04 Kasım 2023
Abdülkerim Bardakcı’yı Rizespor maçının ikinci yarısında sol beke atarak üç stoperli oyuna geçen Galatasaray Kasımpaşa karşısına dört stoperle çıktı. Buruk’un çıkardığı dört stoperli 11, Bayern München maçı öncesinde çok kötü sinyaller verdi. Galatasaray adına günün tek kazanımı puan kaybı yapmaması ve eski günlerine döneceğinin işaretini veren Wilfried Zaha ile form grafiğini yukarı çeken Hakim Ziyech oldu.
Maçla ilgili sorulması gereken bir soru var. O da şu: Okan Buruk niçin böyle bir kadroyla çıktı? Ya da şöyle soralım? Okan Buruk niçin dört stoperli bir kadroyu sahaya sürdü?
Maçtan sonra düzenlediği basın toplantısında Okan Buruk bu soruyu örtük olarak “deneme yaptık” diye yanıtladı. Buruk Rizespor karşısında Wilfried Zaha’nın sağ kanatta oyuna başlamasını da aynı kapsamda değerlendirerek, “geçen hafta da Rizespor karşısında bazı denemeler yapmıştık” dedi.
Bu kadar mı? Yani sadece deneme miydi? Kanımca değil. Düşünceme göre Okan Buruk üç ana strateji etrafında ilk 11’ini oluşturuyor:
Şimdi yeniden en baştaki soruya dönmek istiyorum. Okan Buruk Kasımpaşa maçına niçin bu kadroyla çıktı? Bu soruya şu yanıtı vereceğim: Okan Buruk’un ilk amacı Bayern München maçının bir provasını yapmaktı.
(Burada küçük bir patikaya girmek istiyorum. Okan Buruk’un deplasmandaki Manchester United ve iç sahadaki Bayern München maçlarındaki başarılı performansından ötürü Münih’teki rövanş maçına orta sahada Kaan Ayhan’a yer vermek istemesi gayet doğal. Dolayısıyla dün de Ayhan’a ilk 11’de yer vererek Bayern München maçına daha hazır biçimde çıkmasını amaçladı. Bunda bir sorun yok. Sağ kanattaki Hakim Ziyech tercihine gelince. Bunun nedeni de Ziyech’i oynatarak hazırlamak. Ancak bu Ziyech’in Bayern München maçında ilk 11 çıkacağı anlamına gelmiyor. Dolayısıyla Okan Buruk’un Bayern München provasında esas aldığı üç şey, Abdülkerim Bardakcı’nın sol beke çekilmesi, ilk kez yan yana sahaya sürülen Victor Nelsson - Davinson Sánchez tandemi ile Kaan Ayhan’ın orta sahada görev almasıydı.)
Aslında Bayern provası Rizespor maçında başlamıştı. Hatırlayalım, Okan Buruk Rizespor maçının devre arasında Angeliño’yu kenara almış, Bardakcı’yı sol beke atmış, sol stopere de Kaan Ayhan’ı yerleştirmişti. Ancak maçın devamında Kaan Ayhan’ı sağ, Davinson Sánchez’i de sol stopere çekerek satranç deyimiyle “rok atmıştı”. Geçen haftaki “Okan Buruk’un deneyleri” başlıklı maç analizinde de değinmeye çalıştığım gibi, Bardakcı’nın sol beke çekilmesi, duruma göre rakibi üç stoperle karşılamayı amaçlayan örtük bir üçlü defans denemesi anlamına da geliyordu.
Kanımca bu deney dün Kasımpaşa karşısında iki açıdan oldukça başarısız oldu. İlk olarak, bir iç saha maçında Victor Nelsson’un yeniden stopere çekilmesi hiç iyi bir fikir değildi. Nedeni basit; hızlı olmayan Nelsson geriye çekilerek oynayan bir stoper. Bu da ön alan baskısı sırasında Galatasaray’ın takım boyunu uzattığı için futbolcular arasındaki mesafenin artmasına yol açıyor. Bu da gerçekleştirilmeye çalışılan ön alan baskının rakip tarafından kırılma olasılığının yükselmesi anlamına geliyor. Ayrıca Nelsson ayağı iyi bir stoper de değil. Bu da Galatasaray’ı yavaşlattığı gibi takımın pas isabetini aşağı çeken bir unsur.
