21 Eylül 2023

Şampiyonlar Ligi takımı neydi?... Şampiyonlar Ligi takımı çalışmaktı

Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'nin ilk maçında doğru bir oyun stratejisiyle sahaya çıktı. Enerjisi tükenene dek tempolu ve hızlı oynadı. Sonra sahneye oyunu ve skoru alan FC København çıktı. Galatasaray rakibin 10 kişi kaldığı bölümde bulduğu iki sıra dış golle su yüzünde kalmayı başardı

FC København (FCK), nam-ı diğer Kopenhag, Kuzey Avrupa'da sıkça gördüğümüz üzere bir sistem takımı. Belirgin birkaç özelliğe sahipler.

FCK futbolcuları da diğer futbolcular gibi koşarak oynuyorlar. Ancak karakteristik özellikleri diğer futbolculardan biraz farklı; koşarak oynamalarına rağmen yorulmuyorlar. FCK'nın bu karakteristiğini kat edilen mesafede görmek mümkün. UEFA verilerine göre FCK deplasmanda oynadığı Roków maçında 130 kilometrenin üzerinde mesafe kat etti.[1] FCK futbolcuları dün de Galatasaray'dan neredeyse 10 kilometre fazla mesafe kat ettiler, üstelik 20 dakikadan fazla süre bir kişi eksik oynamalarına rağmen.[2] Bu şu anlama geliyor: Galatasaray 11 kişiyle mücadele ederken onlar 12 kişiyle oynamış gibilerdi.

FCK'nın ikinci karakteristik özelliği ise şu: Çok koştukları için takım boyunu sürekli kısa tutabiliyorlar. FCK'nın sadece boyu değil, eni de kısa. Bunu gösteren bir fotoğraf var hemen altta.

Galatasaray'ın maçın ilk bölümünde bir yandan takım halinde topun arkasına geçti, diğer yandan rakibinin dar formasyonuna dar bir formasyonla yanıt verdi. Burada yaklaşık 25 metreye 25 metrelik bölümde iki takımın kaleciler hariç bütün futbolcuları yığılmış durumda. (Kaynak)

Burada gördüğümüz şu: FCK'nın takım yerleşimi yaklaşık 25 metreye 25 metre. Bu sayede neredeyse bütün pozisyonlarda rakiplerine sayısal çoğunluğu vermiyorlar.

Üçüncü karakteristik özelliklerine gelince. Basit bir şekilde takım oyunu oynuyorlar. Ancak burada takım oyununa ilişkin zihinlerde mevcut olan bir paradigmayı değiştirmek amacıyla küçük bir parantez açmak istiyorum:

Takım oyununda temel özellik, oyuncuların farklı rollere sahip olması ve maç boyunca bu görevlerini yerine getirmeleri değildir. Takım oyununda temel özellik, bütün takım oyuncularının oyun bilgisinin üst seviyede olması ve her futbolcunun diğer takım arkadaşlarının rol ve görevlerinin ne olduğunu bilerek oynamalarıdır. Böylece futbol onlar için, her pozisyonda en doğru aksiyonun ne olduğunun hepsi tarafından bilindiği ve uygulandığı bir oyuna dönüşür. Bu bilgi sayesinde bütün futbolcular senkronize biçimde hareket ederler, tıpkı göç eden bir kuş sürüsü gibi.

Bilindiği gibi bu tanımı en son Molde FK için kullanmıştım. Galatasaray Molde'nin güçlü oyununa takım halinde yanıt verememiş, ancak kesin sonucun belirleneceği anlarda ortaya çıkan yetenekli ayakları ve biraz da şansı sayesinde iki maçtan da galibiyet çıkarabilmişti.

Doğrusunu söylemek gerekirse FCK'nın Molde kadar güçlü bir oyunu yok. Daha basit ve öngörülebilir bir futbol oynuyorlar. Ancak çok kompaktlar. Çok koşarak ve birbirlerinin açıklarını kapatarak rakiplerine neredeyse hiç pozisyon vermeden oynamayı başarıyorlardı.

