12 Ocak 2024

Kanatsız güvercin

Galatasaray sezon başında alınan bir dizi yanlış kararın da etkisiyle ilk yarının son maçına tam dokuz eksikle çıktı. Bu eksikliklere, özellikle ikinci yarıdaki iştahsızlığı da eklenince öne geçtiği maçta beraberliğe yakalandı

Galatasaray çoğu zaman olduğu gibi Sivasspor karşısında öne geçti. Ancak maçı koparacak bir futbol oynamayınca bitime altı kala penaltıya yakalandı ve şampiyonluk yarışında iki puan bıraktı.

Ben yazıda Galatasaray'ın berabere kalmasının nedenlerini tartışmaya çalışacağım ve bunları ikiye ayıracağım; yapısal nedenler ve konjonktürel nedenler.

Konjonktürel nedenlerin başında üç temel faktör var. İlki rakibi bire bir adam savunmasıyla karşılayamama. İkincisi de hücum yaptığı anlarda topu hızlandıramama. Üçüncüsü de ikinci yarıdaki skoru koruma içgüdüsü.

Yapısal nedenlere gelince; bunları Galatasaray'ın sezon başındaki kadro planlaması ve bu planlamayı yürüten futbol aklının sığlığı alt başlıkları etrafında ele alacağım.

Şimdi bunları kalem kalem anlatmaya çalışacağım.

1. Ön alan baskısı

Galatasaray Sivasspor karşısında alamet-i farikası olan ön alan baskısı yapamadı. Bunun nedeni Sivasspor karşısında sahaya çıkan kadronun yetersizliğiydi. Neydi bunlar? Öncelikle sezon başında değinmeye çalışmıştım: Galatasaray'da Mauro Icardi'nin alternatifi olarak belirlenen Cédric Bakambu ve Halil Dervişoğlu ön alan baskısı yapmaya çok uygun futbolcular değiller. (Okan Buruk bu nedenle iki maçta da Dervişoğlu'nun "sahte dokuz" gibi geride konumlandırdı ve onun stoperini alıp gerilere gelmesiyle oluşacak koridorlara diğer forvet oyuncularını kaçırmayı planladı.)

Dünkü kadroda ön alan baskısına uygun olmayan oyunculara Wilfried Zaha, Kerem Aktürkoğlu, Kerem Demirbay, Ali Turap Bülbül ve Kâzımcan Karataş'ı da eklemek istiyorum.

Ön alan baskısını önleyen bir diğer faktör ise Victor Nelsson-Abdülkerim Bardakcı tandeminin hızlı olmamasıydı. Bu nedenle özellikle Nelsson, Davinson Sánchez'e oranla daha geride konumlanıyor, bu da etkili pres yapılabilecek alanın büyümesine yol açarak ön alan baskısına zarar veriyor.

Burada konu Nelsson'dan açılmışken Sivasspor'un Galatasaray'ın baskısından kurtulmak için uzun oynarken topu havalandırmadığı ve Nelsson tarafından tutulan Fodé Koita'nın göğsüyle indirebileceği yüksekliğe uzun toplar attığına da değinmeliyim. Koita bu topların çok önemli bir kısmını göğsüyle önüne indirerek Sivasspor'u hücuma çıkardı. Bu da orta sahaların kolayca aşıldığı bir oyuna yol açarak özellikle Galatasaray'ı yordu.

2. Hızlı oynayamama

Galatasaray'ın bir diğer alamet-i farikası hücumun belirli fazında topu hızlı dolaştırarak rakibin defans yerleşimini kolayca geçebilmesi.

Dün Galatasaray tüm maç boyunca topu sadece dört kez hızlı dolaştırabildi. Burada önemli olan bir unsur var. Galatasaray maçın ilk yarısında topu hızla dolaştırmaya daha çok gayret ederken ikinci yarıda bu gayretini skoru koruma amacıyla arka plana attı. Bu nedenle de ikinci yarıda topun hızlı dolaştırılması sayesinde sadece bir pozisyon üretebildi.

