03 Eylül 2023

Kurmay kafası ve futbol

Norveç şampiyonu Molde FK’yla eşleşmesinde kötü bir sınav veren Galatasaray, dünkü maçta taktik açıdan Gaziantep FK’ya karşı neredeyse hatasız bir maç çıkardı. Bu açıdan Norveç şampiyonunun Galatasaray’ın taktik gücünü yukarı taşıdığından söz edilebilir...

1930’lu yıllarda Sovyetler Birliği FIFA üyesi değildi. Bu nedenle hiçbir ülkenin milli takımı Sovyetler Birliği’yle maç yapamıyordu. Milli mücadeleden beri Moskova’yla çok iyi ilişkileri olan Ankara, Sovyetler Birliği’nin sportif yalnızlığına son vermek için şöyle bir çözüm buldu. Türkiye’nin adına milli takım denilmeyen milli takımı, Halk Evleri Takımı adı altında maçlar yapacaktı Sovyetler Birliği’nde. Genç Gündüz Kılıç da bu takımda yer alıyordu.

Halk Evleri Takımı kötü sonuçlar alınan bir dizi maçtan sonra ülkeye döndü. Mustafa Kemal Atatürk bir gün yeni eve taşınan Kılıç Ali’nin evine ziyarete geldiğinde onu Sovyetler Birliği’nden yeni dönen genç Gündüz Kılıç karşıladı. Çünkü anne ve babası ile kardeşleri evde değildi. Sohbet ettiler ve bu esnada Mustafa Kemal ansızın bir soru sordu genç Gündüz Kılıç’a:

- Niçin yenildiniz?

Genç Gündüz Kılıç bir şeyler söylemeye çalıştı. İkincisi sorusu şu oldu Mustafa Kemal’in.

- Peki bu yenilgiler çok üzdü mü seni?

Gündüz Kılıç üzüldüğünü anlatmaya çalışırken şöyle dedi Atatürk ona: “Dünyada yenilmeyen kimse, yenilmeyen takım, yenilmeyen kumandan yoktur. (…) Yenilen hemen toparlanıp, kendini yeneni yenmek için olanca gücü ve azmiyle daha çok çalışmalıdır.” Sonra da futbolun nasıl bir oyun olduğunu anlatmasını istedi Gündüz Kılıç’tan.

Gündüz Kılıç bir kâğıt kalem aldı ve futbolu oyun sahasını çizerek anlatmaya başladı. Müdafileri (savunma oyuncuları), muavinleri (orta saha futbolcuları) ve muhacimleri (forvetler) oyun sahasına yerleştirerek onların görevlerini ve oyundaki ana hedefleri anlatmaya başladı. Bunun üzerine Mustafa Kemal’in yorumu ilginçtir:

- Yahu desene bizim harp oyunları gibi bir şey sizin oyun da. Sizin işte de strateji bilgisi ve kurmay kafası ister.

Gaziantep-Galatasaray maçı yazısına içinden Kılıç Ali’nin oğlu Gündüz Kılıç’ın Mustafa Kemal’le yaşadığı bir futbol anısıyla başlamamın ve yazıda Atatürk’ün futbolu yumuşak deyimle savaş oyununa benzetmesinin yer almasının temel bir amacı var.

Bütün temaslı takım oyunları gibi futbolun da temelinde sayı yatar. Futbol rakibe sahanın kritik yerlerinde sayısal üstünlüğün sağlanmaya çalışıldığı, bunun için de stratejik planların hazırlandığı sayısal temelli bir oyundur; tıpkı savaş oyunları gibi. (Bu konuya Gaziantep FK ve Galatasaray’ın taktik anlayışlarını aktardıktan sonra yeniden döneceğim.)

