Romancı Catherine Lacey’e “Yazar olmak nedir?” diye sorulduğunda “Hayatını araştırıyor olmaktır,” demiş.
Biraz Sokrates’in (M.Ö. 470/469 – 399) “Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez,” sözünü andırıyor ama aynı şeyi mi kastediyorlar, emin değilim.
Belki aynı şeyi kast ediyorlar, belki etmiyorlar.
İkisini de sorgulamak mümkün değil.
Biri Amerika’da yaşıyor. Diğeri öleli, daha doğrusu, Atinalılar tarafından ölüm cezasına çarptırılıp baldıran zehri içerek kendi hayatını almaya mahkûm edileli, neredeyse 2.500 yıl oldu.
Bilmeye başlamak kendini bilmekle başlar, bunun yolu da hayatımızı incelemektir
Sanırım, hayatını araştırıyor olmak “Ben nasıl ben oldum,” sorusunun cevabını bulmaya çalışmaktır.
Bütün romanlar otobiyografik olduğu için bir romancının neden hayatını araştırdığını anlamak kolaydır.
Roman bir havuz ise yazar, içindeki kuyuya her gün kovasını atıp bu havuza su çeken kişidir.
İnsanın hayatındaki her şey o kuyudadır:
Yazarın doğup insan haline gelmesinin öyküsü. Bütün gündüzleri ve geceleri. Korkuları ve endişeleri. Uykuları ve uyanışları, önüne çıkanlar ve çıkmayanlar, sevgililer ve nefretliler, ait olduğu din, idaresinde bulunduğu hükümetler, içinde yaşadığı ülke.
Bilinenler ve bilinmeyenler. Arananlar ve bulunanlar veya bulunmayanlar. Hastalıklar ve iyilikler. Ümitler ve ümitsizlikler. Unutulanlar ve hatırlananlar. Her şey ama her şey oradadır.
Romanın karakterleri, yazarın hayatta karşılaştığı kişiler veya o kişilerin biraz değiştirilmiş şekilleridir. Roman ise düşüncelerin ve karşılaşmaların çakmak taşından çıkan bir kıvılcımın yangına dönüşmesidir.
Sonra, yazar ölür ve kuyu kurur, mutfak penceremin önündeki kuyu gibi.
Sokrates’e gelince... O, her şeyi sorgulayan biri idi. Ama sorgulanmamış hayatı neden yaşamaya değmez bulmuştu? Bunu açıklamadı.
Şu nedenle olabilir mi?
İnsanın önce kendini öğrenmesi, bilmesi gerekir.
Bütün romanlar otobiyografik olduğu için bir romancının neden hayatını araştırdığını anlamak kolaydır
Kendini bilmeyen başkalarını da bilemez.
Eski Mısır’da Luksor’daki tapınağın iç bölümünde “İnsanoğlu, kendini bil ki tanrıları da bilebilesin,” yazarmış.
Kendini de tanrıları da bilmeyen neyi bilebilir?
Bilmeye başlamak kendini bilmekle başlar, bunun yolu da hayatımızı incelemektir.
Bunu artık biliyoruz.
Ama incelenmiş hayat yaşamaya değer mi?
Bunu bilmiyoruz.
Ne Sokrates bu konuda bir şey söylüyor ne de Lacey.