17 Eylül 2022

Dönüşümün arefesinde

"Mauro Icardi, bir ceza sahası golcüsü olarak bağlantı oyunundan daha çok beslenmesi gereken bir santrfor kimliğine sahip"

Galatasaray-Konyaspor maçına geçen haftadan bir sekansla başlamak istiyorum. Bize Konyaspor’un takım kimliğini çok güzel gösteren bu sekans geçen haftaki Konyaspor-Hatayspor maçında yaşandı. Dakika 36.20; Konyaspor soldan bir köşe vuruşu kullanıyor. Köşe vuruşu sonrasında Hatayspor ceza sahasından açılan topu Konyasporlu Robert Muriç yeniden rakip ceza sahasına ortalamaya çalıştı, ancak bu top Hatayspor defansı tarafından bloke edildi.

Sahipsiz kalan bu topu Hatayspor’dan Ayoub El Kaabi kaptı ve aniden hızlanarak Konyaspor kalesine doğru akmaya başladı. El Kaabi bu koşuda saatte 34.34 kilometre hıza erişti (haftanın topla en hızlı oyuncusu). Ancak çaprazında inatçı ve hızlı bir Konyasporlu vardı; Robert Muriç. Saatte 33.73 kilometre hıza erişen Muriç, top El Kaabi’nin hafif solundayken kendi ceza sahası önünde bir şekilde ayağını uzatarak tehlikeyi önledi.[1]

Bu pozisyon ne söylüyor bize? Konyaspor’un olağanüstü disiplinli bir takım olduğunu. Şöyle; Muriç Konyaspor’un kullandığı köşe vuruşlarında hızı nedeniyle en geride konumlandırılan iki oyuncudan birisi. Ondan beklenen köşe atışı sonrasında rakibin hızlı hücuma çıkmasını önlemek. O da bunu yapıyor aslında. Yani bir olağanüstülük yok gibi görünüyor bu sekansta. Ama var.

Muriç köşe vuruşu sonrasında topu yeniden Hatayspor ceza sahasına ortalamak için merkeze yakın olan pozisyonunu kaybetmiş durumdaydı, çizgiye daha yakındı. Yani geriye hızla koşmaması için makul kabul edilebilecek bir gerekçeye sahipti. Ama o bu yolu seçmedi ve attığı depar sayesinde El Kaabi’yi yakalamayı başardı. Topu dışarı atarak takımının yiyeceği muhtemel bir golü önledi. Olağanüstü olan bu. Daha da olağanüstü olan Muriç’in Konyaspor’a sezon başında yeni katılmış yeni bir futbolcu olması. Yaz aylarında transfer edilen ve Konyaspor’la toplamda 10 maça çıkmış olan bir oyuncunun görevini bu kadar içselleştirmiş olması çok değerli.

Gerçekten de Konyaspor’a baktığımızda, “auteur sineması”na benzer bir şey görüyoruz; karşımızda bir teknik direktör takımı var. Konyaspor İlhan Palut’un hayal ettiği, neredeyse pozisyon pozisyon, önceden hazırlanmış hikâye çizimleriyle (storyboard) kurguladığı bir takım.

Hücum ederken sahayı rakibi aleyhine genişleten, böylece rakip savunma oyuncuları arasındaki mesafelerin uzamasını sağlayan bir takım Konyaspor. Savunmada ise her rakip atağında topun arkasına geçen, sahayı daraltarak karşısındaki ekibe hiçbir boşluk bırakmayan bir kolej takımını andırıyor.

Galatasaray’ın tempoyla imtihanı

Sahayı çok iyi kullanan Konyaspor karşısında Galatasaray’ın en önemli avantajının temposu olması bekleniyordu. Ligin başlamasının ardından kuvvetli bir set oyununa sahip olmamakla ve tempo yapamamakla eleştirilen Galatasaray’ın tempo anlamında her hafta daha da iyileştiğini son yazıda görmüştük.