Gaziantep FK cephesi

Maçtan önce Gaziantep FK’yı Sivasspor ve Konyaspor maçlarında izleme şansı bulmuştum. Bu maçlarda dikkatimi en çok sol kanattaki savunma zafiyetleri çekmişti. Fakat dün Galatasaray karşısında bildiğimizin dışında bir Gaziantep FK izledik. Bunun nedeni ev sahibi ekibin sahaya üçlü defansla çıkmasıydı (bu sezon ilk kez). Zira Gaziantep daha önce 4141 formasyonuyla sahaya dizilen bir takımdı.

Her ne kadar maç sonrasındaki basın toplantısında Gaziantep FK teknik direktörü Erdal Güneş bu formasyon değişikliğinin nedenini sağ ve sol beklerinin sakatlığına bağlamış olsa da, bence bu tercihte Molde FK’nın da payı olsa gerektir. Zira ana formasyonu 352 olan Molde FK her iki maçta da Galatasaray’ı tahminlerin ötesinde çok zorlamıştı.

Molde FK’dan esinlendiğini düşündüğüm Erdal Güneş ön libero Marko Jevtoviç’i üçlü stoper hattının ortasına çekti. Onun sağında Kerem Aktürkoğlu eşleşmesinde avantaj sağlamak amacıyla hafif merkeze ve öne kırılmış Ertuğrul Ersoy, solunda ise Papy Djilobodji vardı.

Gaziantep FK’de sağ koridordan Ömürcan Artan, sol koridorda da Mustafa Eskihallaç sorumluydu. Stoper hattının önünde merkez orta saha oyuncusu Janio Bikel görev yaptı. Forvet hattında ise solda Max Gradel, merkezde Alexandru Maxim, sağda ise Furkan Soyalp vardı; en önde de Brayan Riascos. Yani saha yayılımı esas alınırsa Gaziantep FK 3331 gibi bir formasyonla hücum yaptı. Savunmada ise Galatasaray’ı önce 532, daha sonra 541 dizilimiyle karşıladı.

Maçın başlamasından bir süre önce sahaya bakıyoruz.
Burada görüldüğü gibi Gaziantep FK sahaya 3331 formasyonuyla çıktı.
(Kaynak: www.beinsports.com.tr )

Galatasaray cephesi

Galatasaray’da ise ikinci Molde FK karşısına çıkan aynı 11 sahadaydı. Molde FK maçından farklı olarak oyun içinde iki farklılık gördük. İlki merkezde yer alan iki orta oyuncusundan birisi olan Kerem Demirbay’a verilen görev tanımıydı. Demirbay’a verilen ilk görev ağırlıklı olarak sol içte görev yapmasıydı. Nitekim Galatasaray’ın attığı ikinci gol bu görev tanımı üzerinden geldi. (Buna karşın Lucas Torreira sağ içte oynamadı, daha çok merkezde kaldı. Dolayısıyla asimetrik bir yapı vardı merkezde.) Demirbay’a verilen ikinci görev Galatasaray hücumlarını en ileri hatta kadar giderek desteklemesiydi. Demirbay da buna uygun olarak neredeyse bütün Galatasaray hücumlarında ceza sahasına girerek ön alan hareketliliğine çok yardımcı oldu.

Molde FK maçından ikinci farklılık ise Dries Mertens’in sağ iç gibi oynamasıydı. Daha önce fiilen 424 gibi sahaya yayılan Galatasaray, Demirbay ve Mertens’in iç oyuncusu gibi görev yapmalarından ötürü dün 433 formasyonuyla oynuyor izlenimi verdi.

Kanımca Mertens’e verilen bu farklı görevin temel nedeni Gaziantep FK’nın daha önce bahsetmiş olduğum savunmalarının sol kanadında yaşadıkları sorunlardı. Okan Buruk’un talimatı doğrultusunda olsa gerek, Galatasaray maçın başında sürekli olarak kendi sağından, yani Gaziantep FK’nın sol kanadından hücum etti. Bu yapıda sol kanada verilen görev ise sağda pişirilen hücumları sonuca (servise sunmak) dönüştürmekti. Bu açıdan Galatasaray’ın ofsayt nedeniyle sayılmayan ilk golünde ceza sahasına orta yapan futbolcusunun Mertens, sayılan ilk golünde ise sağ kanat forveti Tetê’nin olması sürpriz değil. Keza ilk golde Tetê’nin yaptığı ortaya Demirbay’ın kafa vurması, oluşan karambolü Kerem Aktürkoğlu’nun gole çevirmesi de. (Sayılmayan ilk golde de son vuruşu yapan yine Aktürkoğlu’ydu.)