Buraya Galatasaray'ın maç boyunca topu hızlı oynamak üzerinden yarattığı dört hücumu alıyorum.

İlk örnek, dakika 16,34. Karataş soldan taç atışıyla topu oyuna sokuyor. Üçüncü pasta top Nelsson'a geliyor. Nelsson yerden dikine ve blok kıran bir pasla Dervişoğlu'nu topla buluşturuyor. Bu pasla Galatasaray hücum yaparken topu hızlı ve dikine oynayarak Sivasspor defansını hazırlıksız yakalıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Galatasaray'ın topu hızlı oynadığı ilk hücumun başına bakıyoruz. Daire içindeki Nelsson uzun ve yerden bir pasla Dervişoğlu'nu (dikdörtgen içinde) topla buluşturarak rakip orta saha blokunu oyun dışı bırakıyor. (Kaynak.)

Dervişoğlu merkeze dönerek topu Mertens'e veriyor. Bu sırada Aktürkoğlu sağ iç koridordan rakip ceza sahasına koşu gösteriyor, Mertens de hemen bu koşuyu ödüllendiriyor. Topun altına giren Aktürkoğlu'nun şutu uzak direğe çarpıp kaleci Ali Şaşal Vural'ın kucağına geliyor.

İkinci örnek

Bir diğer örnek, dakika 21,16. Galatasaray'ın sağ korner direği civarında Lucas Torreira Ali Turap Bülbül'ün de yardımıyla topu Modou Barrow'dan çalıp soluyla orta sahadaki Dervişoğlu'nu görüyor. Dervişoğlu bu uzun pası gelişine Zaha'nın önüne bırakıyor. Böylece 2'ye 2 Galatasaray hücumu başlıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Mertens'in direkten dönen topunun 10 saniye öncesinde Galatasaray hücumuna bakıyoruz. En geriden Torreira'nın attığı blok kıran pası Dervişoğlu gelişine Zaha'nın önüne bırakıyor. Böylece 2'ye 2 Galatasaray hücumu başlamış oluyor. (Kaynak.)

Ancak Zaha hızlı değil. Bu nedenle Sivasspor defansı hızla geriye dönüyor. Galatasaray ise ileride çoğalamıyor. İleriye koşan sadece Mertens var, geriden hızla kadraja girip boş durumda topu istiyor. Zaha onu görüyor hemen. Mertens topu çok az sürdükten sonra kaleye şut çekiyor (aşağıdaki fotoğraf). Bu şut üst direkten dönüyor.

Mertens'in direkten dönen topuna bakıyoruz. 2'ye 2 Galatasaray hücumunu destekleyen Mertens Zaha'dan aldığı pası biraz sürüp Sivasspor kalesine gönderiyor. Bu şut üst direkten geri dönecek. (Kaynak.)

Üçüncü örnek, dakika 44,50. Soldan Karataş taç atışıyla topu hareketlendiriyor. 10'uncu pasta top Bardakcı'ya geliyor. Bu sırada Zaha çizgiye basıyor, Karataş ise iç koridorda. Bardakcı çizgideki Zaha'yı topla buluşturuyor. Onu iki Sivassporlu karşılamaya çalışıyor.

Bu sırada Karataş Sivasspor'un sağ stoperi Caner Osmanpaşa'yı üzerine çekerek onu çizgiye doğru uzaklaştırıyor. Böylece defansta bir koridor açılmış oluyor. O koridora önce Mertens sızıyor, ardında Demirbay. Zaha iki rakip arasından Mertens'e veriyor pasını. Bu sırada Sivasspor'un merkez stoperi Aaron Appindangoyé Mertens'i basmak üzere ileri çıkıyor. Mertens topun üzerinden atlayınca Demirbay'a boş bir koridor açılmış oluyor. Onun soluyla attığı şutu Sivasspor kalecisi Ali Şaşal Vural önleyemiyor (aşağıdaki fotoğraf).

