28 Eylül 2019

Bir balkonda üç şişman kadın

Üç erkeğin, şişman veya değil, öğleye doğru birlikte bir balkonda, bağırıp çağırmadan, sakin ve huzurlu, içlerinden birinin pişirdiği yemekleri yediğini düşünebiliyor musunuz?

Üç şişman kadın balkonda yemek yiyor.

Büyük çukur bir tabağa sırayla kaşıklarını daldırıyorlar, ekmeklerini salatanın suyuna banıyorlar, çaylarını yudumluyorlar.

Yan apartmanın bir üst dairesinin balkonundan görüyorum onları.

Şimdi üçü birden kalkıp içeri girdi, bitmemiş yemekleri masada bırakarak.

Az sonra ikisi ellerinde başka yiyeceklerle masaya döndü.

Üçüncü nerede?

Bir dördüncü belirdi.

O, omzunda çantası olan, sokak kıyafeti içinde genç bir kadın. Hızla gelip kapıya yakın oturan kadının koluna dokunup ayrıldı.

O gidince üçüncü kadın masaya döndü.

Balkon gölgede. Serin.

Saat on iki bile olmadı. Geç bir kahvaltı mı, erken bir öğle yemeği mi?

Diğer bütün balkonlar (değişik binalarda görebildiğim 40-50 balkon var) boş, onlar ve onları izleyen ben dışında herkes içeride veya dışarıda, sokaklarda, ofislerde, alışverişte veya başka işler peşinde.

Kadınların seslerini duyuyorum ama ne dediklerini anlayacak kadar değil.

Keh, keh, keh, diye gülüyor içlerinden biri, onu duyuyorum.

Kapıya en yakın oturan ve en şişman olan kadın kalkıyor. Mutfağa gidip bir şeyler getirecek sanıyorum ama hayır, çatalını ondan en uzakta oturan kadının tabağındaki bir şeye batırıyor ve yerine dönerken o şeyi havada ağzına naklediyor.

Keh, keh, keh x 3.

Üçü birden gülüyor bu defa.

Birbirlerine fıkra mı anlatıyorlar?

Gülerlerken biri diğerini omzundan iter gibi yapıyor, “Allah seni ne yapsın,” der gibi.

 

Kapıya yakın oturan kadın, o ev sahibesi veya sahibelerinden bir olmalı, kalkıp şal ile dönüyor ve karşısındaki kadına veriyor. Kendisi bir şey almıyor. Askılı bir şey giyiyor. İkide birde düşen askısını yukarı kaldırıyor.

O kalktı ve çaydanlık ve demlikle döndü ve bardakları doldurdu. İçeri girdi. Geri geldiğinde elinde karşısındaki kadına vereceği bir hırka vardı.

Hırkayı sırtına geçiren kadın, en yaşlıları. Kınalı saçlarının arasından başının derisi görünüyor. Kadınların da erkekler gibi yaşlanınca kel olabileceğini yeni öğrendim ve haksızlık gibi geldi bana. Kelliği erkekler için icat edilmiş bir ceza sanıyordum oysa.

Yemek bitince cep telefonları çıktı. Birinin “Peki, bir saat sonra ararsın,” dediğini duydum. Biri sigara yaktı. Çaylar tazelendi.

Kapıya yakın oturan kadın sandalyesini geriye itip balkonun demirine dayadı ve kolunu demire attı. Kınalı kadın sandalyesini balkona arkasını verecek şekilde değiştirdi. Ortada oturan kadının manevra yapacak yeri olmadığı için yemek yer gibi oturmaya devam etti.

Bir süre böyle geçti. Sonra hep birlikte kalktılar. Masayı kaldırdılar. Ev sahibesi masanın üstünü sildi, sandalyeleri masanın altına itti. İçeri girdi ve ardından kapıyı kapattı.

Balkon diğer balkonlar gibi boş oldu.

Bir polis aracının alarmı, demir kesen bir aletin sesi, trafik gürültüsü.

Ben balkonda oturmaya devam ettim.

Üç erkeğin, şişman veya değil, öğleye doğru birlikte bir balkonda, bağırıp çağırmadan, sakin ve huzurlu, içlerinden birinin pişirdiği yemekleri yediğini düşünebiliyor musunuz?

Yazarın Diğer Yazıları

Ağustos böceklerini güldürdüm

Bağırıyorum ama beni bahçede bağırışan ağustos böceklerinden başka duyan yok

Karar ver KKTC kardeş, açılıyor musun açılmıyor musun?

KKTC hükûmeti ise ülke turist akınına uğrayacakmış gibi davranıyor ve herkes için –ziyaretçiler, oteller ve uçak şirketleri– hayatı kolaylaştıracağına zorlaştırıyor

"
"