Madem Okan Buruk’un Gaziantep FK maçına ilişkin taktiklerinden konuşuyoruz, o halde tabloyu tamamlayalım. Maça ilişkin meta analiz yaptığımızda Okan Buruk’un taktiklerinin şunlar olduğunu söylemek çok yanlış olmaz:

⦁ Asimetrik oynayan iki iç oyuncu. Kerem Demirbay’ın sol, Mertens’in sağ iç gibi oynadığı ve merkezinde Torreira’nın yer aldığı asimetrik üçlü orta saha yapısı. (Oyun kurulumunun merkezinde de Torreira vardı, ama Demirbay da sık sık geriye gelerek merkezden oyun kurulumunu destekledi.)

⦁ Ön alan hareketliliği. Galatasaray, geçen sezonki en önemli silahlarından birisi olan ön alan hareketliliğine iki Kerem (Aktürkoğlu ve Demirbay) üzerinden geri döndü. Aktürkoğlu’nun attığı iptal edilen golü dahil iki golü bu hareketlilik üzerinden okuyabiliriz.

⦁ Çok futbolcuyla yapılan ve merkezinde Mauro Icardi’nin bulunmadığı hücum tasarımı. Galatasaray maçın ilk bölümünde iki beki, merkez orta saha oyuncusu (Demirbay) ve forvet hattındaki oyuncuların katılımıyla yedi futbolcuyla hücum yaptı. Bu hücumlarda Galatasaraylı futbolcular ısrarla Icardi’yi topla buluşturma gayretinde olmadılar. Bu da daha akışkan bir hücum yapısı üretti. Diğer taraftan bu Icardi’yı skor kısırlığına da itmedi.

⦁ Top kayıplarını azaltmak amacını güden basit oyun anlayışı. Galatasaray top kayıplarını azaltmak için Gaziantep FK karşısında daha az uzun top, daha az riskli kilit pas denedi. Buna karşın hızından da ödün vermedi. (Son Molde FK maçında özellikle ilk yarıda temposuz bir pas oyunu oynamıştı Galatasaray. Bunun sonucunda pas isabeti artmış, ama neredeyse yerleşik Molde FK savunmasının hiç rahatsız edilemediği bir ilk yarıyı izlemiştik.)

Ağırlık merkezi

Ağırlık veya sıklet merkezi tanımını Prusyalı ünlü General Carl von Clausewitz’e borçluyuz. Kaleme almış olduğu Savaş Üzerine adlı kitapla askeri tarihi yakından etkilemiş olan Clausewitz siklet merkezini savaş gücünün kesin sonuç sağlayacak yer ve zamanda yoğunlaştırılması olarak tanımlamıştı. Bunu sahalara uyarlarsak, futbolda sıklet merkezini, bir takımın sahanın kritik bölgesinde sayısal üstünlüğü ele geçirerek rakip defansı delmesi olarak tanımlayabiliriz.

Zaten hayatı boyunca ciddi biçimde hiçbir maçı izlememiş olan Mustafa Kemal’in genç Gündüz Kılıç’ın kendisine kâğıt üzerinde anlattığı futbol oyununu bir çırpıda harp oyununa benzetmesinin arka planında Mustafa Kemal’in Clausewitz’in askeri literatüre kazandırdığı sıklet merkezi kavramını bir anlamda savaş meydanlarında ezberlemiş olması vardır. (Meraklısı Mustafa Kemal’in Yedinci Ordu komutanı olarak katıldığı 1918 tarihli Nablus Yarılması ile başkomutan olarak katıldığı 26 Ağustos 1922 tarihli Büyük Taarruz’da sırasıyla Birleşik Krallık ve TBMM ordularının sıklet merkezi prensibi doğrultusundaki stratejik planlarını inceleyebilir.)