Galatasaray'ın maçtaki golüne bakıyoruz. Mertens (daire içinde) Zaha'nın pasının üzerinden atlayarak topun Kerem Demirbay'ın (dikdörtgen içinde) önüne gelmesini sağlıyor. Onun attığı şut kaleye gidecek. (Kaynak.)

Son örnek

Dakika 59,56. Appindangoyé baskı altında sol çizgideki Uğur Çiftçi'ye oynuyor. Ancak Çiftçi topu kontrol edemiyor, ondan seken topu alan Aktürkoğlu'nun Torreira'ya oynamasıyla Galatasaray hücumu başlıyor. Sekizinci pasta Torreira üçüncü bölge başındaki Aktürkoğlu'na yerden uzun oynuyor (aşağıdaki fotoğraf).

Galatasaray'ın ikinci yarıdaki tek hızlı hücumuna bakıyoruz. Torreira (daire içinde) blok kıran pasla topu Aktürkoğlu'yla (dikdörtgen içinde) buluşturmak üzere. Onun hemen arkasında oyuncu Dervişoğlu. (Kaynak.)

Aktürkoğlu da topu topuğuyla gerisinde ve solunda bulunan Dervişoğlu'na bırakıyor. Onun vuruşunda top kaleci Vural'da kalıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Dört saniye sonrası. Aktürkoğlu'nun pasını alan Dervişoğlu hiçbir yere bakmadan kaleye şutunu çekmeye hazırlanıyor. Bu şut kalecinin üzerine gidecek. Oysa burada Dervişoğlu uzaktan şut çekmek yerine sağındaki Aktürkoğlu'nu veya solundaki Zaha'yı görebilmiş olsa hücum daha tehlikeli olabilirdi. (Kaynak.)

Burada Dervişoğlu ceza sahası dışından şut çekmek yerine sağında ve solunda bulunan Aktürkoğlu veya Zaha'yı topla buluşturabilmiş olsa Galatasaray'ın ikinci yarıdaki bu tek organize hücumu daha tehlikeli olabilirdi.

3. Skoru koruma içgüdüsü

Galatasaray daha önceki maçlarının aksine 1-0 öne geçtikten sonra ikinci golü aramak yerine daha çok skoru korumaya çalıştı. Galatasaray'ın ikinci yarıdaki istatistikleri de bunu açık biçimde ortaya koyuyor.

Galatasaray ikinci yarıda skor 1-1 oluncaya kadar Sivasspor kalesine sadece üç kez şut atabildi. Bunlardan birini yukarıda gördük. Diğer ikisi ikinci yarının başında Karataş'ın çektiği şutla, Demirbay'ın Karataş'ın kullandığı taç sonrasında etrafında dönüp sağ ayağıyla kaleyi yoklamasıydı. Buna ek olarak Galatasaray'ın ikinci yarıda korner kazanmadığını, ayrıca rakip ceza sahasında da sadece sekiz kez topla buluştuğunu da söylemek istiyorum.

Galatasaray'ın kanımca ikinci yarıdaki bu suskunluğunun iki temel nedeni vardı. İlki yorgunluk, ikincisi de daha önceki maçlarda edinilmiş kötü tecrübe. Yani gol yemeyiz duygusu.

Konjonktürel nedenler bunlardı.

Yapısal nedenler

Yapısal nedenlere gelince. Bunları genelden özele şöyle sıralamak istiyorum.

  • Galatasaray'ın maçın 0-0'lık bölümünü iyi oynaması, ama 1-0'ı çok iyi oynayamaması.
  • Birçok maçta skorun elde edilmemesi nedeniyle rotasyondaki oyuncuların sahaya atılamaması.
  • Sivasspor'un futbolcu rotasyonunun Galatasaray'a oranla daha derin olması.
  • Galatasaray altyapısının üretiminin giderek azalması.
  • Florya'daki futbol aklının sağlığı.
  • Sezon başında bek, özellikle de sağ bek rotasyonunun doğru kurgulanmaması.