Burada, o yazıda yer almayan, ama Galatasaray’ın temposunu perçinleyen iki istatistiğe daha yer vermek istiyorum. Bunlardan ilki kat edilen mesafe içindeki depar oranı. Geçen hafta Galatasaray ligin en az mesafe kat eden takımıydı 110,769 kilometreyle. Ancak kat edilen mesafe içindeki depar oranına baktığımızda tam tersini gördük: Galatasaray yüzde 1,9’la, en fazla depar (saniyede yedi metre ve üzeri hızla yapılan koşular) oranına sahip takımdı geçen hafta.[2]

Galatasaray’ın temposunu işaret eden ikinci istatistik ikili mücadele kazanla sayısı ve oranıydı. Kasımpaşa maçında Galatasaray 139 ikili mücadelenin 83’ünü kazanarak haftanın en çok ikili mücadele kazanan takımı oldu. Peki ikili mücadelenin tempoyla ilişkisi nasıl gerçekleşiyor? Rakibe geçen top hızla geri kazanılarak hücum devamlılığı sağlanıyor, bu ise temponun artmasına yol açıyor.

Maç ne vaat ediyordu?

Galatasaray-Konyaspor karşılaşması bize, rakibini tempo yaparak alt etmeye çalışan bir takımla (Galatasaray), karşısındaki ekibi sahanın tamamını kullanarak yavaşlatmayı planlayan diğer takım arasındaki kapışmayı vaat ediyordu. Ama maç böyle cereyan etmedi. İki takım da tempolu oynadı. Hatta Konyaspor daha fazla.

Gerçekten de istatistikler bize Konyaspor’un Galatasaray’a oranla daha tempolu oynadığını söylüyor.[3] Ancak ben bunun tam tersi olduğunu ileri süreceğim burada: Galatasaray aslında daha tempolu oynadı Konyaspor’a oranla. Ancak Galatasaraylı futbolcuların final hareketlerdeki ve kararlarındaki sorunlar nedeniyle Galatasaray temposunu istatistiklere tam olarak yansıtamadı.

Bu görüşümü, maçın su molası verildiği ana kadarki ilk 25 dakika boyunca yapılan hücum ve savunma aksiyonlarını ana plan üzerinde tek tek ele alarak kanıtlamaya çalışacağım.

Dakika 0.48. Galatasaray sağdan taç atışı kullanıyor. Sacha Boey Yunus Akgün’e veriyor, o da yeniden Boey’ye. (Bu ikili bir daha paslaşacak.) Tam bu an Konyaspor defansı zincirleme kaymayı yapmış durumda. Zincirin en solunda Konyaspor orta saha futbolcusu Bruno Paz var. Yunus Akgün veya Sacha Boey’nin ceza sahasına girmesi durumunda ilk müdahaleyi o yapacak. Ceza alanındaki Dries Mertens’i Konyaspor stoperi Francisco Calvo almış durumda. Bafétimbi Gomis’i ise Konyaspor’un diğer stoperi Adil Demirbağ kontrol ediyor. Kerem Aktürkoğlu solda serbest, fakat Konyaspor’un sağ beki Ahmet Oğuz göz ucuyla onu takip ediyor. Ceza sahası önündeki Soner Dikmen en yakın hangi Galatasaraylı var diye geriye bakıyor, ancak Sergio Oliveira onun kör noktasında kalıyor.

İki saniye sonra tehlikeli bölgede kontrol edilmeyen iki Galatasaraylı var, birisi Oliveira, diğeri Aktürkoğlu. Konyaspor’da sağ önde oynayan Endri Çekici, Oliveira’yı fark etmiş durumda, ama onu Ahmet Oğuz’a bırakarak Aktürkoğlu’nu almak için hareketleniyor. Beş saniye sonra Akgün topu Boey’nin önüne yuvarladığında Oliveira koşusunu yapıyor öne doğru. Boey topu biraz sürdükten sonra Paz’la girdiği ikili mücadeleyi kazandığında Gomis rakibiyle bağlantısını koparıp boşa çıkarmış durumda kendini.

Dakika 0.56’da manzara aşağıdaki fotoğrafta görüldü gibi.

Galatasaray’ın sağ beki Sacha Boey bu sezonki ilk asistinin, Konyaspor da bu sezon kalesinde göreceği ilk golün eşiğinde.