Ben bu yazıda biraz da futbolun temelinin sayı olduğunu göstermek için, Gaziantep FK - Galatasaray maçındaki sıra dışı eşleşmeleri ve sayısal üstünlük sağlama çabalarından söz edeceğim.

Önce Galatasaray’la başlayayım. Sadece iki örnek vereceğim.

İlk gol

Dakika 4,38. Galatasaray hücumunda orta sahada Angeliño merkeze, Kerem Demirbay’a pas veriyor. Demirbay sol çizgiye basan Sacha Boey’ye uzun bir top atmak isterken Gaziantep’ten Furkan Soyalp ayağını koyuyor. Bu topu Torreira kontrol edemiyor ve Max Gradel’e gidiyor. Gradel sağ öndeki Riascos’a oynamak istiyor, ama bu topu Abdülkerim Bardakcı kontrol ederek yeniden Demirbay’a kazandırıyor. Tam o sırada topun arkasında altı Gaziantep FK futbolcusu var. Galatasaray’da da hücuma katılan oyuncu sayısı altı. Yani kritik bölgede 6’ya 6 sayısal eşitlik var (aşağıdaki fotoğraf).


Kerem Aktürkoğlu’nun attığı golün 10 saniye öncesine bakıyoruz. Galatasaray Kerem Demirbay’la hücuma çıktığında 6’ya 6 sayısal eşitlik var. Ancak hamle üstünlüğü Galatasaray’da. (Kaynak: www.beinsports.com.tr )

 

Yalnız tam bu an, Demirbay Mertens’e pas verirken biraz yavaş davranıyor. Bu sayede topun arkasındaki Gaziantep FK’lı oyuncu sayısı yediye yükseliyor. Galatasaray’da ise sol bek Angeliño yavaş tempoda ileriye doğru koşuyor. Aşağıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi kritik bölgede sayısal üstünlük 7’ye 6 Gaziantep FK’lı futbolcularda. Ancak bu çok önemi değil. Çünkü Mertens ve Boey’nin topun olduğu bölgeye hareket etmesi, o koridorda 3’e 3 sayısal eşitliği getirecek. Ayrıca top Tetê’de olduğu için hamle üstünlüğü de Galatasaray’da.

Ceza sahası yayının çizgisine baktığımızda ise 3’e 1 Gaziantep FK üstünlüğü görülüyor (aşağıdaki fotoğraf). Fakat Mertens’in ve Demirbay’ın öne yaptığı koşular dengeleri değiştirecek ve Gaziantep’in bu bölgedeki sayısal üstünlüğe son verecek.


Aktürkoğlu’nun attığı golün yedi saniye öncesine bakıyoruz. Top Tetê’de. Sağ koridorda 3’e 3 eşitlik var.
Golün atılacağı bölgede ise (beyaz dikdörtgen) üstünlük 3’e 1 Gaziantep FK’da. Fakat yay önündeki Demirbay’ın o bölgeye koşması bütün dengeleri değiştirecek. (Kaynak: www.beinsports.com.tr )

 

Tetê’nin orta yapacağını anlayan Djilobodji eliyle Icardi’yi tutma görevini Jevtoviç ve Ertuğrul Ersoy’a bırakarak topu karşılayabileceği bir yerde durmaya çalışıyor. Demirbay’ın da öne koşmasıyla penaltı noktasında 2’ye 2 sayısal eşitlik oluşacak (aşağıdaki fotoğraf).

