18 Eylül 2021

Semillon'un dönüşü

Bir zamanlar bütün Trakya bağlarını kaplayan, son yıllarda ise unutulmaya yüz tutan Semillon üzümü ikinci baharını yaşıyor. Ve yeni tekniklerle çok iddialı beyaz şaraplara hayat veriyor…

2004'te özelleştirilip tarihe karışan Tekel'in son demleriydi. Türkiye'nin ilk içki kültürü dergisi Gusto'yu çıkarıyorduk ve genel koordinatörümüz Ahmet Örs'le birlikte sıkça uzandığımız gibi yine Trakya'nın bağ bölgelerindeydik. Tekel'deki dostlarımız "Şarköy'de çok yeni, modern bir tesis açtık. Mutlaka görmelisiniz" deyince oraya da bir uğradık.

Denize yakın tesisin müdürü, yanına vardığımızda Ankara'dan gelen bir telefonla boğuşuyordu. Milletvekillerinden biri tesisin dayalı döşeli lojmanında bir akrabasına tatil yaptırabilmek için bastırıyor, müdür de çeşitli bahanelerle atlatmaya çalışıyordu. Devlet işletmelerinde sıkça görülen bu sahneden sonra müdürle birlikte şaraphaneyi gezdik, o zamana kadar gördüğümüz en modern tesis olduğunda karar kıldık. Pırıl pırıl bir çelik tanktan kadehlerimize doldurulan beyaz şaraba ise hayran olduk. Müdür, "Bu tattığınız seçme bağlardan bir Semillon. Bu seneki uluslararası yarışmaya bununla katılacağız" dedi. Şişenin üzerinde "Trakya" etiketi olacak, enfes şarap bugünün en ucuz şarapları fiyatına satılacaktı. Devletçiliğin raconunda "lüks ürün" üretmek yoktu…

Ne var ki, yıllar boyu o kıratta bir Semillon daha tadamadım. Hatta tek başına, göğsünü gere gere bu üzümden yapılmış şaraplara da -2000'lerdeki bir-iki istisna dışında- rastlamadım. Ta ki şu son zamanlara kadar…


Ağustos'ta zümrüt rengine kavuşan Semillon salkımları, hasat olgunluğuna gelince kehribar rengine dönüyor...

Bordo beyazlarının üzümü

"Semiyon" diye okunan, hatta bir zamanlar böyle etiketlenmiş bir yerli şarabı da bulunan Semillon, dünyanın en saygın beyaz üzümleri arasında. Her coğrafyaya pek öyle kolay uyum sağlamasa da, Fransa'nın en fazla bağı olan beyaz üzümlerinden. Daha çok kırmızı şaraplarıyla ünlü Bordo'nun "bilenlerin bildiği" beyazlarının da ana üzümü. Dolgun yapılı, yüksek şeker oranlı bu üzüm Bordo'da Sauvignon Blanc ve Muscadelle ile kupaja giriyor, güçlü yapısıyla şaraba gövde, damakta dolgunluk ve yıllanabilme gücü veriyor. Sauvignon diri asidi ve canlı aromaları, Misket de adeta parfümü andıran hoş kokularıyla Semillon'u destekliyor. Dengelerini bu üç üzüme borçlu Bordo beyazlarının bazıları, aynı şatonun kırmızılarından bile yüksek fiyata alıcı bulabiliyor. Nitekim karakterlerini Semillon'dan alan Graves ve Pessac-Leognan alt bölgeleri beyazları, iyi şatoların iyi rekoltelerinde 50-60 yıla kadar yıllanabiliyor, müzayedelerde kapışılıyor. Yeryüzünün en uzun yıllanabilen şaraplarından Bordo'nun Sauternes bölgesi tatlı beyazları da bu özelliklerini büyük ölçüde Semillon'a borçlu. Avustralya da Semillon üzümüyle zengin, kompleks ve yıllanmaya uygun beyazlara imza atan bir diğer ülke.

Semillon'larda yıllandıkça gelişen bal peteği, badem, incir, olgun kayısı ve akasya çiçeği gibi nüanslar içenlere büyük keyif veriyor, bu şaraplar fazla da serinletilmeden yudumlanıyor.


Semillon üzümünün şarapları 1980’lere kadar çok popülerdi.

80'lerde yozlaşmaya başladı

Türkiye Semillon ile 1935'te Avrupa'ya giderek yüksek kalite şaraplık üzüm çubuklarını Türkiye'ye getiren Doluca'nın kurucusu Nihat Kutman sayesinde tanışmış. Kutman bu üzümleri Mürefte bağlarına dikmiş, 1960'lara gelindiğinde oğlu Ahmet Kutman bu üzümlerden o zamanın en pahalı şarabı olan Villa Doluca'nın beyazını yapmış. Normalde beyaz üzümler fıçıya pek girmezken dağ köylerinde düşük verimde yetişen Semillon'lar büyük fıçılarda 10 yıla kadar yaşlandırılabilmiş, çok da iyi sonuçlar vermiş. Üzüm bölgeye iyi adapte olmuş, köylü tarafından da sevilmiş. Bölgede tesisleri olan Tekel de Semillon'u Trakya'da yaygınlaştırmış, iyi fiyatlara alıp şaraba işlemiş. Ülkenin en çok satılan beyaz şarabı Kavaklıdere Çankaya bile uzun yıllar bu üzümden yapılmış. Semillon beyazları İsviçre'ye de büyük miktarlarda ihraç edilmiş.

