Bordo’nun St. Emilion kasabasında, bölgenin yeni rekolte şaraplarını tattığımız seans başlamadan önce, tarihi şatonun salonundaki sertifikalara bakıyorduk. Çoğu 19. yüzyıldan kalma süslü ödül beratlarıydı. Uzun boylu, kır saçlı yaşlı adam üslûbundan tanıdığı bir İngiliz çizerin minicik imzasını birinde görünce, çocuklar gibi sevindi. Eski resimlerde bol bol çıplak melek çizilmiş olduğu da dikkatinden kaçmıyordu. Muzip bir tonda, "Nedense hep melekler çıplak, erkek figürler ise giyinik…" dedi. Yeni baktığımız birinde bu defa poposu çıplak bir erkek figürü görünce de, "Neyse, istisnalar da varmış canım!" diye kahkahayı bastı.
Zaten muziplik, hafta başında yitirdiğimiz dünyanın en tecrübeli şarap tadımcısı Michael Broadbent’ın tipik bir özelliğiydi. İlerleyen yaşına rağmen Londra sokaklarında bisikletle gezer, uzaktan seçilen ünlü Panama şapkasıyla "Bu, Michael" dedirtirdi.
Kalemi de renkliydi, yazılarında sık sık küçük kılçıklar da atardı. Bu "kılçık"ların bazen birer sopaya da dönüştüğü olurdu. Adeta bir kült yazar haline gelerek şarap trendlerini dahi belirleyen Amerikalı tadımcı Robert Parker için, "Kafasında referans olarak bir Kaliforniya Cabernet’si olduğunu sanıyorum. Örneğin Burgonya’dan hiç anlamıyor" diyor ve ekliyordu:
"Eğer insan bağbozumundan sonraki Nisan’da taze Burgonya’ları tadacak olursa, elbette hepsini de meyvemsi ve çok güzel bulur. Ama Parker orada tattıklarının henüz şarap olmadıklarının farkında bile değil…"
Michael Broadbent hayatı boyunca en iyilerinden 90 bin şarap tattı
90 bin değerli şarabı tattı, yazdı…
1927’de doğan Michael Broadbent’ın şarap yolculuğu ilginçti. İlk "büyük şarabını" 1947’de tatmış, o yıllar çok nadir bulunan nektarinler eşliğinde yudumladığı 1937 Château d’Yquem’e bayılmıştı. Birkaç yıl sonra üniversitede mimarlık okurken yudumladığı bir Château Lafite’ten ise öylesine etkilenmişti ki, "Ben şarapla ilgili bir iş yapmalıyım" demişti. O günlerini, "Sulama kanallarıyla ilgili kitaplar okumaktan bıkmıştım. Böylece 25 yaşında okulu bırakıp şarap işine girdim, Londra’da bir şarap barı ve ticarethanesi açtım" diye anlatıyordu.
Broadbent birkaç yıl sonra o yıllarda şarap ticaretinin de merkezi olan liman kenti Bristol’e taşındı, burada ünlü Harveys mahzenlerinde küçük bir şarap butiği açarak tecrübesini arttırdı. Asıl çıkışını ise Londra’ya dönüp Christie’s’da şarap müzayedelerini başlattığı 1966 yılında yaptı. Uzun yıllar boyu dünyanın dört yanını gezerek şarap kavları aldı, bunların arttırmalarını düzenledi. Bu arada kalite kontrolü amacıyla açtığı şişelerle de olağanüstü bir tadım arşivi oluşturdu. Tattığı en eski şarap 1727 Rüdesheimer Apostelwein’dı, kendisini tanıdığım 2000’lerde hâlâ şarap tadıyor ve notlarını kaleme alıyordu. Dört asrın en iyi şaraplarını tadabilen dünyanın belki de tek insanıydı.
1968’de ilk kitabı Wine Tasting’i çıkardı, anıtsal eseri Vintage Wine’ı ise 2002’de yayımladı. Tadım notlarını aldığı küçük kara kaplı 133 defter derlenerek yayına hazırlanmış, içlerinden tam 85 bin tadım notu çıkmıştı… Öldüğünde ise defterlerin sayısı 150’ye yükselmiş, tadım notları da 90 bini bulmuştu.
1957’de yerel bir dergide başladığı periyodik şarap yazılarını da 2012’ye kadar sürdürdü, ünlü şarap dergisi Decanter’da 35 yıl boyunca her ay yazdı.
Defalarca "Yılın adamı" seçilen Broadbent, Master of Wine Enstitüsü’nün de başkanıydı
Onca sıfatına rağmen, alçakgönüllüydü
Masters of Wine Enstitüsü başkanlığı gibi pek çok önemli sıfata, Fransızların ünlü Chevalier du Merite’i başta pek çok ödüle sahip olan Broadbent, bunca tecrübesine ve sıfatlarına rağmen alçakgönüllü biriydi. Böyle bir duayene insanlar belki bir Rolls-Royce yakıştırırdı ama, Bordo bağlarını kiraladığı tozlu bir Megan’la geziyordu.
Eski zaman soylularını andıran bu gümüş saçlı adam kendisine asla "Mr. Broadbent" ya da "Sir" dedirtmiyor, adıyla hitap edilmesini istiyordu.
Son anlarına kadar da keyifle yaşadı. Kahvaltıda portakal suyu ve şampanyayla hazırlanan buck’s fizz’ini, 11.00’de iyi soğutulmuş bir kadeh İspanyol Verdelho, Loire ya da Alman beyazını, öğle yemeğinden önce sıkı bir Bloody Mary’yi ihmal etmiyordu. Akşam da yemeği hangi şarapla taçlandıracağına zengin kavına bakarak karar veriyordu.
Eşi Daphne’yi 2015’te kaybettikten sonra ikinci evliliğini de geçen yıl, 91 yaşında yapan Broadbent’ın oğlu Bartholomew da babasının dibine düşmüş, o da bir Porto ve Madeira uzmanı olarak şarap ticaretinde yükselmişti. Ne kendi şarap ticareti yıllarında, ne de oğlunun şarap alım-satımlarında yazarlığını kullanmamış, kaleminin objektifliğine ve saygınlığına gölge düşürmemişti. Arada bir "İngilizlere o çok sevdikleri Lübnan şarabı Château Musar’ı ben keşfettirdim" gibi övünmeleri ise, işin tuzu-biberiydi.
Şarap dünyası, tarihi boyunca gördüğü en büyük tadımcıyı yitirdi… Neyse ki bu uzun hayattan süzülen tecrübeler, izlenimler ve tadım notları dev kitaplarda ve kolaylıkla erişilebilen yüzlerce yazıda şarapseverlerin emrinde.
Kuşkusuz, renkli kaleminden çıkanları bir kadeh güzel şarap eşliğinde okurken, ilk yudumda kadehi O’na kaldırmak kaydıyla…
Dünyanın en tecrübeli tadımcısı Broadbent'la Bordo şatolarında şarap tatmıştık