Nitekim Nelsson dün yüzde 79 pas isabetiyle oynadı. Buna karşın Sánchez’in pas isabet oranı yüzde 88’di.[1] Bir takımın tandemini oluşturan iki stoperin pas isabetlerinin bu derecede farklılık göstermesinin hücum hazırlığında bir dengesizliğe yol açtığı çok açık.
Bu deneyi başarısız kılan ikinci unsur ise uluslararası seviyede oldukça iyi bir stoper olduğunu bugüne kadar sıkça gördüğümüz Bardakcı’nın sol bekte vasatlaşmasıdır, ki bu da çok normal aslında. Bardakcı her şeyden önce bir savunma bekinde olmazsa olmaz şartlardan birisi olan hıza ve atletizme sahip değil, zira oldukça kalıplı.
Burada bir nefes alarak iddialı bir önermede bulunacağım: Kasımpaşa maçında Bayern München provası yapmak çok doğru bir strateji gibi gelmiyor bana. Çünkü Bayern München ile Kasımpaşa birbirlerine çok az benzeyen iki farklı takım. Aralarındaki tek kesişim alanı iki takımın da hızlı geçiş hücumundan sonuç alabilmesi.
Ancak bu dar kesişim alanı dışında Bayern München ile Kasımpaşa arasında devasa bir fark var. O da Bayern München sadece çok iyi hızlı geçiş hücumu yapan değil, aynı zamanda muazzam bir set hücumu takımı da. Ki Münih’te daha çok Bayern’in bu yönünü göreceğiz. İşte bu nedenden ötürü Kasımpaşa’ya karşı Bayern München maçının provası yapmak doğru bir strateji gibi görünmüyor bana.
Tam bu noktada Kasımpaşa’nın futbol yapısını biraz daha yakından analiz ederek Bayern München ile Kasımpaşa’nın hangi açıdan birbirlerine benzediklerini, hangi açıdan da farklı olduklarını daha iyi kavrayabiliriz.
Benzer takımlara karşı peş peşe iki maç
Aslında Galatasaray ligde Rizespor’un ardından Kasımpaşa’yla oynayarak birbirine oldukça benzeyen iki takımla peş peşe iki maç yapmış oldu. Bu iki takımı benzer kılan en önemli unsur Rizespor ve Kasımpaşa’nın doğrudan ve hızlı oynamaları.
Opta Analyst tarafından hazırlanan rapora göre ligin en doğrudan ve hızlı hücum yapan takımı Sivasspor. Onu Rizespor ve Kasımpaşa takip ediyor. Şöyle ki Sivasspor saniyede 2,12 metre, Rizespor 2,05 metre, Kasımpaşa ise 2,03 metre hızla hücum ediyor.[2]
Konuya bir de takımların ortalama hücum süresi zamanlarıyla ve bu süre içinde yaptıkları pas sayısı açısından baktığımızda Kasımpaşa’yı diğer ekiplerden ayıran en önemli şeyi de daha iyi anlayabiliyoruz. Kasımpaşa açıkça ligin en doğrudan oynayan takımı. Zira Kasımpaşa’nın ortalama hücum sekansı sadece 7,19 saniye sürüyor. (Sağlıklı bir karşılaştırma yapılabilmesi amacıyla Beşiktaş’ın ortalama hücum sekansının 11,20 saniye sürdüğü, Fenerbahçe’de bu sürenin 10,30 saniye, Galatasaray’da ise 9,65 saniye olduğu bilgilerini de vermek istiyorum.)[3] Kasımpaşa neredeyse hiç hazırlık pası yapmadan doğrudan hücum eden bir takım. Nitekim maç başına yaptığı 23 doğrudan hücum, Kasımpaşa’yı Adana Demirspor’un ardından ligin en doğrudan hücum yapan ikinci takımı yapıyor.
Ancak bu dediğim Kasımpaşa’nın Galatasaray’ın karşısındaki kutupta yer aldığı anlamına gelmiyor. Çünkü Galatasaray da oldukça hızlı. Nitekim 2,03 m/s değerine sahip olan Kasımpaşa’yı ligde 2,02 m/s hızla Galatasaray ve Adana Demirspor takip ediyor. Benzer biçimde maç başına 23 doğrudan hücum yapan Kasımpaşa’yı bu kategoride maç başına 20 doğrudan hücumla Galatasaray ve Fenerbahçe takip ediyor.