Trakya'nın hemen hemen her bağ köyünde yetişen bu üzüm elbette yer yarılıp içine girerek birdenbire kaybolmadı. Ülkenin kanlı bir terör sarmalına sürüklendiği, durgunlaşan sosyal hayat ve yükselen pahalılıkla birlikte şarabın da gerilediği 60'ların sonu ile 80'ler arasında kadar yavaş yavaş sahneden çekildi. Talebin azalması, bağların mirasla bölünmesi ve turizmle kolay para kazanılması gibi nedenlerle yörede bağlara bakılmadı, Semillon iyice azaldı, var olanların da kalitesi düştü. Bağcı deyimiyle, "üzüm yozlaştı".

Trakya'nın bağ ve şarap cenneti Şarköy yazlık villalara, kooperatiflere boğuldu, bağlar sökülüp inşaata açıldı. Üzüme son darbeyi de Tekel'in özelleşmesi ve bu dev kuruluşun üzüm alımından çekilmesi oldu. Devlet kurumu Tekel tarımı canlı tutmak için zararına bile olsa "destekleme alımları" yapıyor, köylünün bir kilo üzümü bile bağında kalmıyordu. Tekel aradan çekilince şarap üreticileri çok seçici davrandılar, orta kırat üzümlere yüz vermediler. Böylece pek çok vasat bağ da sökülüp tarla oldu. 90'larda canlanan şarapçılığın atılımı ise Chardonnay ve Sauvignon Blanc gibi daha popüler beyaz şaraplık üzümlere yaslandı. 2000'lerin başında yöredeki ilk butik şaraphanelerden Umurbey de bu üzümün bağlarını dikip tek başına işleyerek ilk anda bir rüzgâr yarattı ama o da arkasını getiremedi.


Semillon üzümü dolgun gövdeli ve yağlı dokulu beyaz şaraplara hayat veriyor.

Ilık içilen beyaz!

Neyse ki bağlarımızda neredeyse yok olmanın eşiğine gelen bu saygın üzüm yeniden ilgi görüyor, yeniden şaraplık bir değere kavuşuyor. İlk hamleyi Kırklareli'ndeki Saranta şaraphanesi Château Murou serisiyle yaptı. Üzümün son bağlarındaki en iyilerinden 2 bin şişelik üretim, büyük sükse yarattı. Bu dolgun ve zengin beyazlardan sonra, geçtiğimiz günlerde de Kayra Şarapları bir "Old Vine Semillon" çıkardı. 65 senelik yaşlı bağın düşük verimde yetişen üzümlerinden farklı sıkım ve mayalandırma teknikleriyle Türkiye'nin son yıllardaki belki de en yoğun kıvamlı, en ilginç beyaz şarabı elde edildi. O kadar ki, önologları arka etikete "Bu şarabı 14-16 derecede yudumlayınız" yazmak durumunda kaldı.

Semillon ile ilgili en yeni gelişme, bu kez Edirne'den bir butik şaraphanenin bu üzüme sahip çıkması oldu. Arda Şarapçılık üzümün en eski bağlarının bulunduğu Gaziköy'den aldığı üzümleri bütün salkım sıkımı tekniğiyle işledi, iki ufak fıçıdan çıkan 550 şişe duyulur duyulmaz tükendi.

Semillon, bağlarımızda eski bir dost… Bir zamanlar Gusto'da attığımız başlıktaki gibi, "Tekirdağlı Fransız". Unutulmuş, ölüm döşeğine yatmışken neyse ki hatırlandı, potansiyeli çok geç olmadan keşfedildi. Bağcılığı özenle yapıldığında, lâyık olduğu tarzda ve doğru tekniklerle işlendiğinde, ülkemizin en iyi beyazlarından bazılarına hayat verebileceğini gösterdi.

Şimdi sıra bağlarının çoğalmasında, üreticilerimizin de bu üzümden şarapları arttırıp, "İyi beyaz şarap Chardonnay'dir" sanan şarapseverlere keşfettirmelerinde…

Yazarın Diğer Yazıları

Fındıkağacı malikânesi

İskoçya'nın bir numaralı malt viski üreticisinin miras bıraktığı paha biçilmez fıçılar şişelendi, Türkiye'ye kadar geldi…

İçki dünyasından bir Levent Kömür geçti

İçki dünyamızın en büyük şirketi Mey Diageo’yu 7 yıl boyunca yöneten, görevini soranlara “Yeni Rakı’nın genel müdürüyüm” diyen sıradışı bir insanın serüveni…

“Ramazan'ın gülü” giderek soluyor…

Güllaçlarda gül tadının “eser miktarlara” indiği, gül reçelinin hepten unutulduğu, gül likörünün anılarda kaldığı günlerde, sitemli bir Ramazan yazısı…