Çizgi üstünde ayakta kalan Boey’nin üç seçeneği var. Çizgiye paralel Oliveira’ya oynamak, geriye Gomis’e çıkarmak, ya da Mertens’i görmek. O ilkini yapıyor ve iki kişi arasında Oliveira’ya veriyor topu. Böylece taç atışını izleyen beşinci paslaşma sonrasında ve 10 saniye içinde Galatasaray gole kavuşuyor. Altı hafta boyunca gol yememiş olan Konyaspor defansı Galatasaray’ın bu hareketliliği karşısında ceza sahasında sayısal çoğunluğu elinde bulundurmasına rağmen maçın henüz birinci dakikası bitmeden topu kalesinde görüyor.

Burada küçük bir parantez açıyorum. Oliveira’nın minyatür kalelere atılan golleri andıran vuruşu bize zor olanı basitmiş gibi gösteren çok usta bir vuruş aslında. Gelen topa ayağını uzatarak klasik bir santrfor golü atmıyor Oliveira. Parmaklarının ucunda, topun kendisine gelmesini bekliyor sadece. Top gelince de beşe iki idmanlarında gördüğümüz basit vuruşlardan birisini yapıyor. Parantezi kapatıyorum.

Aslında bu hücum Galatasaray’ın klasik set hücumu. Daha önceki maçlardaki set hücumlarında ne görmüşsek, burada da onu görüyoruz. En sağda Akgün ve Boey ikilisi. Merkezde Gomis, Oliveira ve Mertens. En solda ise yine merkeze kıvrılmış olan Kerem Aktürkoğlu. (Aynı set solda Aktürkoğlu ve Patrick van Aanholt üzerinden oynandığında merkeze kıvrılan bu kez Yunus Akgün oluyor ve duruma göre Boey.)

Galatasaray’ın set hücumlarının yaslandığı bir temel prensip var; rakibe yapılan sürpriz baskın. Galatasaray bu sürprizleri Boey’nin patlama gücü ve hızı, Akgün’ün çalımları, Aktürkoğlu’nun çalım ve boş koşuları ile Aanholt’un Aktürkoğlu’nun boşalttığı kulvara sızmasıyla üretiyor. (Bu hücumda Boey’nin patlama gücü ve hızı sayesinde sürpriz baskın yapıldı.)

Tempo devam ediyor

Dakika 4.52. Van Aaanholt topu çalıp hemen Oliveira’ya oynuyor. O da soldaki Aktürkoğlu’na. Galatasaray hızlı geçiş hücumuna çıkmış durumda. Aktürkoğlu biraz topu sürdükten sonra merkezdeki Oliveira’ya oynuyor. Tam o an olay mahallinde iki takımdan da beşer oyuncu var. Gomis önce koşu gösteriyor, ardından rakip stoperi üzerine çekerek sola devriliyor. Böylece Oliveira’nın önünde bir koridor açmış oluyor. Sağdan ise Akgün bomboş geliyor. Ancak burada Oliveira final pasında hata yapıyor ve Akgün’ü topla buluşturamıyor.

Bu hücumun en önemli özelliği, Konyaspor gibi hem alan, hem adam adama iyi savunma yapan ve hızla geriye koşan Konyaspor’u bu şekilde yakalamak. Ancak bu hücum Oliveira’nın bu basit hatası nedeniyle şuta dönüşmüyor. Dahası da var; topu kapan Konyaspor Galatasaray’ı hazırlıksız yakalayıp geçiş hücumu başlatıyor. Konyaspor bu hücumda doğru oynayarak şut üretebiliyor, ancak bunu Fernando Muslera kurtarıyor.

Aslında bu sekans Galatasaray’ın tempolu oyununun Konyaspor’un temposunu da yukarı çektiğini gösteriyor bize.

Dakika 6.18. Emin Bayram Konyaspor’un uzun oynadığı topu orta saha civarında kafayla Oliveira’ya indiriyor. O da Lucas Torreira’ya veriyor. Dokuz pasın ardından van Aanholt boş koşu gösteriyor soldan. Dolayısıyla Galatasaraylıların yaptığı basit paslaşmalar birden ölümcül bir hücuma dönüşüyor Torreira’nın bu boş koşuyu değerlendirdiği uzun pasıyla. Ancak Aanholt ceza sahası içinde topu kontrol edeceğine kafayla Gomis’e pas vermeye çalışıyor ve top kaybı yapıyor.