Sıfır sıfırı iyi oynama

Galatasaray geçen sezon olduğu gibi bu sezon da 0-0'ı en iyi oynayan takımlardan birisi. Nitekim bu yıl 19 maçın sadece birisinde, Ankaragücü karşısında ilk golü yiyen taraf Galatasaray oldu. Ankaragücü ile 0-0 biten iki karşılaşma (Kayserispor ve Fenerbahçe) hariç sezonun ilk yarısında oynamış olduğu 16 maçta ilk golü hep Galatasaray attı.

Bu da bize Galatasaray'ın 0-0'ı iyi oynadığını açık biçimde gösteriyor.

Ancak iş 1-0'ı iyi oynamaya gelince durum bu kadar açık ve berrak değil. Galatasaray tek farkla önde olduğu birçok maçta ya beraberliğe yakalandı, ya da bu skoru korumakta oldukça zorlandı. Bu nedenle de bazı maçlarda farka ve galibiyete oyunun son 10 dakikalık diliminde attığı gollerle ulaştı. İlk aklıma gelenleri hemen sıralayayım: Trabzonspor, Antalyaspor, Beşiktaş, Pendikspor, Adana Demirspor ve Konyaspor karşılaşmaları. 1-0'ın en kötü oynandığı Hatayspor karşılaşmasında ise Galatasaray maçın ilk yarısında ön geçmesine rağmen ikinci yarıda yediği iki golle rakibine yenildi.

Maçları koparamamanın olumsuz etkisi

Maçların önemli bir bölümünü oyunun son 10 dakikalık diliminde koparılmasının görünmeyen bir etkisi var, o da oyun hep bıçak sırtında gittiği için Okan Buruk 18 hafta boyunca oyuncu kazanmaya yönelik ciddi hiçbir hamle yapmadı veya yapamadı. Bunun zararı dünkü Sivasspor karşılaşmasında çok net biçimde görüldü. 75'inci dakikaya gelindiğinde Zaha, Kerem Demirbay, Aktürkoğlu ve Dervişoğlu'nun bariz biçimde yoruldukları göze çarpıyordu. Yorulan bu oyunculara karşı kulübede ise daha önce maçlara ilk 11'de çıkan tek oyuncu vardı: Tetê.

Okan Buruk Zaha'nın yerine Tetê'yi sahaya attı. Ancak yedek kulübesinde daha önce 10 dakika bile olsun oynattığı başka bir oyuncu olmadığı için Demirbay, Aktürkoğlu ve Dervişoğlu'nu oyunda tuttu, ya da kendini tutmak zorunda hissetti. (Ayrıca yedek kulübesinde kanat ve santrfor oynayabilecek başka bir oyuncunun bulunmadığını söylemeliyim.)

Sonuç; Demirbay bedensel ve zihinsel yorgunluktan amatörce penaltıya neden oldu. Aktürkoğlu son 10 dakikada peş peşe gördüğü iki sarı kartla oyun dışı kaldı.

Maça retrospektif biçimde bakınca Demirbay'ın yerine Eyüp Aydın'ın girmesi durumunda Galatasaray'ın 1-0'ı koruma olasılığının daha yüksek olduğu söylenebilir. Ama Okan Buruk açısından duruma baktığımızda bıçak sırtında giden bir maçta Demirbay'ın yerine Aydın'ı sahaya atmanın belirli bir risk olduğu da açık. Terazinin diğer kefesinde ise yorgun Demirbay'ı sahada tutmanın yarattığı risk vardı. Buruk bu riski tercih etti ve böylece Galatasaray beraberliği rakibine verdi.

Sivasspor'un kadro zenginliği

Tam bu noktada şunu da söylemek istiyorum. Önemli eksikliklerine rağmen Sivasspor rotasyon açısından Galatasaray'dan daha zengin bir kadroya sahipti. Nitekim Sivasspor teknik direktörü Bülent Uygun ikinci yarıda ardı ardına Burak Kapacak, Ziya Erdal, Gerson Rodrigues, Abdülkadir Parmak ve Achilleas Poungouras gibi futbolcularını kolayca sahaya sürebildi. Bu ise bizi iki noktaya götürüyor.