Gerçekten düne kadar bu böyleydi, ancak dün Galatasaray karşısında bu sihirleri bozuldu.

Hızlı çekim

Galatasaray FC København maçını hızlı çekim değerlendirecek olursak karşılaşmanın birbirinden tamamen farklı üç sekansa sahip olduğunu söylemek yerinde olur.

İlk sekans maçın başlangıcındaki yaklaşık 25 dakikalık bölümü kapsıyordu. Bu sekansta Galatasaray hız ve tempo olarak FCK'yı alt etti. Ancak skor üretemediği için skordaki denge değişmedi.

İkinci sekans yaklaşık 30'uncu dakikada başladı ve FCK'nın 10 kişi kalmasına kadar sürdü. Bu sekansta FCK oyununu Galatasaray'a kolayca kabul ettirdi ve özellikle ikinci yarının başından itibaren bunu o kadar güçlü bir biçimde yaptı ki, rakibini kendi sahasında maça havlu atma noktasına getirdi.

Üçüncü sekans ise FCK'nın 10 kişi kaldığı 73'üncü dakikada başladı ve son düdüğe kadar devam etti. Bu bölümde Galatasaray hiç ummadığı anlarda bulduğu iki sıra dışı golle yeniden hayata ve Şampiyonlar Ligi'ne tutunmaya başardı.

Burada soru şu: Oyunun birbirinden oldukça farklı üç sekansa ayrılmasında hangi faktör etkin oldu? Yanıt çok açık: Galatasaray'ın ve FCK'nın birbirlerinden çok farklı olan enerjileri.

Denilebilir ki temposunu ve hızını rakibine kabul ettirdiği ilk sekansta Galatasaray enerji deposunun çok büyük bir bölümünü harcadı. Bunu ikinci yarı başında çok açık biçimde gördük. Enerjisiz kalan Galatasaraylı futbolcular FCK'nın galibiyetini zihinlerinde çoktan kabul etmişlerdi.

Galatasaray ilk 30 dakikada yorgun düşmüştü, ama ilk sekansı hasarsız atlatmayı başaran FCK neredeyse maça yeni başlayacak kadar kuvvet ve enerji doluydu. İşte o zaman FCK makinesini izlemeye başladık. Bu bölümde FC København hem oyunu, hem de skoru aldı. Bu sekansta Galatasaray oyuna dört yeni oyuncu sokarak ayakta kalmaya çalıştı.

Son sekans ise FCK'nın 10 kişi kalmasıyla başladı. Böylece her iki takımın enerji seviyeleri de eşitlenmiş oldu. Buna rağmen maç yine de FCK lehine 2-0 bitebilirdi. Ama bitmedi; Sacha Boey'nin ve Tetê'nin sıra dışı iki vuruşuyla Galatasaray iki dakikada skoru 2-2'ye getirdi.

Maçın sinopsisi kısaca böyleydi. Şimdi çekim senaryosu üzerinde biraz daha yoğunlaşabiliriz.

Okan Buruk'un maç planı

Gerek analiz raporları eline ulaştığında, gerekse de FC København'ı videolardan izlediği zaman Okan Buruk'un zihninde "biz daha hızlıyız" cümlesinin dönmeye başladığı düşüncesindeyim. Çünkü eğer Galatasaray FCK'yı yenecekse bu Galatasaraylı futbolcular FCK'lılar kadar koşabildikleri için değil, onlardan daha hızlı oynadıkları için mümkün olacaktı.

"Hız" faktörünü odağına alan Okan Buruk'un maç stratejisini şu unsurlardan oluşturduğunu düşünüyorum.