Geliyoruz dakika 10.20’ye. Muslera sol kanatki Aanholt’a uzun oynuyor. Aanholt ise topu gelişine Aktürkoğlu’nun koşu yoluna indiriyor. (Aanholt’un maçtaki nadir olumlu hücum aksiyonlarından birisi bu.) Aktürkoğlu bire bir kalıyor rakibiyle, içeri çevirmek istediği bu topu Konyaspor stoperi ayağını koyarak kornere atıyor. (Galatasaray topu bu atakta yedi saniye içinde kendi ceza sahasından rakip ceza sahasına taşıyor iki pasla. Dikkatli okuyucular bunun bir Galatasaray seti olduğunu ve geçen hafta Kasımpaşa karşısındaki atılan ikinci golün bu setten geldiğini hatırlayacaklardır.)

Dakika 10.55; Galatasaray’ın bu hücumun ardından kullandığı köşe vuruşunu Konyaspor kalecisi İbrahim Şehiç yakalıyor ve hızla oyuna sokuyor. Konyaspor Galatasaray’ın cephe gerisi savunmasını (rest-defans) test ediyor bu atakta. Altı Konyaspor futbolcusu hızlı atağa katılıyor, ancak Galatasaraylı oyuncular da geri hızlı koşuyorlar. 15 saniye sonra Konyasporlu Zymer Bytyqi topu Galatasaray ceza sahasına ortaladığında Gomis dışındaki bütün Galatasaraylı futbolcular kadrajdaydı (aşağıdaki fotoğraf). Ortalanan topu penaltı noktası civarında Aktürkoğlu tarafından uzaklaştırılıyor. Görüldüğü gibi Galatasaray’ın cephe gerisi savunması oldukça iyi ve kararlı.

Konyaspor’un hızlı hücumu. En soldaki dikdörtgende yeterince hızlı geriye dönememiş Nelsson’u görüyoruz, önündeki dikdörtgendeki Torreira da yavaş koşanlar arasında. Emin Bayram ise Muhammet Demir’i (en sağdaki dikdörtgen) marke etmek için ceza sahasındaki yerini çoktan almış durumda. En soldaki Bytyqi’nin yaptığı ortayı, 23 sırt numaralı Çekici’nin önünü kapatan Kerem Aktürkoğlu (daire içinde) uzaklaştıracak.

Bu pozisyonda üç isim öne çıkıyor; Torreira, Emin Bayram ve Victor Nelsson. Konyaspor’un hızlı hücumunda Torreira’nın geriye yavaş koştuğu, daha doğrusu hızlı koşamadığı gözden kaçmıyor. Galatasaray’ın sol stoperi Emin Bayram ise köşe vuruşunda Şehiç topu yakaladığında takımın en ilerideki oyuncusu durumundayken geriye çok hızlı koşarak rakip santrfor Muhammet Demir’i marke etmeyi başarıyor. Nelsson; o da geriye yavaş koşanlar arasında.

Dakika 14.13. Konyaspor’un kullandığı köşe vuruşunda Galatasaray hızlı atağa çıkıyor. Gomis rakip kaleye topla inerken Guilherme’nin şarjıyla yere düşüyor. Top Şehiç’e geliyor. Onun başlattığı 10 paslık trafiği sonucunda top Çekici’ye geliyor. 14.44’te uzaktan vuruyor Çekici ve Konyaspor’un golünü atıyor.

Burada üzerinde durulması gereken iki nokta var. İlki Galatasaray orta sahası bu paslaşmalarda kolayca deliniyor. Top Çekici’ye pas verecek olan Amir Hadziahmedoviç’e geldiğinde üç Galatasaray orta saha oyuncusu, Torreira, Oliveira ve Mertens topun gerisinde kalıyorlar jogging temposunda koşu yaptıkları için. Bu sayede Çekici hiçbir engelle karşılaşmadan şut atabildi. (Aynı Çekici dakika 25.56’da Oliveira’dan ceza sahası önünde kaptığı topu da şuta çevirecek, ancak top direkten dönecek.)