Kerem Aktürkoğlu’nun attığı golün beş saniye öncesine bakıyoruz. Tetê topu ortalamak üzere. Gaziantep FK’nın sol stoperi Djilobodji Icardi’yi tutma görevini Jevtoviç’e vererek topu karşılamaya hazırlanıyor. O bölgeye Demirbay’ın koşması sayesinde 2’ye 2 eşitlik sağlanmış durumda. Kırmızı dikdörtgen bulunan bütün bölgelerde sayısal eşitlik var. Bu her Galatasaraylı futbolcuyu bir Gaziantep FK’lı futbolcu marke ediyor demek. Ancak hamle üstünlüğü Galatasaray’da.
(Kaynak: www.beinsports.com.tr )
Kerem Aktürkoğlu’nun attığı gole bakıyoruz. Biraz önce topa kafa vuran Demirbay yere düşmüş durumda, ama mücadelesini yerde sürdürüyor. Demirbay kafa vuruşunu yaparken kaleye yakın olan Aktürkoğlu ise birden geriye koşuyor ve vücudunu neredeyse 180 derece döndürerek sağıyla topa çok sert vuruyor.(Kaynak: www.beinsports.com.tr )

 

Burada sonucu tayin eden hamle Aktürkoğlu’ndan geliyor. Demirbay topa kafa vurduğunda ofsayt pozisyonunda olan Aktürkoğlu hızla geriye dönüyor. Gaziantep FK’nın sağ kanat oyuncusu Ömürcan Artan’ın kendisini takip etmemesinden de yararlanarak vücudunu gol için kuruyor. Sol ayağını destek ayağı olarak kullanıyor ve neredeyse 180 derece dönerek sağ ayağıyla çok sert vuruyor (yukarıdaki fotoğraf).

İkinci gol

Ofsayt atışından sonra geride paslaşan Galatasaray’da Muslera dakika 62,57’de yerden bir topla sol çizgiye basan Angeliño’yu görüyor. Angeliño topu gerideki Bardakcı’ya veriyor. Tam bu noktada Demirbay kendini göstererek Bardakcı’dan topu istiyor. Bardakcı iç koridordaki Demirbay’a oynuyor (aşağıdaki fotoğraf).

Icardi’nin attığı ilk golün 11 saniye öncesine bakıyoruz. Galatasaray’ın sol stoperi Bardakcı,
kırmızı daire içindeki Demirbay’a pas veriyor. O da hemen karşısındaki Angeliño’yu görerek
iki Gaziantep FK futbolcusunu oyundan düşürecek. (Kaynak: www.beinsports.com.tr )

 

Demirbay hemen çizgideki Angeliño’ya pas veriyor. Böylece iki Gaziantep FK’lı futbolcu, Brayan Riascos ve Furkan Soyalp oyundan düşmüş oluyor. Angeliño kendine yaklaşan Kerem Aktürkoğlu’na pas vererek öne doğru hareketleniyor. Bu hareketiyle Gaziantep FK’nın sağ kanat oyuncusu Ömürcan Artan’ı ekarte etmiş oluyor. Angeliño’dan topu alan Aktürkoğlu ise yumuşak biçimde tekrar onu görerek ileriye doğru koşusuna başlıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Icardi’nin attığı ilk golün yedi saniye öncesine bakıyoruz. Galatasaray’ın sol beki Angeliño (daire içinde) al ver yaptığı Kerem Aktürkoğlu’nu (dikdörtgen içinde) kaçırmak üzere. Golün kokusunu almış olan Icardi de (hakemin hemen sağındaki) ileriye hareketlenmek üzere. (Kaynak: www.beinsports.com.tr )

 

Beklendiği gibi Angeliño Aktürkoğlu’nu kaçırıyor. Böylece oyundan düşen Gaziantep FK’lı futbolcu kümesine sağ stoper Ertuğrul Ersoy da eklenmiş oluyor (aşağıdaki fotoğraf).