  1. Takım boyunu kısa tutan FCK'nın arkasında bıraktığı alanlara ters ve uzun toplarla futbolcu (Aktürkoğlu, Icardi ve Mertens) kaçırmak.
  2. Hamle üstünlüğünü elde tutmak için sahipsiz topları toplamak. Bunun için kısa metrajda hızlanan Torreira, Angeliño ve Mertens'i önde görevlendirmek.
  3. Etkili ön alan baskısı yapmak ve bu suretle rakipten top çalarak en kısa sürede büyük bir süratle FCK kalesine inmek.
  4. FCK hücumlarında mümkün olduğunca minimum dokuz futbolcuyla topun arkasında kalmak ve rakibin enine dar formasyonuna dar formasyonla yanıt vermek. (Galatasaray'ın bu anlayışını gösteren dakika 14,13'e zamanlı bir fotoğrafı yukarıya koymuştum.)

Görüldüğü gibi Okan Buruk'un düşüncesi maçın başında öne geçmek (hatta maçı en kısa sürede koparacak noktaya gelmek) stratejisine dayanıyordu.

Okan Buruk niçin böyle bir strateji izledi?

  1. FCK özellikle deplasmanlarda reaktif oynayan bir takım. Yani ilk planda defansı düşünen bir zihniyete sahipler. Rakiplerini hızlı geçiş hücumlarıyla yıkmak stratejisini izliyorlar.
  2. FCK ayrıca 0-0 ve 1-0'ı çok çok iyi oynayan bir takım.
  3. Okan Buruk Galatasaray'ın fizik kalite bakımından (dayanıklılık, tempo, maç kondisyonu) FCK'nın gerisinde olduğunun farkında.

Kanımca bu nedenlerden dolayı Okan Buruk stratejisinin ana hattını, takımının enerjisinin büyük bir bölümünü maçın dengede gitmesi için değil, öne geçmek için harcaması düşüncesiyle hareket etti. Çünkü Buruk, şayet Galatasaray maçın ilk bölümünde öne geçmeyi başarırsa FCK'nın reaktif futbolu bırakarak skoru dengelemek amacıyla proaktif futbola geçeceğini ve hücum oynayacağını düşünüyordu. Böylece Galatasaray çok iyi yaptığı bir şeye kavuşacak, hızlı hücum geçişleri fırsatı yakalayacaktı.

Okan Buruk bu stratejisi nedeniyle maça Hakim Ziyech'le başladı. Çünkü FCK'nın arkasında bıraktığı boşluklara futbolcu kaçırmak için Lucas Torreira, Abdülkerim Bardakcı ve Kerim Demirbay'ın uzun ve yüksek toplarının yanı sıra Ziyech'in blok kıran paslarından da yararlanmak arzusundaydı. Eğer skor üstünlüğü ele geçirilmiş olsa, sahaya Barış Alper Yılmaz ve Tetê gibi hızlı geçiş hücumlarında etkili oyuncular sürülecekti.

Plan çalıştı, ama…

Çok açık ki Buruk'un bu stratejisi tıkır tıkır çalıştı. Maçın ilk bölümünde gerek ön alan baskısı, gerek yüksek ve uzun toplar üzerinden Galatasaray elindeki en büyük silah olan hız ve tempo faktörünü devreye sokarak üst üste pozisyonlar üretti. Şimdi kısaca ve hızlıca bu pozisyonların üzerinden geçelim:

  1. Dakika 0,44. Bardakcı uzun topla Kerem Aktürkoğlu'nu kaçırmak istiyor. Bu topu FCK'nın sağ beki Elias Jelert kesiyor, ancak Angeliño öne hamle yaparak bu topu geri kazanıyor ve Galatasaray hücumunu tazeliyor. (Bu atak kornerle sonuçlandı.)
  2. Dakika 1,37. Orta sahada Aktürkoğlu uzun topla defans arkasına sarkan Mauro Icardi'yi topla buluşturuyor. (Bu pozisyonda Icardi için ofsayt bayrağı kaldırıldı.)
  3. Dakika 3,57. FCK geriden çıkarken Ziyech baskı yaparak topu sol bek Birger Meling'den kapıyor ve rakip ceza sahasında Mertens'i topla buluşturuyor. Mertens bu topu ne kontrol edebildi, ne de şuta dönüştürdü. (Bu arada Mertens topu bıraksa hemen arkasında Aktürkoğlu vardı.)
  4. Dakika 6,30. Boey orta sahadan Aktürkoğlu'nu kaçırmak için yüksek oynuyor. FCK beki Jelert bu topu kafayla karşılıyor. Devamında FCK stoperi Kevin Diks bu topu uzaklaştırmak isterken Mertens araya giriyor ve sağdan ceza sahasına giren Icardi'yi kaçırıyor (aşağıdaki fotoğraf). Ancak Icardi ilk pozisyonda vurmak yerine topa dokunmayı tercih ediyor. Sonrasında ise arkadan gelen baskı nedeniyle topa iyi vuramıyor. Bu şutu FCK kalecisi Kamil Grabara kornere atıyor.
Galatasaray'ın maç boyunca yakaladığı en tehlikeli pozisyonlardan birine bakıyoruz. Bu pozisyonda Icardi'nin şutunu FC København kalecisi kornere attı. Icardi'yi doğrudan kaleciyle karşı karşıya bırakan bu pozisyon Galatasaray'ın hız bakımından rakibine üstünlük sağladığını ortaya koyuyor. (Kaynak)
  1. Dakika 8,31. Angeliño öne doğru koşu gösteren Mertens'i kaçırıyor. Mertens ceza sahası girişinde topu kontrol edip uygun durumdaki Aktürkoğlu'na kilit pas veriyor. Onun sağ ayağıyla yaptığı vuruş az farkla dışarı çıkıyor.
  2. Dakika 11,56. Ön alanda yapılan baskı sayesinde Aktürkoğlu topu kazanıyor, ancak kontrol edemiyor. Bu nedenle Galatasaray 5'e 4 sayısal üstünlüğe sahip olduğu bir hücum fırsatından yararlanamıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Burada dikdörtgen içindeki Aktürkoğlu kazandığı topu kontrol edebilse 5'e 4 sayısal üstünlüğe sahip Galatasaray ciddi bir tehlike yaratabilecekti. (Kaynak)

  1. Dakika 12,23. Orta sahada Diks'in vermek istediği pasa Mertens ayağını sokuyor, ancak bu topu Rasmus Falk yine de ileriye gönderiyor. Sahipsiz bu topu Aktürkoğlu kaparak hemen ileriye koşu gösteren Icardi'ye oynuyor. Icardi topla ceza sahasına giriyor. Tam şut atmak üzerindeyken Denis Vavro'nun şarjı yüzünden topa vuramıyor.
  2. Dakika 15,40. Torreira'nın ikinci bölgede ileri vurduğu topu Vavro uzaklaştırmaya çalışıyor. Mertens tekte bu topu rakip ceza sahasına koşan Icardi'ye gönderiyor. Önü kapanan Icardi topu geriden bindiren Aktürkoğlu'nun önüne bırakıyor. Aktürkoğlu Falk'tan sıyrılıp soluyla vuruyor, top kalenin yanından dışarı çıkıyor.
  3. Dakika 23,02. Galatasaray'ın ön alan baskısı sonuç veriyor (aşağıdaki fotoğraf). Torreira faul kokan pozisyonda Elias Achuri'yi bozuyor, bu topu Mertens hemen Icardi'ye oynuyor, o da merkeze koşan Aktürkoğlu'na. Onun vuruşunda top üst direkten dönüyor.
Kerem Aktürkoğlu'nun direkten dönen şutuyla sonuçlanan hücum sırasında Galatasaray'ın yaptığı ön alan baskısına bakıyoruz. Burada da görüldüğü gibi bütün FC København'lı oyuncular Galatasaraylılar tarafından agresif biçimde marke edilmiş durumdalar. (Kaynak:)

Görüldüğü gibi Galatasaray ön alan baskısı ve arka alandaki boşluğa kaçan futbolculara gönderilen yüksek toplar sayesinde maçın ilk bölümünde çok ciddi tehlikeler üretti. Skorun dengede olduğu bu bölümde Galatasaray üçü Aktürkoğlu üzerinden, biri de Icardi üzerinden olmak üzere dört kez rakip kaleye golle sonuçlanabilecek şut attı.