İkinci nokta. Aslında Galatasaray’ı analiz eden rakipleri oyun içinde Muslera’nın kalesini savunamayacak denli önde kaldığını, ya da artık reflekslerinin zayıfladığını fark etmiş durumdalar. Hatırlayalım; geçen hafta Kasımpaşalı Mickaël Tırpan iki kez, Haris Hajradinoviç ise bir kez uzaktan şut denemişti ve hepsi de tehlike yaratmıştı. Geçen hafta ve dünkü şutlar birer tesadüf eseri olamaz, belli ki Galatasaray’ı analiz edenler defterlerine, “Muslera sık sık uzaktan yoklanmalı” notunu düşüyorlar. Muslera’nın bu zaafının, uzaklardan iyi vuruşlarıyla tanınan Çekici tarafından net biçimde cezalandırıldığı çok açık.

Rus ruleti

Dakika 22.14. Yaklaşık 11 dakika önce hızla geriye koşmasını övdüğümüz Emin Bayram topla oynarken tecrübeli Muhammet Demir’in şarjına maruz kalıyor.  Yere düşer gibi oluyor, ama koşusunu sürdürmeyi başarıyor. Bayram aut çizgisine doğru Demir’e vücut şarjı yapmak isterken yere düşüyor. Rahat kalan Demir topu çaprazdaki Hadziahmedoviç’e çıkarmayı başarıyor. Ancak Hadziahmedoviç’in vuruşu, önüne kendini atan Nelsson’dan sekerek direkten geri dönüyor. Topu Muslera yakalıyor ve ve Boey’ye oynayarak Galatasaray’ın hızlı hücumunu başlatıyor. Boey boş koşu gösteren Yunus Akgün’ü kaçırıyor. Böylece Akgün ceza sahasına giriyor, ancak Gomis ve Mertens’e pas verecek açıyı bulamıyor. Aktürkoğlu yaklaşıyor pas almak için. Ancak Akgün topla oyalanınca o açı da yok oluyor, Boey’nin önüne bırakmak dışında seçeneği kalmıyor. Boey’nin şutu yandan dışarı çıkıyor. Tüm bunlar 11 saniye içinde gerçekleşiyor; Galatasaray yine iki pasla rakip ceza sahası içinde.

Emin Bayram’ın kaptırdığı topta başta Aanholt ve Boey (sarı dikdörtgen içindeler) olmak üzere Bayram, Torreira ve Nelsson haricindeki hiçbir Galatasaray futbolcusu geriye depar atmadı. Bu nedenle kırmızı dikdörtgen içindeki Hadziahmedoviç hiçbir Galatasaraylı oyuncu tarafından rahatsız edilmeden penaltı noktasına kadar gelerek kolay bir şut çıkarabildi.

Burada üzerinde durulması gereken iki nokta var. İlki Galatasaray savunması. Emin Bayram’ın kaptırdığı topta Torreira ve Nelsson hızla geri koştular. Torreira bu pozisyonda Bayram’ın dublajına girerken Nelsson’un hiç çevre kontrolü yapmadan pozisyonun içine daldığını gördük. Ancak burada asıl sorun Hadziahmedoviç’in Galatasaray penaltı noktasına kadar hiç marke edilmeden boş koşu yapabilmesi. Daha da kötüsü kadraja Hadziahmedoviç’in ardından üç Konyasporlu oyuncunun daha girmesi; başta Aanholt ve Boey olmak üzere bu pozisyonda hiçbir Galatasaraylı futbolcu geriye depar atmadı.

İkinci nokta. Direkten dönen top sonrasında başlayan Galatasaray atağında Boey’nin şutu elbette golle sonuçlanabilirdi. Ancak burada Yunus Akgün’ün topla oyalanması ve pas açılarını kaçırması dikkat çekiyor. Bu hiç kuşkusuz, üzerinde durulması ve iyileştirilmesi gereken bir kusur.

Geliyoruz dakika 23. 47’ye. Aanholt taç atışı kullanıyor. Üst üste yapılan 11 pas sonrasında dakika 24.16’da Oliveria rakip yarı saha ortasında topla buluşuyor. Burada sahaya baktığımızda Galatasaray’ın klasik set hücumu yerleşimini görüyoruz. İki bek Boey ve Aanholt taç çizgilerine yakın. Kerem Aktürkoğlu merkeze devrilmiş. Gomis onun gerisinde. Yunus Akgün ve Mertens sağ half space’teler.