İlk olarak 1980'lerin ortasından itibaren A takıma yıldız seviyesinde birçok futbolcu veren Galatasaray altyapısının verimsizliğine. İkinci olarak da sezona üç kulvarda yarışmak için başlayan Galatasaray'daki futbol aklının sezon planlamasındaki sığlığına.

Altyapı kısırlaşıyor

Ozan Kabak'tan sonra Galatasaray altyapısı A takımında forma giyebilecek iki futbolcu üretti: Yunus Akgün ve Emin Bayram. Ancak bunların da devamı gelmedi. Bu nedenle Galatasaray altyapısını Almanya'dan ithal ettiği gurbetçi futbolcularla destekleme yoluna gitti. Almanya altyapısına sahip Eyüp Aydın ve Gökdeniz Gürpüz bu kapsamda transfer edildiler.

Altyapının verimsizliği elbette bu yazının konusu olamaz. Ancak dün gördük ki Florya altyapısı, sakatlıklar ve Afrika Uluslar Kupası nedeniyle eksik kalan takıma yama yapabilecek durumda değil. Bu da bizi Florya'daki futbol aklına götürüyor.

Futbol aklının sığlığı

Bu sığlığı kolayca tahayyül edebilmek için bir an için Bakambu ve Hakim Ziyech dışında Zaha'nın da Afrika Uluslar Kupası için Fildişi Sahili milli takımına çağrılmış olduğunu düşünelim. Oysa bu üç oyuncu da sezon başında Galatasaray tarafından forvet hattını güçlendirmek üzere transfer edildi. Ancak bu adım atılırken kışın oynanacak Afrika Uluslar Kupası'nın pek dikkate alınmadığı anlaşılıyor.

Artı, Galatasaray bu bölgede kanımca toplamda Ziyech ve Tetê'den daha fazla katkı verebilecek Yunus Akgün'ü de elinden ucuza mal olan bir sözleşmeyle kiralık gönderdi. Bir artı daha; bu bölgenin oyuncusu olan Barış Alper Yılmaz da sezon başındaki yanlış planlama nedeniyle kolayca sarı kart görebileceği bir mevkiye, sol beke çekildi. Ki cezası nedeniyle Galatasaray Sivasspor maçında Barış Alper Yılmaz'dan yararlanamadı.

Burada genelden özele doğru ilerleyerek konuyu kanat beklere getirmek istiyorum.

Okan Buruk'un sol bek tarihçesi

Okan Buruk'un çok açık ve net bir futbol anlayışı var: Hücum futbolu.

Buruk'un bu anlayışı iki bekin de ofansif olarak takıma büyük katkı vermesini gerektiriyor. Bu konuyu Okan Buruk'un sol bek tarihçesi üzerinden kolayca anlayabiliriz.

Buruk geçen sezon lige Patrick van Aanholt'la başladı. İngiliz Prömiyer Lig patentli Aanhold bilindiği gibi Hollanda milli takımına yükselmiş atletizmi yüksek bir sol bekti. Defansta çok iyi olmasına rağmen hücum performansı dalgalıydı. Hem bundan hem de üç yerli kuralı nedeniyle Okan Buruk Aanholt'tan vaz geçip sol bekte sırasıyla Kâzımcan Karataş, Emre Taşdemir, Léo Dubois ve Sam Adekugbe'ye şans verdi. Sezonu da Karataş'la kapattı. Bu bekler içinde hücum anlamında en çok katkı veren isim hiç kuşkusuz hem sağ bek, hem de sol bek rotasyonunda gönül rahatlığıyla kullanılabilen Dubois'ydı.

