20 Ekim 2019

Sizce Türkiye gündemi 35 yılda ne kadar değişir?

Depremden Suriye'ye, enflasyondan yolsuzluklara, son derece hayati konularla boğuşuyoruz. Peki bu daha ne kadar böyle sürebilir?

Gün geçmiyor ki ülkede yeni bir olay olmasın. Şöyle bir hatırlayalım. Yaz bitti, okullar açıldı derken Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi için AKP döneminde kiralanan yüzlerce lüzumsuz aracı Yenikapı'da sergiledi. Kaz Dağları'nda altın aramak için yapılan doğa katliamı, çevrecileri isyan ettirdi. Ali Babacan, yeni partisini yıl bitmeden kuracağını duyurdu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) senelik enflasyonu yüzde 9,26 olarak (!) açıklarken aynı günlerde sırf elektriğe yüzde 14,9 zam geldi. 706 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala'nın tahliye talebi (bir kez daha!) reddedildi, mahkeme iki buçuk ay ertelendi. Bunlar yetmezmiş gibi son bir ayda önce Silivri depremiyle, sonra da nasıl başladığını bile anlayamadığımız "Barış Pınarı Harekâtı" ile sarsıldık. Derken yine aniden mütareke imzalandı ve sular birkaç günlüğüne de olsa duruldu.

'Özal şov' ve Semra Hanım'a duyulan antipati...

Günümüzde bir siyasi lideri Marilyn Monroe olarak tasvir etmek cesaretten de fazlasını ister! 

Baş döndürücü değil mi? Hani ortalama bir Norveçlinin ömrü boyunca görebileceği krizleri birkaç aya sığdırmışız gibi!.. Peki sahiden bu kadar değişken, bu kadar dinamik mi Türkiye gündemi? Soruya yanıt aramak için, 80'li yıllarda yayınlanan haber dergisi Nokta'nın arşivine şöyle bir bakmakta yarar var. 21 Temmuz 1985 tarihli kapağını "Özal Show Grubu"na ayıran Nokta, Özallar'ın ailece nasıl bu kadar ön plana çıktıklarını araştırıyordu. Ve sonuçta, Semra Özal'ın hiçbir siyasi vasfı olmadığı halde yaptığı açıklamalar, eleştiri konusu oluyordu. Bir tür "hanedan" vardı karşımızda... Yolsuzluklar gırla gidiyor, aynı günlerde ANAP'ın oyunun düştüğü anketlere yansıyor; solda Rahşan Ecevit'li DSP, sağda Hüsamettin Cindoruk'lu DYP'nin kuruluş hesapları yapılıyordu.

'Kızlı-erkekli takılıyorlar, rahatsızız'!

Yine dönemin en önemli konularından biri olarak "İslamlaşma"yı görüyorduk. Cindoruk "irtica" tehlikesini kesin bir dille reddediyordu. 18 Mayıs 1986 tarihli kapak dosyasını "Dinci Gençlikte Patlama"ya ayıran Nokta Dergisi ise tarikatların okullara nasıl nüfuz ettiğini ortaya koyuyordu. Dergiye demeç veren bir İsmailağa Camii üyesi, "Gençlik şu an berbat durumda. Erkek-kız karışık. Bu arada çok günahlar işleniyor" diyordu.

Gerçekten de "eğitim", dönemin en çok tartışılan konularından biriydi. 23 Mart 1986 tarihli unutulmaz kapağını Yükseköğrenim Kurulu'na ayıran Nokta, dönemin YÖK Başkanı İhsan Doğramacı üzerinden üniversitelerin özerkliğini tartışmaya açıyordu.

Enflasyon, terör ve TRT'de Abdülhamid dizisi!..

Tesadüfler bu kadarla kalsa iyi!.. 17 Ocak 1985'te düzenlenecek New York zirvesi ile Kıbrıs sorununa "çözüm" aranıyordu. Aynı dönem Zeki Alasya - Metin Akpınar ikilisi, "Yasaklar" adlı yeni bir oyun sahneleyerek ülkedeki totaliter zihniyete isyan ediyordu. Ve 1986'da TRT, 2. Abdülhamid'i konu eden bir dizi yayınlıyor, "Ulu Hakan mı, Kızıl Sultan mı?" tartışmasını başlatıyordu! Ne kadar tanıdık, değil mi?

90'larda gündem biraz (!) değişecekti. Nisan 93'te "PKK'ya af" tartışması yaşanırken Nokta'nın kasım sayısına gelindiğinde barış için bir yol alınamadığı belirtiliyor ve "Teröre karşı yapılan saatte 11 milyar TL harcama"dan şikayet ediliyordu. Halk arasındaki anketler, "Bu işi çözse çözse MHP ve Alparslan Türkeş çözer" diyordu! Aynı yıl Arjantin'in enflasyonu yendiği, bizimse yüzde 70 enflasyonla boğuştuğumuz vurgulanıyordu. Belli ki Demirel hükümeti, TÜİK'i nasıl kullanacağını bilmiyordu.


Yıl 1983... Toplum ve İnsan Dergisi'nde Canan Barlas, Deniz Baykal'ın siyasete girdiğini duyuruyor.

42 ekran renkli televizyondan iPhone 11'e...

1980 darbesinden günümüze, kabaca 35 yılın özeti böyle... Cem Karaca'nın, Melike Demirağ'ın, Şanar Yurdatapan ve Behice Boran'ın neden vatandaşlıktan çıkarıldığını "12 Eylül Mültecileri" kapağıyla işleyen Nokta Dergisi'nde, dönemin istihbarat şeflerinden Can Dündar, bugün kendisi bizzat Berlin'de "sürgün" hayatı yaşıyor. Ne mutlu ki Ayşenur Arslan hâlâ faal... Ve Hıncal Uluç, aynı "provokatif" üslupla spor dünyasını eleştirmeye devam ediyor! Tüm bunların ışığında Türkiye'de nelerin gerçekten değiştiğini, nelerin önümüzdeki 40 senede değişebileceğini tekrar düşünmek gerekiyor.

Bu konuda bize en çarpıcı ipucunu yine Nokta Dergisi'nden bir ilan veriyor! 1984'te Tercüman Pazarlama, günde 230 liraya 42 ekran, renkli ITT televizyon satacağını ve ilk teslimatı da 11 ay içinde yapacağını müjdeliyor! Bugün çok şükür, iPhone 11 alabilmek için AVM'de kuyruklara giriyoruz. Daha ne olsun!..

Yazarın Diğer Yazıları

Alkollüydüm, şeytana uydum, Rabbim affetsin!

Bizler millet ve devlet olarak fevkalade kusursuzuz ama çeşit çeşit dış güç bizi kandırıyor, mütemadiyen yoldan çıkarmaya çalışıyor

İlk taşı en dürüst olanımız atsın!

'Karşı cenah'tan birini ahlaki açıdan 'tutarsız' diye linç etmek kolay ama ya biz 'öteki'ler ne kadar samimi, ne kadar güveniliriz?

Kereviz salatası ve dehşetin elastik sınırları!

Türkiye'de gece yatağa "Artık hiçbir şeye şaşırmam!" diye girip ertesi sabah daha da garip olaylara uyanıyoruz