Ancak burada önemli bir detay var. Bu detayı, söz konusu hücumlara yönelik koyduğum fotoğraflara baktığımız zaman daha iyi anlayabiliyoruz: Galatasaray hızlı ve tempolu oyunu sayesinde FCK'nın kompakt 433 yapısını ve bloklarını her seferinde ikiye böldü. Fotoğraflar bunu net biçimde gösteriyor.

İkinci sekans

Bu sekansta Galatasaray oyunun ilk sekansında gördüklerimize benzer pozisyonlar üretemedi, hem nitelik olarak, hem de nicelik olarak. Yaklaşık 40 dakika süren ve FC København'ın oyunu ve skoru aldığı ikinci sekansta Galatasaray sadece dört kez tehlikeli olabilecek hücum üretti.

  1. Dakika 36,03. Torreira orta sahadan Boey'nin verdiği pası gelişine rakip ceza sahasına gönderiyor. Bu topa Mertens vuramıyor.
  2. Dakika 36,54. Yine Torreira, yine Boey'nin verdiği pası yine rakip ceza sahasına gönderiyor. Bu kez Mertens kafa vurmayı başarıyor. Ancak top direk yanından dışarı çıkıyor.
  3. Dakika 63,50. Angeliño'nun rakipten seken ortası ceza sahası çizgisi önünde Sergio Oliveira'nın önünde kalıyor. O hemen tekte Aktürkoğlu'na oynuyor. Aktürkoğlu'nun şutu rakip beke çarparak kornere çıkıyor.
  4. Dakika 68,53. Icardi rakip ceza sahası önünde arkası kaleye dönük biçimde topla buluşuyor. Hızla soluna dönüp topu çok az sürdükten sonra şutunu atıyor. Ancak top yukarıdan dışarı çıkıyor.

Yaklaşık 40 dakika boyunca, üstelik skor olarak geriye düşmüşken Galatasaray'ın çok az sayıda pozisyon üretmesi bize iki şey söylüyor. İlki Galatasaray'ın enerji depolarının zaten boşalma noktasına gelmiş olduğunu. İkinci olarak da Galatasaray'ın hızlı ve tempolu set hücumu yapamaması.

Yenilen goller

Konuya Şampiyonlar Ligi standartları üzerinden baktığımız zaman gördüğümüz şu. Galatasaray'ın bu kadar çok pozisyona girip skor üretememesi Şampiyonlar Ligi standardının altında kaldığı anlamına geliyor. Çünkü bu turnuvada biraz da çeyrek pozisyondan bile skor üretme turnuvası. Diğer taraftan Galatasaray, rakibine verdiği pozisyonlar açısından da yine Şampiyonlar Ligi standardının altında kaldı. Çünkü bu turnuva savunma disiplinin de zirveye çıktığı bir turnuva.

Burada Galatasaray'ın yediği golleri Şampiyonlar Ligi standardı üzerinden tartışmak istiyorum.

İlk golden hemen önce Muslera Nelsson'a pas veriyor. Nelsson ise burada çoğu zaman yaptığı gibi topu ileriye taşımak yerine yine kalecisine dönüyor. Muslera ise Nelsson'un kendisine verdiği topu uzaklaştırmak isterken iyi vuramıyor. Bu nedenle daha top havadayken kendine kızıyor ve yüzünü kalesine dönüyor (aşağıdaki fotoğraf).

Muslera henüz havadayken (kırmızı daire içinde) topu kötü uzaklaştırdığı için kendine kızarak yüzünü kalesine dönüyor (kırmızı dikdörtgen içinde). (Kaynak)

Ancak yine de bu, önemli bir hata değil. Çünkü kaybedilmiş hiçbir şey yok. Ancak üst üste yapılan hatalar durumu kritik hale getirecek.