Demek oluyor ki Kasımpaşa ile Bayern München’in tek benzer noktası doğrudan ve hızlı hücum. Topa sahip olma bakımından ise Kasımpaşa ve Bayern München’in farklı kutuplarda yer alıyorlar.
Bu çok uzun girizgâhtan sonra şimdi Kasımpaşa maçının analizine geçmek istiyorum. Bu analizi üç alt başlık etrafında ele almaya çalışacağım.
Başlıyorum.
Kasımpaşa’nın teknik direktörü Kemal Özdeş maç öncesinde yayıncı kuruluşa verdiği söyleşide geçiş hücumu kovalayacaklarını söyleyerek planını açık etmişti: “Bugün de bir deplasman oyunumuz var. (…) Bireysel önlemden çok takım savunmasını doğru yaparak karşılık vermek istiyoruz. Yine dış sahada daha belirgin yaptığımız topu kazanıp geçiş oyunlarıyla da rakibimizi zora düşürecek, onları geri koşturacak bir oyun peşinde koşacağız.”
Maç başlayınca Özdeş’in Galatasaray’ın ön alanda yaptığı baskıya karşı koymak için ikili bir plan hazırladığı görüldü: Kanatlara uzun toplar göndermek, burada ribauntları toplayarak hızlı hücuma çıkmak.
Bu alt başlıkta Kasımpaşa’nın iki hızlı hücumunu incelemek istiyorum.
İlk örnek; dakika 13,23. Kasımpaşa kalecisi Andreas Gianniotis (Yanniotis okunuyor) sol koridora uzun oynuyor. Bu topa Sacha Boey ve Mamadou Fall beraber yükseliyorlar. Yere indiğinde Mamadou Fall bu topu önünde bularak Galatasaray kalesine doğru ilerlemeye başlıyor. Fall, karşısında Nelsson ve Sánchez, arkasında da Torreira olmasına rağmen ceza sahasına girip vuruyor (aşağıdaki fotoğraf). Bu şutu Fernando Muslera sağına yatarak bloke ediyor.
Bu pozisyonu özellikle incelemek istiyorum. Çünkü Galatasaray adına oldukça öğretici ve nelerin yanlış yapıldığını ortaya koyan bir geçiş hücumu bu. Buradaki yanlışları daha iyi anlatmak amacıyla Kasımpaşa kalecisinin yüksek oynadığı anın fotoğrafını da paylaşmak istiyorum. Çünkü burada Galatasaray Kasımpaşa’nın çalışmış olduğu bir tuzağa nasıl çekildiği çok açık biçimde görmek mümkün.
Burada Kasımpaşa kalecisi Gianniotis önce aut atışını stoper arkadaşlarına oynayacak gibi davranıyor. Galatasaraylı futbolcular da buna göre ön alan baskısı sırasında eşleşecekleri oyunculara yaklaşıyorlar. Ancak Gianniotis stoperlere pas vermek yerine uzun oynayınca bütün eşleşmelerde mesafeler ve sorunlar ortaya çıkmaya başlıyor. Aşağıdaki fotoğrafta Gianniotis’in aut atışını uzun ve yüksek oynamasının Galatasaraylı futbolcuları eşleşmelerde nasıl açığa düşürdüğünü açık biçimde görüyoruz.
Fotoğrafta da görüldüğü gibi Sánchez ön alan baskısı sırasında tutmak zorunda olduğu Haris Hajradonoviç’i bırakıp geriye koşmaya çalışırken Nelsson Julien Ngoy’u marke etmeye gayret ediyor. Benzer biçimde Torreira da tutmaya çalıştığı Gökhan Gül’ü bırakıp geriye doğru koşuyor. Kaan Ayhan da Aytaç Kara’yı bırakıp geriye yöneliyor.
Bu uzun top Fall’ın önünde kalınca Nelsson’un tutmaya çalıştığı Ngoy sola hareket ederek Boey’nin topun olduğu bölgeye hareketlenmesinin önüne geçiyor ve Fall’a boş bir koridor yaratıyor. Bu koridorda ilerleyen Fall’a Torreira yetişemiyor. Sánchez de basit biçimde çalım yiyerek devre dışı kalıyor. Nelsson da müdahale edemeyince Fall üç kişi arasında Galatasaray kalesine isabetli ve tehlikeli bir şut atmış oluyor.
