Gazetecilik mümkün olduğu kadar az kelime kullanarak mümkün olduğu kadar çok şey anlatma sanatıdır.
Bu, sanıldığı kadar kolay bir şey değildir.
Disiplin ister. Tecrübe ister. Açık düşünebilme ve yazma yeteneği ister. Profesyonellik gerektirir. Gazeteciliğin tekniklerine vakıf olmayı gerektirir.
Bunları takviye etmek için bir de gazetecinin yazdığı yazıyı yayına uygun hale getiren redaktöre ihtiyaç vardır.
Editör veya redaktörün işi; gramer kurallarına uygun, doğru, tutarlı, yalan yanlış bilgi içermeyen bir metin ortaya çıkarmak üzere gazetecinin yazısını düzeltmek, kısaltmak, düzenlemek ve gerekli diğer değişiklikleri yaparak yayına uygun hale getirmektir.
Aksi takdirde aşağıdaki gibi rezil bir haber ortaya çıkar.
Lütfen bir göz gezdirin:
03 Kasım 2016 - 12:06
Mete Akyol hayatını kaybetti
Hürriyet Haber
Gazeteci ve yazar Mete Akyol, 81 yaşında hayatını kaybetti. Basın Şeref Kartı sahibi Mete Akyol, tutuklu bulunan gazetecilere destek amacıyla Silivri Cezaevi önünde evinden getirdiği sandalyesine oturarak 'umut nöbeti'ni başlatmıştı.
Mete Akyol'un Ankara'ya gitmek için sabah Ataşehir'de aracına bindiği sırada direksiyon başında fenalaştığı, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdiği öğrenildi.
AA'nın geçtiği habere göre Başkent Üniversitesi Mütevelli Heyet üyesi ve Bütün Dünya Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Akyol, Ankara'ya gitmek için sabah saatlerinde Ataşehir'de aracına bindiği sırada direksiyon başında fenalaştı. Ataşehir Memorial Hastanesi'ne kaldırılan Akyol, yapılan tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi.
Gazeteci-yazar Akyol'un yakın arkadaşı Yunus Demir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Merhum, Ankara'ya gitmek için aracına bindiği sırada direksiyon başında fenalaşınca Ataşehir Memorial Hastanesi'ne kaldırıldı. Ancak sabah saat 10.00 civarında vefat etti" dedi
Başkent Üniversitesi'nden yapılan açıklamada da Mete Akyol'un hayatını kaybettiği (belirtildi)
...
Haberde üç defa Akyol’un Ankara'ya gitmek için sabah saatlerinde Ataşehir'de aracına bindiği sırada fenalaştığı, üç defa bu fenalaşmanın direksiyon başında olduğu, dört defa gazetecinin hayatını kaybettiği yazılmış.
Bu tekrarların nedeni, metnin haber yazmasını bilmeyen bir gazeteci tarafından yazılması, editör olmadığı için bunun gözden kaçmasıdır.
Kendine ve okuyucularına saygı gösteren bir gazete, böyle bir haberin sayfalarında yayımlanmasına izin vermez.
Yukarıdaki haber redaksiyon sürecinden geçmedi, çünkü gazetelerde editörlük veya redaktörlük kurumu yoktur.
Gazetelerin kalitesiz olmasının en büyük sebeplerinden biri budur.
Redaktörü olmayan bir gazete, kaleci olmadan maça çıkan bir takımdır.
Bir nokta daha:
Gazeteciliğin en temel kurallarından biri “okuyucunun bilgi sahibi olmadığını” varsaymak, ona göre haberi anlaşılır yazmaktır.
Kaç kişi, Basın Şeref Kartı’nın ne olduğunu biliyor?
Basın Kartı Yönetmeliği’ne göre bu kart “En az on sekiz yıl basın kartı taşımış olanlara,” verilen bir basın kartıdır.
Şerefle alakası yoktur. Nitekim birçok şerefsizde basın şeref kartı vardır.
*
Mete ile yıllarca aynı şehirde, Ankara’da, değişik gazetelerde gazetecilik yapmış, bir ara da aynı gazetede çalışmıştık.
Abdi İpekçi (1929-1979) yıllarında Milliyet gazetesinde parlamıştı.
Gazeteciliği kadar fotoğrafçılığı ile de ünlü idi. Anglosaksonların 'human interest' dediği röportaj dalında uzun yıllar rakipsizdi.
Ölümü ile ilgili haberin daha özenli yazılmış olmasını hak ediyordu sanırım. Ama her zaman şahit olduğumuz – daha doğrusu Türk basını için norm sayılabilecek – bir pasaklılık, onun için de reva görüldü.
Toprağın bol olsun Mete. Öldün. Kurtuldun. Darısı başımıza.