Önce yüksek gelen bu topa zamanlama itibariyle Torreira kafa vuramıyor. Torreira ile birlikte hava mücadelesine katılan Diogo Gonçalves bu topu göğsüyle önüne aldıktan sonra biraz sürüyor (aşağıdaki fotoğraf) ve sağdan bindiren Jordan Larsson'a pas veriyor.

FC København'ın attığı ilk gol öncesinde Galatasaray yarı sahasına bakıyoruz. Topun olduğu bölgede (büyük dikdörtgen) sayısal üstünlük 4'e 3 Galatasaray'da. Hakemin hemen arkasındaki Mertens golün asistini yapacak olan Lerager'le eşleşmiş durumda. En sağda ise Ziyech gol öncesindeki ortayı yapacak olan Jelert'le beraber geriye koşuyor. Kırmızı daire içindeki ise Boey. Onun sağındaki eşleşmede ise Nelsson ile Achouri beraber görülüyor. (Kaynak)

Bu fotoğrafa baktığımızda gördüklerimiz şunlar:

  • Topun olduğu bölgede sayısal çoğunluk 4'e 3 Galatasaray'da. Onun dışında Mertens golün asistini yapacak Lucas Lerager'le, Ziyech de asistin asistini yapacak Jelert'le eşleşmiş durumda.
  • Victor Nelsson Muslera'ya yakın olduğu için FCK hücumunun ofsaytla kesilmesini önlüyor. Oysa Bardakcı ve Boey doğru hizadalar.

Pasın Larsson'a atılmasıyla birlikte Galatasaraylı futbolcular ciddi pozisyon hataları yapmaya başlıyorlar. Bunun nedeni Galatasaraylıların rakip hücumuna adam adama değil, alan savunmasıyla karşı vermeye çalışmaları. Sonrasında gördüklerimiz şunlar:

  • Angeliño uzun bir süre kime alacağına karar veremiyor.
  • FCK sağ beki Jelert Galatasaray ceza sahasına hareketlenirken Ziyech onu takip etmiyor. Bu sayede Larsson'un geriye pas verdiği Jelert hiçbir engele uğramadan kolayca topu arka direğe gönderebiliyor.
  • Fotoğrafta Torreira'nın arkasında olan Elyounoussi golü atacağı noktaya yönelirken kimse onu marke etmiyor.
  • Demirbay, Torreira ve Mertens hızla ceza sahasına koşuyorlar, ama hiçbiri hiçbir rakip oyuncuyu almıyor. Bu sayede Lucas Lerager boş pozisyonda Galatasaray ceza sahasına girerek kafayla topu Elyounoussi'ye aktarabiliyor.
  • Mertens ve Torreira'nın arasındaki Elyounoussi kimse tarafından önlenmeden kolayca topu göğsüyle indirip golü atıyor.
  • Golün atıldığı anda Galatasaray ceza sahasında sayısal çoğunluk 7'ye 6 Galatasaray'da. Ancak buna rağmen pozisyon ve futbolcu seçimi hatası sonucunda Galatasaray 1-0 geriye düşüyor.
  • Bu gol aslında FC København'ın klasik hücum setlerinden birisi. Bu set, asist bölgesindeki oyuncunun merkeze kat eden takım arkadaşını topla buluşturmasına dayanıyor.

Görüldüğü gibi bu pozisyonda yer alan Muslera dahil 9 Galatasaraylı futbolcudan 7'sinin golde kusuru var. (Pozisyonda hata yapmayan iki Galatasaraylı Bardakcı ve Boey.) Ancak spor kamuoyu bu golde tek suçlu olarak Muslera'yı ilan etti.

İkinci golün anatomisi

Bu golün tüm esprisini FC København'ın Galatasaray defansını manipüle etmesi oluşturuyor. Aslında çok güzel bir set. Buraya önce fotoğrafı koyuyorum, bunun üzerinden analiz yapacağız.