İkinci örnek; dakika 17,40. Kasımpaşa kalecisi yine uzun vurarak oyunu başlatıyor. Nelsson’un kafasıyla karşıladığı bu uzun topu Kaan Ayhan kafasıyla taç çizgisine doğru gönderiyor. Orada bulunan Iron Gomis topu kontrol ediyor. O sırada bölgede 3 Galatasaraylı (Sánchez, Bardakcı ve Kaan Ayhan) ve onların karşısında 3 Kasımpaşalı (Gomis, Julien Ngoy ve Hayradinoviç) var. Yani sayısal olarak eşitlik bulunuyor.
Çizgideki Gomis topu Hajradinoviç’e veriyor, o da dikine bir pasla Ngoy’u görüyor (aşağıdaki fotoğraf).
Ngoy, Sánchez’in kendisine yaptığı baskıya rağmen kaybetmediği topu Gomis’e aktarıyor. Gomis tekte Hajradinoviç’e veriyor, o da yine tekte Gomis’i kaçırıyor. Böylece 3 Kasımpaşalı futbolcu, 3 Galatasaraylıyı arkasında bırakarak tehlikeli bir hücum başlatmış oluyorlar (aşağıdaki fotoğraf).
Burada sağdan bindiren Gomis’i Torreira karşılamaya hazırlanırken Nelsson Boey’ye Fall’ı almasını işaret ediyor ve arkasına hiç bakmadan Torreira’nın dublajına doğru koşuyor. Gomis’in hücumunu boş vaziyette Galatasaray ceza sahasına koşan 3 Kasımpaşalı futbolcu Ngoy, Hajradinoviç ve Aytaç Kara destekliyor. Burada Boey içgüdüsüyle davranıyor; Gomis’in merkeze pas vereceğini anlıyor ve Fall’ı bırakarak oraya yöneliyor. Sonra da Kara’ya gelen topa pas arası yapıp bu tehlikeyi önlediği gibi Galatasaray’ı hücuma çıkarıyor.
Bu hücumda dikkat çeken unsurları şöyle sıralayabilirim: Daha önceki maçlarda kolayca yere yattığını gördüğümüz Sánchez tuttuğu Ngoy’u gereksiz biçimde ileri çıkarak takip ediyor. Bu takip sırasında da yere düşerek orada kalıyor. Bu nedenle yukarıdaki fotoğraf kadrajında görmüyoruz Galatasaray’ın sol stoperini. Bunun dışında ilk pozisyonda Kaan Ayhan ve Bardakcı kolayca rakiplerine geçiliyorlar. Bu nedenle onlar da Gomis sağdan bindirirken devre dışı kalmış gibiler. Ayrıca ilk pozisyonda (bir üstteki fotoğraf) Aktürkoğlu ve Zaha’nın da inaktif biçimde gelişmeleri izlediğini görüyoruz. Oysa Zaha biraz daha yaklaşsa arkadan Hajradinoviç’i rahatsız ederek onun kolayca pas vermesini önleyecek. Her ne kadar bu hücum bir Kasımpaşa şutuyla sonuçlanmasa da Galatasaray savunmasının kolayca geçildiğini görüyoruz.
Bu alt başlığa ilişkin son olarak şunu söylemek istiyorum. Galatasaray ilk yarıda Kasımpaşa’ya fazla geçiş hücumu şansı tanımasa da kanımca rakibini de yeterince sınırlandıramadı. Bunda Nelsson-Sánchez uyumsuzluğu ve dengesizliğinin yanı sıra Galatasaray’ın takım savunmasını ihmal etmesi ve hücum hattında oynayan beş futbolcunun savunmadan sanki arkada kalan beş oyuncu sorumluymuş gibi davranması da etkili oldu.
Buradan geçiyorum ikinci alt başlığa.
Kasımpaşa, teknik direktör Kemal Özdeş’in maç sonunda açıkladığı gibi (“ikinci yarıda daha çok topa sahip olmamız ve daha çok yerleşmemiz gerektiğini söyledim”) ikinci yarıda strateji değişikliğine gitti: “Bu kez ikinci yarıda biz önde karşılamaya çalıştık. Bunların çıkışlarını baskı altına almaya çalıştık. (…) Çok adamla oynamaya çalıştık.”