Icardi’nin attığı ilk golün beş saniye öncesine bakıyoruz. Angeliño’nun kaçırdığı Kerem Aktürkoğlu (dikdörtgen içinde) hızla Gaziantep FK ceza sahasına yöneliyor. Golü atacak olan Icardi de (daire içinde) depara başlamış durumda. 53 sırt numaralı Barış Alper Yılmaz da rakip kaleye koşusunu sürdürüyor. Galatasaray’ın sol koridorda art arda yaptığı dört pas sonrasında oyundan düşen Gaziantep FK futbolcuları da umutsuz bir şekilde Aktürkoğlu’nu yakalamaya çalışıyorlar. (Kaynak: www.beinsports.com.tr )

 

Hızlanan Kerem Aktürkoğlu’nun karşısına Gaziantep FK’nın merkez stoperi Marko Jevtoviç çıkıyor, ama topa hamle yaptığı anda dengesini kaybediyor. Böylece son engelden kurtulan Aktürkoğlu bomboş ceza sahasına girerek Mauro Icardi’ye asist yapıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Icardi’nin (daire içinde) attığı ilk gole bakıyoruz. Icardi gol olacak vuruşunu yapmış durumda. Sol öndeki Kerem Aktürkoğlu gol anını bekliyor. Bu hücumda top ayağına değmeyen 53 sırt numaralı Barış Alper Yılmaz ise Gaziantep FK’nın sol kanat oyuncusu 11 sırt numaralı Mustafa Eskihallaç’ı üzerine çekerek Icardi’ye boş bir pist bırakıyor. (Kaynak: www.beinsports.com.tr )

 

Bu golde dikkati çeken iki unsur var. İlki golde Galatasaray’ın sol kanadında görev yapan bütün oyuncuların, sırasıyla Bardakcı, Kerem Demirbay, Angeliño ve Kerem Aktürkoğlu’nun ayakları topa değiyor. İkinci unsur; Galatasaray’ın hücum sırasında topa ayağı değmeyen tek forvet oyuncusu Barış Alper Yılmaz’ın da Gaziantep FK futbolcusu Mustafa Eskihallaç’ı üzerine çekerek Icardi’ye gol atması için boş bir alan bırakıyor.

Gaziantep FK: Bol şut, az pozisyon

Gaziantep FK dünkü maçta Galatasaray kalesine 15 şut çekti. Bu aslında lig ortalamasının oldukça üzerinde (örneğin Galatasaray son lig maçında rakibi Trabzonspor’a sadece beş kez şut atma fırsatı vermişti) ve dün Galatasaray’ın çektiği şut sayısıyla aynı.

Bununla ilgili iki detay vermek istiyorum. İlki Gaziantep FK’nın attığı şutların dokuzu ikinci yarı, sekizi de maç 3-0 olduktan sonra geldi. İkincisi Gaziantep FK maç boyunca attığı toplam 15 şuttan sadece 0,68 değerinde gol beklentisi (xg) üretebildi. Yani şut başına 0,04. (Bu değer Galatasaray’da 2,15 idi, her ne kadar bu değerin 0,78’i penaltıdan da gelse.)

Niçin bu kadar emin konuşuyorum. Şundan; Galatasaray tüm maç boyunca bir pozisyon hariç geçiş savunmasında hep Gaziantep FK’ya sayısal üstünlük sağladı. Bu nedenle de tek pozisyon hariç ciddi bir tehlike yaşamadı kalesinde. Zaten maçı izleyenler Muslera’nın ekstra kurtarış yaptığını hatırlamayacaklardır.

Ne demek istediğimi daha iyi göstermek için buraya iki örnek alacağım.

İlk örnek. Dakika 31,20. Gaziantep FK kalecisi Batuhan Şen ayakla oyun kuruyor. Beş pas sonrasında top Aleksandru Maxim’e geliyor. Topla ilerleyen (aşağıdaki fotoğraf) Maxim’i Victor Nelsson bozuyor. Boşta kalan topu Riascos sağdan bindiren Ömürcan Artan’a veriyor. Onun sola kayıp sol ayakla yaptığı vuruş ise Muslera’da kalıyor.