Galatasaray Buruk'un bek felsefesi doğrultusunda sezon başında Angeliño'yu transfer etti ve Dubois'yı da Başakşehir'e kiraladı. Ancak defansta yetersiz olan Angeliño'nun beklenilenin tersine hücumda da takıma ciddi hiçbir katkı veremediğini gördük. Bunun üzerine Buruk, Karataş denemesinden sonra sol beke Barış Alper Yılmaz'ı monte etti. Tuhaftır en çok katkıyı da sol ayağı olmayan Yılmaz'dan aldı. Çünkü Yılmaz futbol karakteri olarak topu ayağına aldığı zaman doğrudan rakip kaleye yönelen bir futbolcu ve bu da Buruk'un beklerinde aradığı bir özellik.

Ancak Barış Alper Yılmaz dünkü maçta sarı kart cezalısı olduğu için Buruk mecburen Kâzımcan Karataş'la maça başladı. Bu da Galatasaray'ın sol koridordaki hücum etkinliğini belirgin biçimde düşürdü. Bunun nedeni Karataş'ın kötü olması değildi aslında.

Temel neden Karataş'ın hücumcu bir bek olmaması. Ancak burada bir parantez açmak gerekiyor. Galatasaray'da başta sol forvet oynayan Zaha olmak üzere takım arkadaşları Karataş'a fazla güvenmiyorlar. Ona karşı duyulan bu güvensizlik ise, Karataş'ı daha cesur oynamak yerine daha sağlamcı oynamaya yöneltiyor, mevcut hücumcu özelliklerinden bilerek feragat etmesine yol açıyor.

Bu hipotezimi savunmak için aşağıya Karataş'ın Sivasspor karşılaşmasındaki ısı haritasıyla, Barış Alper Yılmaz'ın geçen haftaki Konyaspor karşısındaki ısı haritalarını ekliyorum.

Kâzımcan Karataş ve Barış Alper Yılmaz karşılaştırması. Solda Karataş'ın Sivasspor maçındaki ısı haritasını görüyoruz. Sağda ise Barış Alper Yılmaz'ın Konyaspor karşılaşmasındaki ısı haritasını.

Yukarıdaki iki grafikten de anlaşılacağı gibi Karataş daha defansif olmasına rağmen asla kötü bir bek değil. Ancak Galatasaray, takımda ona karşı duyulan güvensizlik ve bunun onda yol açtığı özgüven eksikliği nedeniyle Karataş'ın mevcut özelliklerinden de yararlanamıyor. Dün bunu çok açık biçimde gördük.

Suskun Bülbül

Şimdi dönüp bir sağ bekteki duruma bakalım.

Sivasspor karşılaşmasında sağ bekte Sacha Boey ile Kaan Ayhan'ın beklenmeyen eksiklikleri nedeniyle Okan Buruk mecburen Ali Turap Bülbül'e şans verdi. Futbol karakteri itibariyle Bülbül her ne kadar savunmada oldukça sorunlu da olsa daha ofansif bir bek

Bu nedenle beklenirdi ki Bülbül takıma Sivasspor maçında ofansif bir katkı sağlasın. Ancak bu gerçekleşmedi. Bülbül Galatasaray hücumlarında sadece üç kez etkili biçimde oyuna katıldı, ancak bunlarda da takım arkadaşlarına golle sonuçlanabilecek kilit pas veremedi.

Oysa hızlı olmamasına rağmen cezalı olan Sacha Boey yerine bir önceki Konyaspor maçında sağ bekte oynayan Kaan Ayhan ilk yarıda ikisi Aktürkoğlu'na, biri de Dries Mertens'e olmak üzere üç kilit pas vermiş, maçı da dört kilit pasla tamamlamıştı. Bunun yanı sıra Zaha'nın attığı gol öncesinde kaleyi bulan kritik şutu da o çekmişti. Bülbül'den Sivasspor karşısında Kaan Ayhan'ın bu performansının aynısını beklenemezdi, ama yine de ofansif bir katkı verebilmeliydi. Olmadı.

Ndombélé'nin oynadığı pozisyon

Burada kısa da olsa Tanguy Ndombélé'nin Mertens'in yerine oyuna girmesini de tartışmak istiyorum. Ndombélé karakter olarak dribling yapma ve etkili pas verme yeteneğine sahip bir orta saha futbolcusu. Bu özelliklerinden ötürü daha çok merkezde görev yaptığı maçlarda daha başarılı olabiliyor.