Kasımpaşa bu stratejisinde oldukça başarılı oldu. Sezon içinde topu rakiplerine vererek oynamaya çalışan Kasımpaşa ikinci yarıda topa hükmetmeye başladı ve set hücumlarıyla Galatasaray’ı devirmeye çalıştı. Puan almaya da oldukça yaklaştı.
Buraya Kasımpaşa’nın set hücumu yaparken gerçekleştirdiği hızlı hücumlarla ilgili iki örnek alıyorum.
Dakika 45,28. Muslera’nın uzun topunun Galatasaray yarı sahasına iade edilmesinin ardından Nelsson’un kafayla ileriye gönderdiği topu Gökhan Gül kontrol edip önündeki Aytaç Kara’ya, o da Hajradinoviç’e oynuyor. Sánchez Hajradinoviç’i bozmaya çalışıyor, ancak bunu başaramıyor. Torreira da bu mücadelede yerde kalıyor. Hajradinoviç yüzünü Galatasaray kalesine dönüp blok kıran bir pasla Ngoy’u görüyor (aşağıdaki fotoğraf).
Böylece 3’e 3 Kasımpaşa hücumu başlıyor. Tek başına ceza sahasına giren Ngoy, takım arkadaşları ofsaytta kaldıkları için şut atmak zorunda kalıyor, bu top yukarıdan dışarı çıkıyor.
Bu hücumda dikkat çeken tek şey Galatasaray defansının yine merkezden kolayca delinmesi ve Ngoy’un zahmetsizce top sürerek Galatasaray ceza sahasında şut çekmesi.
İkinci örnek, dakika 78,30. Gianniotis’in uzun topunu orta sahada Aytaç Kara kafayla indiriyor. Bu topu Bardakcı Ben Ounes’ten önce karşılıyor ama kontrol edemiyor. Ounes topu kontrol edip yana oynuyor. Üst üste yapılan beş pastan sonra top çizgideki Cláudio Winck’e aktarılıyor. Brezilyalı sağ bek güzel bir çalımla Zaha’dan sıyrılmasının ardından spektaküler bir pasla ilerideki Hajradinoviç’i görüyor. O da merkezdeki Ngoy’u. Ngoy kolayca Nelsson’dan sıyrılıp öne koşan Fall’ı gol pozisyonuna sokuyor (aşağıdaki fotoğraf).
Fall burada biraz sağa kayıp kaleye vuruyor. Şut Günay Güvenç’in sağından dışarı çıkıyor.
Bu hücumda da Galatasaray savunması merkezden yine o kadar kolay deliniyor ki, Boey soldan bindiren Kasımpaşalı oyuncuyu bırakarak Fall’ın önünü kesmek amacıyla yerini değiştirmek zorunda kalıyor. Ancak bunda başarılı olamıyor. Keza bu hücumda da Sánchez’in yine kolayca devre dışı kaldığına şahit oluyoruz.
Bu alt başlıkla ilgili şunu söylemek istiyorum. Kasımpaşa topa sahip olarak oyunda Galatasaray’a belirgin bir üstünlük sağladı. İlk yarıda Galatasaray kalesine ikisi isabetli üç şut çekebilen Kasımpaşa ikinci yarıdaki bu oyunu sayesinde üçü isabetli dokuz şut attı. Bu yarıda Galatasaray 0,55 gol beklentisi değeri üretirken Kasımpaşa’nın gol beklentisi 0,57 olarak gerçekleşti.
Dolayısıyla Bayern München provasının rakip set hücumu anlamında da kötü geçtiği çok açık.
Sırada son alt başlık var.
Daha önce belirtmiştim. Galatasaray set hücumunun bir sekansında hızlı ve doğrudan hücuma geçme stratejisiyle hareket eden bir takım. Zira Galatasaray’ın ligdeki en belirgin özelliklerinden birisi hazırlık pasları sonrasında hücumu aniden hızlandırabilmesi.