Aktürkoğlu ve Gomis biraz geri gelerek rakip stoperlerin ters ayakta yakalanmaları için gayret gösteriyorlar. Çünkü ikisi de Mertens’in rakip ceza sahasına koşu gösterceğini sezmiş drumdalar. Nitekim Mertens o boş koşusunu yapıyor ve Oliveira onu topla buluşturuyor. Mertens burada topu kafayla Gomis’in önüne indirmek istiyor, ancak Adil Demirbağ araya girerek topu taca atıyor. Burada Yunus Akgün’ün pasif kaldığını görüyoruz, Mertens’le birlikte ceza sahasına hareketlenmiyor. Oysa bunu hücum başka bir şekilde gelişebilirdi.

Görüldüğü gibi oyunun sadece 25 dakikası bile bize Galatasaray’ın tempolu oyununun final hareketler ve kararlardaki hatalar nedeniyle istatistiklere pek yansımadığını gösteriyor.

Mevcut durum analizi

İlk yedi hafta gördüklerimiz üzerinden hızlı bir analiz yaptığımızda ortaya çıkan tablo şu şekilde:

Galatasaray karma bir oyun paketi oluşturmak peşinde. Bir yandan topa hükmetmek istiyor. Diğer yandan da hızlı, doğrudan ve tempolu oynamak istiyor. Ve de en önemlisi bunların hepsini aynı anda gerçekleştirmek istiyor. Okan Buruk’un “önce topa hükmedeyim, bunu sağladıktan sonra doğrudan futbola geçerim ve tempoyu artırırım” gibi bir düşüncesinin olmadığı anlaşılıyor.

Aslında Giresunspor maçı hariç Galatasaray’ın en başından itibaren tempolu oynamaya çalıştığı görülüyor. İlk haftadan itibaren daha hızlı rakip kaleye gitmeye çalışan, daha doğrudan oynamaya gayret eden, topa hükmettiği sekanslarda bile oyun içinde kendi lehine önemli kırılma anları sağlayarak sonuç peşinde koşan bir Galatasaray izliyoruz.

Galatasaray’ın oynamak istediği bu futbol, yüksek fizik kalitesini gerektiren bir futbol. Çünkü daha doğrudan, daha hızlı ve tempolu oynamak saatte 25 kilometre ve üzerindeki hızlara çıkan deparlı koşuları gerektiriyor.

Tempolu oynamak, enerjiyi verimli kullanmak adına doğru ve akıllı oynamayı gerektiriyor. Doğru ve akıllı oynamak ise en az enerjiyle en yüksek verimi mümkün kılacak final hareket ve kararlarla mümkün. Bugün itibariyle Galatasaray’ın hücum omurgasını oluşturan futbolcuların doğru ve akıllı oynamayı başarmaları için önlerinde kat etmeleri gereken ciddi bir mesafe var.

Genel spor kamuoyundaki oryantalist bakış açısından dolayı nasıl geçen yıl Taylan Antalyalı ile Berkan Kutlu günah keçisi ilan edilmişse, bu yıl da Yunus Akgün ile Kerem Aktürkoğlu hedef tahtasında. Oysa Galatasaray’ın hücum omurgasında sorunlu olan iki futbolcu sadece Akgün ile Aktürkoğlu değil. Tüm omurgada sorun var.

Örneğin Galatasaray’ın set hücumlarında önemli bir yere sahip olduğunu gördüğümüz Aanholt’un hücum bölgesindeki başarı pas oranı yüzde 63. Bu yüzdeyle hücumda optimal verimlilik üretmek mümkün değil. (Nitekim dün Okan Buruk, onun yerine Léo Dubois’yı sağ kulvara atarak bu soruna çözüm bulmaya yöneldi ve başarılı da oldu.)

Galatasaray’ın oynamak istediği tempolu oyun, dinamik ve enerjik bir orta sahayı gerekli kılıyor. Bu ise Oliveira ve Mertens’in oyunun savunma yönünde de standardın altına düşmemelerini gerektirdiği gibi, hücumda takımın merkezini ileriye taşıyacak şekilde de hareket etmelerini zorunlu kılıyor. Yani daha fazla topla ve topsuz hareket; ihtiyaç olan şey bu. Şu an için hücumda ve savunmada istenen standarda en yakın oyuncu Oliveira. Çünkü A kalite olmasa da, arada bir kaptırsa da topla hareket edebiliyor. Kilit pas atabiliyor, kritik alanlara sızabiliyor. Mertens ise her geçen maçta standardın altına doğru ilerliyor.