Top ayağında olan Maxim’in dribling yeteneği üzerinden gelişen bu hücumda Galatasaray yarı sahasına bakıyoruz. Görüldüğü gibi beyaz dikdörtgenle belirlenmiş alanda bire bir eşleşmeler var. Bölgenin dışında olan Angeliño da (kırmızı daire içinde) sağdan bindiren ve kadrajda olmayan Ömürcan Artan’ı kontrol ediyor. Bu durumda Maxim’i sadece beyaz daire içindeki Galatasaraylılar Torreira ve Demirbay durdurabilir. Ama onlar da hızlı olmadıkları için Maxim ikisinin de yanından sıyrılarak onları ekarte edecek. (Kaynak: www.beinsports.com.tr )

 

Bu aslında Gaziantep FK’nın ustalıkla kurguladığı ve muhtemelen antrenmanda çalışılmış bir pozisyon. Hücumun başında Galatasaraylı futbolcuların hepsi Gaziantep FK’lı oyuncularla eşleşmiş durumda, birisi, 5 sırt numaralı Furkan Soyalp hariç (aşağıdaki fotoğraf).

Galatasaray’ın maç boyunca yaşadığı en tehlikeli iki pozisyondan birinin birkaç saniye öncesinde Gaziantep FK yarı sahasına bakıyoruz. Yukarıdaki kırmızı dikdörtgenlerden de anlaşıldığı gibi bütün Gaziantep FK’lı oyuncular Galatasaraylılar tarafından bire bir marke edilmiş durumda, beyaz daire içindeki Furkan Soyalp hariç. Bunun nedeni, Soyalp’i marke etmesi gereken ve kadraj dışında kalan Bardakcı’nın Gaziantep FK santrforu Riascos’u bire birde alması. (Kaynak: www.beinsports.com.tr )

 

Bu pozisyonda Soyalp’in boş kalmasının nedeni Abdülkerim Bardakcı’nın Gaziantep FK santrforu Riascos’la eşleşmiş olması. Bu hücumda kimseyle eşleşmemiş olan Victor Nelsson’un onu marke etmesi ise sahanın öbür yarısında olduğu için mümkün değil. Dolayısıyla burada Gaziantep FK’nın ustaca kurguladığı istem dışı bir hataya sürükleniyor Galatasaray.

İkinci örnek

Dakika 49,33. Papy Djilobodji’nin orta sahadan kullandığı faul atışını Torreira kafayla karşılıyor, bu topu Djilobodji yine kafayla Galatasaray ceza sahasına gönderiyor. Bu sırada Galatasaray defansı ofsayt için ileriye çıkıyor. Savunma hattıyla beraber Angeliño da ileri çıkıyor ve bu sırada ileriye doğru koşan Furkan Soyalp’i gözden kaçırıyor. Böylece ofsaytta olmayan Soyalp topu Galatasaray ceza sahasında tek başına kontrol ediyor. Fakat Angeliño onu bir şekilde rahatsız ettiği için Soyalp sol ayağıyla etkisiz bir şut çıkarmak zorunda kalıyor (bu şutun xg değeri 0,14 idi). Soyalp’in elverişli durumda attığı bu cılız şut Muslera’da kalıyor.

Sonuç

Molde FK eşleşmesinde oynanan oyunlardan dolayı Galatasaray’ın Gaziantep FK karşısında puan kaybı yapması çok sürpriz sayılmıyordu. Ama Galatasaray maçın başından itibaren oyunu elinde tutmayı başararak başta taraftarları olmak üzere spor kamuoyunu yanılttı yine.

Bu maça ilişkin minik cümleler halinde söylemek istediğim bazı şeyler var.

⦁ Galatasaray’ın aslında zorlanıyor gibi görünmesine karşın 1-0’ı iyi oynayan bir takım olduğu dün bir kez daha belgelendi. Milli maç arasında Okan Buruk’un öğrencilerini bir an önce maçı koparacak bir tempoya çıkarmasını beklemeliyiz.