Galatasaray kendi sahasında oynadığı Bayern München maçında bu özelliği sayesinde golle sonuçlanmamış olsa da birçok pozisyon üretti. Keza Manchester United deplasmanında kazanılan ikinci gol böylesi bir hızlı sekans sonrasında geldi. Dolayısıyla Münih’teki rövanşta Galatasaray eğer bir şey yapabilecekse bu büyük ölçüde hızlı ve doğrudan gerçekleştirdiği hücumlarla mümkün olabilecek.
Bundan dolayı bu hücum stiliyle ilgili üç örneği yazıya ekliyorum.
İlk örnek, dakika 9,20, Kasımpaşa kalecisi Gianniotis uzun vurarak oyunu hareketlendiriyor. Bu topa Boey ve Fall beraber yükseliyorlar, sahipsiz kalan topu Ziyech kontrol ediyor ve blok kıran bir pasla Kerem Aktürkoğlu’nu görüyor (aşağıdaki fotoğraf).
Ziyech’ten bu pası alan Aktürkoğlu soldaki Zaha’ya aktarıyor topuı. Zaha ise Kasımpaşa’nın sağ beki Winck’ten kurtulup ters ayağıyla kaleye şutluyor. Bu şut yukarıdan dışarı çıkıyor.
İkinci örnek, dakika 36,41. Kasımpaşa’nın uzun kullandığı faul atışında topu Boey kesip Ziyech’e kazandırıyor. Ziyech Boey’yle al-ver yaptıktan sonra merkezdeki Torreira’ya dönüyor. Dört pas sonra top yeniden çizgi üzerindeki Ziyech’e geliyor. Ziyech burada blok kıran bir pasla Kaan Ayhan’ı sağdan kaçırıyor. Ayhan biraz ilerledikten sonra ceza sahası içindeki Icardi’ye kilit bir pas atıyor (aşağıdaki fotoğraf.)
Icardi burada topu düzelterek vurmayı tercih ediyor, ama çektiği şut Kasımpaşa kalecisi tarafından çeliniyor.
Son örnek, dakika 50,26. Kasımpaşalı sağ kanat oyuncusu Gomis’in penaltı beklediği pozisyonda Muslera topu hemen oyuna sokuyor ve sağ koridordaki Ziyech’e uzun oynuyor. Topu biraz süren Ziyech ceza sahasının sağına doğru koşu gösteren Icardi’ye kilit bir pas atıyor. Şut açısı az olan Icardi topu topuğuyla merkezde yer alan Aktürkoğlu’na göndermek istiyor. Ancak Aktürkoğlu o noktaya biraz uzak. Bu topu Kasımpaşalı Gökhan Gül uzaklaştırmaya çalışıyor. Ancak uzaklaştırdığı yerde Zaha var. Zaha uzak direğin dibine vurarak ikinci golünü atıyor.
Bu golde top, son vuruşu yapan Zaha’ya rastlantısal olarak gelse de, burada Muslera-Ziyech-Icardi üzerinden işleyen çok hızlı bir hücuma şahit oluyoruz. Muslera’nın topu Ziyech’e atmasıyla gol arasında tam 14 saniye var. Bu 14 saniyede Galatasaray kendi kalesinden çıkıp iki pasla rakip ceza sahasına girmeyi başarıyor.
Galatasaray’da dün bazı şeyler iyiye gitti, bazı şeyler de kötüye. İyi giden iki unsur Zaha ve Ziyech’in form seviyelerini yukarı çekerek daha da hazır duruma geldiklerini göstermeleriydi. Galatasaray’da kötüye gidenler iyiye gidenlerden oldukça fazlaydı.
Muhtemelen pek alışık olmadığı sol stoperde oynayan Sánchez ve sol bek oynayan Bardakcı gözle görülür biçimde kötü oynadılar. Ayrıca maçın ilk yarısında özellikle merkez orta sahada oynayan Torreira ve Ayhan’ın Galatasaray’ın hücumlarını hızlandıramadıklarına şahit olduk. Galatasaray’da dün kötüye giden iki futbolcu daha vardı: Kerem Aktürkoğlu ile ikinci yarıda oyuna dahil olmasına rağmen istediği neredeyse hiçbir şeyi yapamayan Tetê.