Son olarak Mauro Icardi, bir ceza sahası golcüsü olarak bağlantı oyunundan daha çok beslenmesi gereken bir santrfor kimliğine sahip. Başka bir şekilde söyleyecek olursak önce takımın onu taşıması gerekiyor ki, o da attığı gollerle takımı taşıyabilsin. Ne anlama geliyor bu? Galatasaray’ın bol deparlı ve gittili geldili oyun yapısı Icardi’nin ilk 11’e girmesiyle biraz daha hasara uğrayacak.

Eylem planı

Tüm bunları alt alta koyduğumuzda önümüzdeki dönemde Galatasaray’ı bir dönüşümün beklediği sır değil. Bu açıdan Okan Buruk’un milli maç arasında üzerinde düşünmesi ve çözümler üretmesi gereken birkaç önemli konu olduğu görülüyor:

  1. Sol bek sorununu çözmek.
  2. Kanat ortalarının iyileştirilmesi.
  3. Oyunun savunma ve hücum yönünü özverili oynayacak, taktik disiplini yüksek orta saha yapısını ortaya çıkarmak.
  4. Hücum omurgasını takımın merkezini ileriye taşıyacak oyuncularla takviye etmek.
  5. Hücumlarda final hareket ve kararların kalitesini artırmak için antrenman yöntemleri geliştirmek.
  6. Tüm takımın Icardi’yi taşıyabilecek hale getirilmesi.
  7. Hücum setlerindeki kolektif uyumun artırılması.

[1] Bu pozisyonda El Kaabi’yi takip eden diğer Konyasporlu oyuncu Adil Demirbağ da 33,98 kilometre sürate erişti. Kaynak; https://twitter.com/InStatTurkiye/status/1569623914552115203. Bu hızlara çıkabilen bir stoperin varlığı Konyaspor için çok önemli ve bize dünkü maça kadar Konyaspor’un niçin gol yememiş olduğu hakkında az da olsa ciddi bir fikir veriyor.

[2] Geçen hafta Galatasaray 2,138 kilometre depar atarken haftanın en çok depar atan ikinci takımı oldu. Galatasaray’ın toplam 2,138 kilometrelik deparının 1,262 kilometresi Sacha Boey (524 metre), Patrick van Aanholt (420 metre) ve Yunus Akgün (318 metre) tarafından koşuldu. Kaynak, https://twitter.com/InStatTurkiye/status/1569617330769985538

[3] İstatistiklere göre Konyaspor 349 başarılı pas yaparak Galatasaray kalesine toplam 19 şut attı. Bu istatistikler Konyaspor’un her 18,36 pastan sonra Galatasaray kalesine bir şut çektiğini ortaya koyuyor. Aynı oran Galatasaray’da 24,38 (439 başarılı pasa karşılık toplam 18 şut) olarak gerçekleşti.

Yazarın Diğer Yazıları

Modern futbol Galatasaray’a ters geliyor

Dünkü Beşiktaş hezimetine de ben aynı kapsamda, modern futbol zihniyetiyle oynayan bir takıma karşı elde edilen yenilgi gözüyle bakıyorum

Son mu, başlangıç mı?

Türkiye ilk yarısında oldukça etkili olduğu maçta Hollanda’ya 2-1 yenilerek Avrupa Futbol Şampiyonası’na çeyrek finalde veda etti. Bu sonuçla birlikte Montella yeniden eleştirilmeye başlandı. Ancak sağlıklı bir karar için süreci, oyunu ve oyuncuları doğru analiz etmek gerekiyor

Kebap über Schnitzel

11. Kariyer maçını oynayan sadece Demiral, Kadıoğlu ve savunma anlamında Barış Alper Yılmaz değildi. Kanımca Mert Günok da kariyer maçını oynadı. Uzatmanın son saniyesinde yaptığı kurtarış Türkiye milli takım tarihindeki en ikonik anlardan birisi olarak çok uzun süre hatırlanacak, Galatasaraylıların 2000’deki UEFA finalinde Claudio Taffarel’in yaptığı kurtarışı yıllar boyunca unutmamaları gibi

"
"