⦁ Dün Demirbay’ın sahada ortaya koyduğu profil Galatasaray’ın yeni transfer edeceği sekiz numara hakkında ciddi bir ipucu verdi. Yeni transferin Demirbay’ın dün sergilediği katkıdan daha fazlasını verebilmesi için top sürme yeteneğinin yanı sıra daha hızlı ve atlet olması da kanımca yeterli olacaktır. Galatasaray’ın eksiği böyle bir profil.

⦁ Tetê dün ilk kez Süper Lig’le tanıştı. Onun hakkında iki şey söylemek istiyorum. Tetê sanılanın aksine defansif görevlerinin farkında olan ve bunları eksiksiz yerine getirmeye çalışan bir forvet oyuncusu. İkinci olarak, fizik kalitesini yukarı çekmesi durumunda tek başına kilit çözebilen bir takım oyuncusu izleyebiliriz.

⦁ Angeliño hakkında sıklıkla hücumu iyi, defansı kötü yorumu yapıldı şimdiye kadar. Dün bu önermenin pek doğru olmadığını gördük. Angeliño’nun defansı ve savunma matematiği oldukça gelişmiş durumda. Ne var ki dün hücumda birkaç atak dışında savunmada fazla katkı veremedi. Ama bu korkulacak bir şey değil. Kısa bir süre sonra bu departmanda da aşama kat edecektir.

⦁ Kerem Aktürkoğlu, belli ki bu maç öncesinde “her pozisyonda Icardi’yi bulmalıyım” fikrini biraz beyninin dışına atmış. Bu sayede yine eski Aktürkoğlu’ndan pasajlar sundu. Daha az riskli, daha basit oynadı ve böylece verimliliği oldukça arttı. (Maç sonrasında verdiği içimizdeki self-oryantalistlere yönelik mesajı yerinde ve iyiydi.)

Melih Şabanoğlu kimdir?

Melih Şabanoğlu, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu.

Okur, yazar, merak eder. Çocukluktan itibaren her yaş döneminde ve değişik sektörlerde çalışırken spor ve futbol, amatör tutkusu oldu hep.

Futbolun matematiğini anlamaya çalıştı. Sabahtan akşama dek muhtelif maçlar izleyerek geçireceği günlerin hayalini kurdu.

Ana ilgi ve uğraş alanı ise Osmanlı modernleşmesi ve geç Osmanlı döneminde spor tarihi.

Bu konuda Kuruluş: Mekteb-i Sultani’den Galatasaray Spor Kulübü’ne Türkiye’de Futbolun Erken Çağı (1904-1907) başlıklı bir kitabı var.

Önümüzdeki dönemlerde bu çalışmanın diğer ciltlerini çıkarmayı umuyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Modern futbol Galatasaray’a ters geliyor

Dünkü Beşiktaş hezimetine de ben aynı kapsamda, modern futbol zihniyetiyle oynayan bir takıma karşı elde edilen yenilgi gözüyle bakıyorum

Son mu, başlangıç mı?

Türkiye ilk yarısında oldukça etkili olduğu maçta Hollanda’ya 2-1 yenilerek Avrupa Futbol Şampiyonası’na çeyrek finalde veda etti. Bu sonuçla birlikte Montella yeniden eleştirilmeye başlandı. Ancak sağlıklı bir karar için süreci, oyunu ve oyuncuları doğru analiz etmek gerekiyor

Kebap über Schnitzel

11. Kariyer maçını oynayan sadece Demiral, Kadıoğlu ve savunma anlamında Barış Alper Yılmaz değildi. Kanımca Mert Günok da kariyer maçını oynadı. Uzatmanın son saniyesinde yaptığı kurtarış Türkiye milli takım tarihindeki en ikonik anlardan birisi olarak çok uzun süre hatırlanacak, Galatasaraylıların 2000’deki UEFA finalinde Claudio Taffarel’in yaptığı kurtarışı yıllar boyunca unutmamaları gibi

"
"