Mertens'in oynadığı pozisyon ise bloklar arasında boşa çıkmayı, şutörlüğü ve forvet özelliğini, hızlı pası ve gezgin oynanmayı gerektiren bir pozisyon. Kanımca Ndombélé bu bölgenin oyuncusu değil. Bana öyle geliyor ki Demirbay dün Mertens'in yerine geçse, Ndombélé de merkezde oynasa Galatasaray hem oyunu daha rahat tutar, hem de daha etkili hücumlar gerçekleştirebilirdi. (Burada tabii yorulmuş olan Demirbay-Torreira ikilisi yerine Eyüp Aydın ve Baran Demiroğlu ikilisinin oyuna sürülmesini ayrı kapsamda değerlendiriyorum.)

Sonuç

Galatasaray yapısal ve konjonktürel nedenlerden ötürü Sivasspor karşısında kendisi gibi oynayamadı. Artı rakibine de alışık olduğundan daha fazla şut atma fırsatı verdi.

Ancak bu beraberlikte en temel nedenlerden birisi de Galatasaray'ın ikinci yarıda ikinci golü aramaktan çok, skoru tutmaya yönelik çabası oldu. Bu da bizi Galatasaray'ın saha içinde liderinin olmamasına götürüyor.

Kanımca ne takımın kaptanları Fernando Muslera, Aktürkoğlu ve Icardi, ne "ağır ağabey" Demirbay, ne Bardakcı, ne de Mertens saha içinde takım arkadaşlarına neleri yapmaları gerektiğini dikte ettirecek liderler değiller. Buna ek olarak Okan Buruk'un yapacağı değişikliklerle takımı ateşlememiş olmasına da dikkat çekmek istiyorum. Burada oyuna atmak zorunda kaldığı oyuncular üzerinden küçük bir şey söylemek istiyorum. Dün oyuna girmelerinden sonra gördük ki bir Eyüp Aydın, bir Baran Demiroğlu sahaya karakter koyma bakımından Demirbay, Aktürkoğlu veya Torreira'dan çok da eksik değillermiş.

Melih Şabanoğlu kimdir?

Melih Şabanoğlu, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu.

Okur, yazar, merak eder. Çocukluktan itibaren her yaş döneminde ve değişik sektörlerde çalışırken spor ve futbol, amatör tutkusu oldu hep.

Futbolun matematiğini anlamaya çalıştı. Sabahtan akşama dek muhtelif maçlar izleyerek geçireceği günlerin hayalini kurdu.

Ana ilgi ve uğraş alanı ise Osmanlı modernleşmesi ve geç Osmanlı döneminde spor tarihi.

Bu konuda Kuruluş: Mekteb-i Sultani'den Galatasaray Spor Kulübü'ne Türkiye'de Futbolun Erken Çağı (1904-1907) başlıklı bir kitabı var.

Önümüzdeki dönemlerde bu çalışmanın diğer ciltlerini çıkarmayı umuyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir galibiyetten fazlası

Kanımca Montella’nın en kritik kararı, zaman ve alan bulmakta sorun çeken Arda Güler’i sahada tutmasıydı. Montella bu kararının ödülünü Arda Güler’in skoru 2-1’e getiren golüyle almış oldu

Bam bam bam…

Galatasaray, çoğu taraftarının stres içinde beklediği Konyaspor virajını, rakibine hiçbir şans tanımadan oynadığı kararlı bir futbolla 3-1 önde tamamlayarak 2023-2024 sezonu şampiyonu oldu

Galatasaray sıfır, Fenerbahçe bir

Fenerbahçe deplasmanda Galatasaray'ı 1-0 yenerek son haftaya az da olsa ümitli girmeyi başardı. Galatasaray ise kenar yönetiminden oyuncularına, maç hazırlığından zihinsel donanıma kadar sıfırdı