Artık bunu iyice anladım.
Bana bir Metin Münir yetmiyor. En az beş Metin Münir’e ihtiyacım var.
Birisi, bu yazıyı yazacak.
Birisi, badem ağacının altında veya balkonda, hangisi daha serinse, Elif Batuman’ın The Posessed (Ecinniler) adlı kitabını okuyacak.
Birisi, çok az kişinin bildiği yerlerde bostan karpuzu aramaya, ardından Andız’da öğle yemeğine gidecek.
Birisi, denizde yüzecek.
Birisi, (karşı cinsten olmak şartıyla) başka biriyle yatakta kıkırdayacak.
Ve ben bütün bunların tadını aynı zamanda alacağım.
İstediğim her şeyi yapmaya yetmediğim için, bir süreden beri bunu düşünüyorum ve aklımda bu projeyi ayrıntılıyorum.
Yukarıdaki faaliyetleri değiştirme gücüm de olacak, diye tasarlıyorum.
Örneğin, diğer benlerden birini Batuman’ı okumaya değil, Lorenzo Vigas’ın From Afar filmini izlemeye yollayabilirim.
Birini sürekli angaryaya koşabilirim. Bankaya gider, arabayı yıkatır, bulaşık makinesini boşaltır, zamanında ilaç içmeyi hatırlar, kısaltmak için terziye pantolon götürür (eskiden boyum uzuyordu, şimdi kısalıyor, grrrrr!), bahçeyi sular, para biriktirir, postaneye gider.
Bir süre beşimiz badem ağacının altında şezlonglarda oturup kitap okur (aksi takdirde büyümekte olan bu kitap dağı hiçbir zaman alçalmayacak), ara sıra angarya işlerine bakan MM’nin getirdiği buzlu mülver* çiçeği suyunu içeriz.
Belki başka işler de yaparız. Benim tek başıma yapamayacağım. Mesela, beşimiz bir olup beni kazıklayan boyacıyı tenha bir yerde eşek sudan gelinceye kadar döver miyiz?
Yok. Yok. Bu iyi bir fikir değil.
Belki içlerinden birini kayırırım. O gün dağıtacağım görevlerden en zevklisini ona veririm. Hayalini kurup da gerçekleştiremediğim bütün yolculuklara onu çıkarırım. Birkaç hafta sonra Toroslar’a tatile gittiğimde, gerisi adada kalıp bahçeyi sular ve kediye bakar.
Uzayda yaşama uygun olan bir sürü gezegen bulunmuş. Belki bunlardan birinde, kendini çoğaltma yeteneğine sahip insan benzeri yaratıklar yaşıyordur.
Ortalığa bir MM kenteti salıvermem biraz abartmak olmayacak mı?
İyi de burası, orası değil. Diğer dört MM’yi nerede bulacağız?
Bulmalı mıyız?
İyi bir soru.
Bi dakka!
Kim bakacak beş Metin Münir’e?
Beş şezlong, beş yatak, günde üç öğün, beş kişilik yemek.
Öldüğümde beş mezarım mı olacak?
Başka bir şey daha var: Ben bir Metin Münir’e zor katlanıyorum. Beşini nasıl çekeceğim?
Ya diğerleri?
Sevgili arkadaşım Andız, bir gün bahçe içindeki ofisinde otururken kapıdan içeri tanımadığı bir adam girmiş.
“Abi ben ressamım, senin portreni çizeyim,” demiş.
Andız ofise çalışmak için gitmezdi çünkü yapacak işi yoktu. Bir süre evden uzaklaşmak, gazete okumak, uğrayan arkadaşlarıyla sohbet etmek için giderdi.
O gün pek gelen giden yokmuş.
“Çiz bakalım,” demiş.
Adam işe koyulmuş ve kısa zamanda Andız’ın oldukça Andız’a benzeyen bir portresi ortaya çıkmış.
Arkadaşım portreyi koltuğunun altına koyup eve götürmüş ve oturma odasına asmış.
Meryem, Andız’ın eşi, eve gelince bir portreye, bir de koltuğunda oturmakta olan Andız’a bakmış.
“Yoo,” demiş gözlerini çatıp. “İkinizi birden çekemem!”
Ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?
Meryem iki Andız’a, birisi duvara asılı olmasına rağmen isyan ederse, benim ortalığa bir MM kenteti salıvermem biraz abartmak olmayacak mı?
*
Ben galiba bu işten vazgeçmeye başladım.
**
*Mürver de denir.