FC København'ın attığı ikinci golün dokuz saniye öncesine bakıyoruz. Burada geriye gelen FCK'lı futbolcu Achouri, sol çizgide görülen Lerager'e pas atıyor. Tam bu sırada lacivert daire içindeki Meling ileriye doğru hareketlenmiş durumda ve eliyle topu istiyor. Lerager de top kendisine gelince onun bu koşusunu ödüllendiriyor. (Kaynak)

Bu set sol bek oyuncusu Meling, iç oyuncusu Lerager ve sol ön oyuncusu Achouri arasında oynanıyor. Önce FCK sol beki Meling topla buluştuktan sonra merkeze kayıyor; onun bıraktığı çizgiye ise iç oyuncusu Lerager geçiyor. Meling daha sonra geriye gelen Achouri'yle paslaşıyor. Burada Nelsson ileri çıkarak Achouri'yle beraber geliyor. Böylece Galatasaray'ın sağ beki Boey ile stoper Bardakcı arasında bir boşluk yaratılmış oluyor. Meling bu boşluğa hareket ederken Lerager onun bu koşusunu ödüllendiriyor. Muslera onu karşılamak amacıyla ileri çıkıyor, ama karşılayamayacağını anlayınca boşta kalıyor. Bu sırada FCK dört oyuncuyla Galatasaray ceza sahasına girip gol atarken sadece üç Galatasaraylı (Bardakcı, Angeliño ve Nelsson) geriye dönebiliyor.

Aslında burada temel hatayı Ziyech yapıyor, çünkü tutması gereken kanat beki Meling'le temasını yitiriyor. Hatta onun ne yaptığıyla ilgilenmiyor bile. Ancak bu golde de çoğunluğa göre olağan şüpheli yine Muslera.

Daha önce de söylediğim gibi Galatasaray bir Şampiyonlar Ligi takımına yakışmayan iki gol yedi. Bu bize Galatasaray'ın takım savunması anlamında oldukça geride olduğunu gösteriyor.

Sonuç

Birkaç maddede durumu özetlemek istiyorum.

Galatasaray'da maça başlayan 11 futbolcudan beşi takımın yaz başındaki kampına katılmamıştı. Bundan da öte, UEFA Şampiyonlar Ligi başlamış olmasına rağmen yeni 11 transfer içinde hazır olan oyuncu sayısı sadece iki; bunlar Angeliño ve Kerem Demirbay.

Bu nedenden ötürü Galatasaray Okan Buruk'un da dediği gibi yarışırken hazırlanmak zorunda olan bir takım.

Galatasaray'da sorunlu kabul edilen orta sahanın Torreira'nın oynamaya başlaması, Demirbay'ın formayı alması ve Tanguy Ndombélé'nin transfer edilmesiyle ideal hale geleceği öngörülüyordu. Bu öngörü gerçek çıkmadı.

Nedenler çok fazla. İlk olarak Kerem Demirbay'ın maç kondisyonu sadece karşılaşmaların bir yarısını kaldırabilecek seviyede. Yani bırakalım Şampiyonlar Ligi'ni, Türkiye için bile sorunlu. Artı, her ne kadar altyapısını Almanya'da tamamlamış olsa da Demirbay'ın savunma aksiyonlarında doğru pozisyon alma konusunda sorun yaşadığı da bir gerçek. Benzer biçimde Torreira'nın da savunma aksiyonlarında bazen koşusunu kestiğini ve bire bir adam almadan defans yapmaya çalıştığını görüyoruz. Mertens'in ise yaşı gereği fizik kapasitesinin giderek aşağıya düştüğü de bilinmeyen bir şey değil.

Bu tabloya Icardi'nin oyunun savunma yönünde neredeyse hiç olmaması, Ziyech'in ise defans yapacak kuvvette olmadığını da ekleyince Galatasaray'ın takım savunmasının Şampiyon Ligi için niçin alarm verdiğini anlamak çok zor değil. (FC København maçının bir numaralı suçlusu ilan edilen Aktürkoğlu oyunda olduğu bölümde her rakip hücumunda kanat bekini takip etti.)

