Derbi mağlubiyeti sonrası hem skor hem de oynadığı oyun olarak eleştirilen Fenerbahçe, Kadıköy’de Avrupa Ligi’nin flaş takımı Athletic Bilbao’yu konuk etti. Sarı Lacivertli Takıma gönül verenler, ister tribünde olsun isterse ekran başında olsun, bambaşka bir maç bekliyordu.

Jose Mourinho’nun maç sonu söylediklerine bakarsak, Fenerbahçe’nin maça tıpkı Manchester United karşılaşmasında olduğu gibi çok iyi başladığını, yenilen erken gole rağmen ilk yarıda daha iyi olan ve oyunu domine eden tarafın kendileri olduğunu söylüyordu Portekizli Hoca. Oysa tribündeki ve ekran başındaki taraftar aynı görüşte miydi acaba?

Tribünlerden gelen tepkilere bakacak olursak Fenerbahçe sadece bir maç kaybetmedi. Takımla taraftar arasındaki güveni kaybetti. Sarı-lacivertlilerin son iki maçı bardağı taşıran son damlalar gibiydi. Hatta buna Gaziantep FK karşılaşmasının ilk yarısını da ekleyebiliriz. Yılların şampiyonluk hasretinin üzerine sadece sonuçları değil takımın taraftarı heyecanlandırmaktan uzak, kontrollü oyunu da eklenince tribünler patlama noktasına geldi.

Athletic Bilbao karşılaşması için artık kimin oynayıp oynamadığı, maçın teknik taktik analizi bizler için önemini yitirmiş durumda. Jose Mourinho’nun bundan sonra takımın oyun felsefesini taraftarın beklentisine ve Fenerbahçe’nin DNA’sına göre revize etmesi gerekiyor. Bunu nasıl yapacağı ise hocanın tecrübesi, ustalığı ve ne kadar istediğine bağlı.

Şu andaki durum camia için acı verici olsa da taraftar, yönetim ve takım için iki yol var. Ya kabullenip her şeyi bırakacaklar. Ya da isyan edip birbirlerine daha sıkı sarılacaklar. Her iki kulvarda da hedefler henüz kaybedilmiş değil. Ligde ve Avrupa Ligi’nde konsantrasyonu başka noktalara kaydırmadan saha içine odaklanıp işlerine bakacaklar.