Aktürkoğlu maçı yüzde 36 gibi inanılmaz kötü pas isabeti oranıyla tamamladı. (Ben ilk kez mücadele gücü bu kadar aşağıda ve pas yüzdesi kötünün de altında olan bir Aktürkoğlu izlediğim düşüncesindeyim. Kanaatimce Aktürkoğlu’nun vücut dili takım içinde kimya sorunu olduğunu işaret ediyor ediyor gibiydi.) Tetê’nin pas isabeti oranı da yüzde 64’te kaldı. Yani toplam pas isabet oranı yüzde 80 olan Galatasaray’ın oldukça altında.
Dolayısıyla her ne kadar puan kaybı yapmamış olsa da Galatasaray’ın bu sezonki en kötü futboluna şahit olduk. Nedenine gelince.
Antik dönem tıbbında “primum non nocere” olarak adlandırılan bir ilke vardı. “Önce zarar verme” anlamına gelen bu Latince özdeyiş, hekimin tedavi sürecinde hastasına ilk planda zarar vermemesi gerektiğini anlatır.
Kanımca Okan Buruk savunmada iyi işleyen Sánchez-Bardakcı tandemini bozarak tedavi etmeye çalıştığı Galatasaray’a oyun anlamında zarar verdi. Bu nedenle de Galatasaray Kasımpaşa karşısında oldukça kötü bir Bayern München provası yapmış oldu.
Dolayısıyla Galatasaray’ı önümüzdeki çarşamba günü Münih’te çok zor geçeceği belli olan bir 90 dakika beklediğini söylemek beni antik dönem anlatılarında sıkça rastladığımız kâhinlerden birisi yapmaz.
[1] Daha fazla bilgi için, https://www.sofascore.com/team/football/galatasaray/3061
[2] Daha fazla bilgi için, https://theanalyst.com/eu/2023/08/turkish-superlig-stats-2023-24/?_gl=1*1p6szmq*_ga*MTY0MzU4MDUwOC4xNjg3MzQ3MDc2*_ga_BGFPTYQE1X*MTY5ODkzNjc1NC4yNC4xLjE2OTg5MzY4MjYuNTMuMC4w
[3] Daha fazla bilgi için, https://theanalyst.com/eu/2023/08/turkish-superlig-stats-2023-24/?_gl=1*1p6szmq*_ga*MTY0MzU4MDUwOC4xNjg3MzQ3MDc2*_ga_BGFPTYQE1X*MTY5ODkzNjc1NC4yNC4xLjE2OTg5MzY4MjYuNTMuMC4w
Melih Şabanoğlu kimdir?Melih Şabanoğlu, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Okur, yazar, merak eder. Çocukluktan itibaren her yaş döneminde ve değişik sektörlerde çalışırken spor ve futbol, amatör tutkusu oldu hep. Futbolun matematiğini anlamaya çalıştı. Sabahtan akşama dek muhtelif maçlar izleyerek geçireceği günlerin hayalini kurdu. Ana ilgi ve uğraş alanı ise Osmanlı modernleşmesi ve geç Osmanlı döneminde spor tarihi. Bu konuda Kuruluş: Mekteb-i Sultani’den Galatasaray Spor Kulübü’ne Türkiye’de Futbolun Erken Çağı (1904-1907) başlıklı bir kitabı var. Önümüzdeki dönemlerde bu çalışmanın diğer ciltlerini çıkarmayı umuyor.
|
Dünkü Beşiktaş hezimetine de ben aynı kapsamda, modern futbol zihniyetiyle oynayan bir takıma karşı elde edilen yenilgi gözüyle bakıyorum
Türkiye ilk yarısında oldukça etkili olduğu maçta Hollanda’ya 2-1 yenilerek Avrupa Futbol Şampiyonası’na çeyrek finalde veda etti. Bu sonuçla birlikte Montella yeniden eleştirilmeye başlandı. Ancak sağlıklı bir karar için süreci, oyunu ve oyuncuları doğru analiz etmek gerekiyor
11. Kariyer maçını oynayan sadece Demiral, Kadıoğlu ve savunma anlamında Barış Alper Yılmaz değildi. Kanımca Mert Günok da kariyer maçını oynadı. Uzatmanın son saniyesinde yaptığı kurtarış Türkiye milli takım tarihindeki en ikonik anlardan birisi olarak çok uzun süre hatırlanacak, Galatasaraylıların 2000’deki UEFA finalinde Claudio Taffarel’in yaptığı kurtarışı yıllar boyunca unutmamaları gibi
© Tüm hakları saklıdır.