite mezunu olduğu kadar tartışmalı olan Erdoğan hakkında ayrı bir bölüm var.
McManus futbolu yazarken futbolun oynandığı esas saha olan Türkiye’nin siyasi ve sosyolojik yapısını da ayrıntıyla inceliyor. Din adamlarının ve siyasilerin, futbol kulüplerini ve taraftarlarını manipüle etmek için yaptıkları konusunda ilginç gözlemleri var.
Türk futbolu dünyanın en iyi futbolu olmayabilir ama “Türk futbol taraftarları dünyanın en iyi futbol taraftarlarıdır” diye yazıyor McManus.
Ümit edelim ki futbol kulüpleri iç çekişmelerden ve mali sorunlardan kurtulup sahaya onlara layık futbolcular sürer.
Cehenneme Hoş Geldiniz, Batılı yazarlarda ender rastlanan bir Türkiye sempatisiyle yazılmış, ilginç ayrıntılar ve keskin gözlemlerle dolu harika bir kitap.
*Welcome to Hell/ John McManus. Önümüzdeki Ağustos’ta yayınlanmak üzere İthaki Yayınları tarafından Türkçeye çevrisi yapılıyor.
“Cehenneme Hoş Geldiniz” 3 Kasım 1993’te Galatasaray’la Şampiyonlar Ligi’nde karşılaşmak üzere İstanbul’a gelen Manchester United’i karşılayan pankartlardan biri idi.