Ancak tüm bu olumsuz tabloya rağmen burada hafifletici neden olarak tüm takımın daha yeni antrenman yapmaya başladığını da unutmamak gerekiyor.

Son olarak şunun altının çizilmesi lazım: Vaktinde Şampiyonlar Ligi'nde oynamış veya isim olarak o seviyede tahayyül edilen oyuncular transfer edilince bir Şampiyon Ligi takımı yaratılmış olunmuyor. Benzer biçimde maçtan önce Şampiyonlar Ligi müziğinin dinlenmesi de bir takımı Şampiyonlar Ligi takımı yapmıyor.

Şampiyonlar Ligi takımı olma kıstasları www.transfermarkt.com sitesindeki hipotetik futbolcu değerlerinin toplamı üzerinden değil; taktik disiplin, tempo ve fizik kalite tarafından belirleniyor. Bu kriterlerde geçer not almanın tek yolu ise çalışmaktan, usandırıcı tekrarlar yapmaktan geçiyor. Galatasaray ise yolun henüz çok başında.

Buradan hareketle www.transfermarkt.com değeri 66,35 milyon euro gibi mütevazı bir meblağ olan FC København'ın, yine aynı siteye göre 239,73 milyon Euro değerine sahip Galatasaray'a oranla daha bir Şampiyonlar Ligi takımı olduğunu söylemek hakkaniyetli bir tavır olacak.


[1] https://www.uefa.com/uefachampionsleague/match/2039000--rakow-vs-copenhagen/statistics/

[2] Galatasaray dün 111,7 kilometre mesafe kat ederken FCK'nın kat ettiği mesafe 121,3 kilometreyi buldu. https://www.uefa.com/uefachampionsleague/clubs/comparison/50067/52709/ . Galatasaray Molde FK karşısında da sırasıyla 115 ve 113,2 kilometre mesafe kat etmişti.

Melih Şabanoğlu kimdir?

Melih Şabanoğlu, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu.

Okur, yazar, merak eder. Çocukluktan itibaren her yaş döneminde ve değişik sektörlerde çalışırken spor ve futbol, amatör tutkusu oldu hep.

Futbolun matematiğini anlamaya çalıştı. Sabahtan akşama dek muhtelif maçlar izleyerek geçireceği günlerin hayalini kurdu.

Ana ilgi ve uğraş alanı ise Osmanlı modernleşmesi ve geç Osmanlı döneminde spor tarihi.

Bu konuda Kuruluş: Mekteb-i Sultani’den Galatasaray Spor Kulübü’ne Türkiye’de Futbolun Erken Çağı (1904-1907) başlıklı bir kitabı var.

Önümüzdeki dönemlerde bu çalışmanın diğer ciltlerini çıkarmayı umuyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Modern futbol Galatasaray’a ters geliyor

Dünkü Beşiktaş hezimetine de ben aynı kapsamda, modern futbol zihniyetiyle oynayan bir takıma karşı elde edilen yenilgi gözüyle bakıyorum

Son mu, başlangıç mı?

Türkiye ilk yarısında oldukça etkili olduğu maçta Hollanda’ya 2-1 yenilerek Avrupa Futbol Şampiyonası’na çeyrek finalde veda etti. Bu sonuçla birlikte Montella yeniden eleştirilmeye başlandı. Ancak sağlıklı bir karar için süreci, oyunu ve oyuncuları doğru analiz etmek gerekiyor

Kebap über Schnitzel

11. Kariyer maçını oynayan sadece Demiral, Kadıoğlu ve savunma anlamında Barış Alper Yılmaz değildi. Kanımca Mert Günok da kariyer maçını oynadı. Uzatmanın son saniyesinde yaptığı kurtarış Türkiye milli takım tarihindeki en ikonik anlardan birisi olarak çok uzun süre hatırlanacak, Galatasaraylıların 2000’deki UEFA finalinde Claudio Taffarel’in yaptığı kurtarışı yıllar boyunca unutmamaları gibi

"
"