Elli sene gece gündüz Ankara ve İstanbul’da gazetecilik yapıp da kartal gözleriyle izlediğim Türkiye’de ne olup bittiği artık beni hiç ilgilendirmiyor.
Çünkü hiçbir şeyin daha iyi olacağına inanmıyorum.
Türkiye’nin Covid-19 salgınını bir Güney Kore, bir Avustralya veya bir Danimarka gibi az zararla atlatamayacağını da biliyorum. Medrese know-how’ıyla donanmış bir rejim, ne olduğu bile hâlâ iyi anlaşılamamış bir pandeminin altından kalkamaz.
Biz Osmanlıyız, bizde adam çoktur... Ölen ölür kalan sağlar bizimdir...
Osmanlı yok olalı yüz yılı geçti ama imparatorluğu batıran bu kafa, Türkiye’de egemenliğini sürdürüyor.
Tanrı’nın kendine yardım etmeyenlere yardım etmeyeceğini, Allah’a tevekkül edip devesini bağlamadan caminin önüne bırakanları neyin beklediğini de ta lisede iken rahmetli hocamız Nevzat Bey’den öğrenmiştik.
En acı olan ne biliyor musunuz?
Hiçbir zaman ümit yoktu, Cumhuriyet'in ilk yıllarını ve kısa birkaç yılı saymayacak olursanız, ama biz gençliğin verdiği heyecan ve iyimserlikle geleceğe sarıldık. TC’de normal sayılanın anormal olduğunu kavrayamadık.
Askeri müdahalelerin, ara dönemlerin geçici olduğunu sandık. Onların Türkiye’nin normali olduğunu, bütün dönemlerin ara dönem olduğunu anlayamadık veya anlamak istemedik.
Bütün liderler ışığımızın ucundaki birer tünel idi.
Son zamanlarda, artık ömrümüzün tükenmekte olduğu bu günlerde bendeki bu havayı benimle yaşıt olan arkadaşlarımda da görüyorum.
Onların gözleri de benim gördüklerimi gördü ama ben uzaktan bakarken onlar, belki bir şey yapabilirim umuduyla, sarıldıkları inançları yüzünden işkence gördüler, hapis yattılar ve sürgünde yıllar geçirdiler.
Hepsi boşuna imiş.
Biz burada, KKTC’de sizden daha iyi değiliz. Dünya bir felaketle uğraşır, halk evlerinde kapalı iken politikacılar ara vermeden koltuk kavgasına devam ediyorlar. Oturmak istedikleri koltuklar koltuk olsa...
Türk olmak sürekli şampiyonluğa hazırlanmak, ama yarışta nal toplamaktır.
Türk’ün her ümidi düş kırıklığına bir yolculuktur.
Ne kadar acı böyle olması ve böyle düşünmek.
* * *
Belki bu havada olduğum için, son günlerde, Mikis Theodorakis’in karanlık cunta yıllarında bestelediği bir şarkıyı dinliyorum, sürekli.
Sözleri Manos Eleutheriou’nun (1938-2018) Ardımızdan Gelecek Olanlar adlı şiirindendir.
Ardımızdan gelecek olanlar
Gözyaşlarımızı bulacak
Yara ve duman
Ve küle dönmüş sevinçlerimizi
Ve eğer sesimi alırlarsa
Özlemlerimi bırakacağım
Ve artık bir şey özlemiyorsam
Rüyalarımı bırakacağım
Ve eğer canımı alırlarsa
Kanımı bulacaklar
Ve eğer kanım suya dönerse
Bıraksınlar kuşlar içsin
* * *
Rumca adı Afti Pou Tharthoun olan şarkı Yunanlı bestecinin kendi şarkılarını söylediği Theodorakis Sings Theodorakis adlı CD’dendir. İngilizceden çevirdiğim için orijinalinden şaşmış olabilir.