07 Ocak 2018

Rakı bilgesine elveda…

Yaşlandıkça açıldı, daha da tatlandı

“Geçenlerde bir okuyucum İkinci Dünya Harbi yıllarından bir Kulüp Rakısı göndermiş. Üzerine de ‘Biz açmaya kıyamadık, bunu içmenin size yakışacağını düşündük. Afiyet olsun üstadım…’ yazmış. Doğrusu ben de açmaya kıyamadım, Tekel Genel Müdürü’ne yolladım. Genel müdür de bir kasa rakıyla birlikte bir mektup yolladı. ‘Açılacak rakı müzesinde adınıza yapılacak köşede sergilenecektir’ diyordu. Rahmetli anneciğim hep ansiklopedilere geçeyim, müzelere gireyim isterdi. Ama böylesini mi isterdi bilmem…”

Kalın hipermetrop gözlüklü, kerli ferli yaşlı adam bunları anlattıktan sonra kahkahayı patlatıyordu. Bir söyleşisinde de “Karaciğerimin anıtını dikeceğim! 80 yıldır bana iyi dayandı…” diyordu. Konuyu siyasete çekmek isteyenler olduğunda da ince bir manevra yapıyor, “Son yıllarda her şey kötüye gitti. Bir tek rakılar düzeldi” diyerek irice bir taşı gerekli yerlere doğru savuruyordu.

Ağzından bal damlayan bu yaşlı adamla röportaj yapmak için gazeteciler kuyruğa giriyor, 60 yaşından sonra başladığı yazarlığının ürünü kitapları baskı üstüne baskı yapıyordu. Bir dönem TV’ler de kuyruktaydı, Karagöz ile Hacivat’ı andıran kadim dostu cerrah Tarık Minkâri ile ekran söyleşileri izlenme rekorları kırıyordu. Kökleri asırlara dayanan mizah ve taşlama geleneğimizin son temsilcisi, asıl mesleği mimarlık olsa da daha çok kendi deyimiyle “demciliği” ile tanınan bu renkli insan, geçtiğimiz hafta vefat etti. “Rakı bilgesi” üstad Aydın Boysan, 97 yaşında aramızdan ayrıldı…

Aydın Boysan her daim Yaşama sevinciyle doluydu. Doğum günleri 90'ından sonra daha bir coşkuyla kutlanır olmuştu...

Birikimli ve ilerici bir aydındı

Osmanlı döneminin meddahlarını andıran, güldüren ama güldürürken de düşündüren Aydın Boysan’ın bu yönünü Hürriyet gazetesi keşfetmişti. 1980’lerde Hürriyet gazetesinin hafta sonu ekinde kendisine bir sayfa açılmış, buradaki renkli kalemiyle kısa sürede okurda tiryakilik yaratmıştı. Ardından kitapları sökün etti: Umut Simit, Dünyayı Gezerken, Acele Etme Çabuk Ol, 95 yıldan serpintiler, Şerefe, Paldır Güldür, Bıkma Yaşa, Ne Hoş Zamanlardı, Neşeli Konular, Haydi Dostlar, Ayıp Olmadan, Bir Ömür Yetmiyor ve daha birçokları…

Uzun yıllar mimarlık yapan ve mesleğinin de verdiği olanakla dünyayı gezen Aydın Boysan, kitaplarında hem okurlarına farklı ülkelerden pencereler açıyor, renkli izlenimler aktarıyor, bir yandan da modern dünyanın hastalıklarını yerden yere vuruyordu. Gökdelenler şehri New York’da dikey yapılaşmanın insancıllıktan uzaklığını eleştiriyor, İsviçre’ye uzandığında da dağ gölleri güzellemesiyle yetinmeyerek bu ülkenin nasıl bir kara para cenneti olduğunu anlatıyordu. Mizah örtüsünün altında birikimli bir aydının eleştirel gözlemleri, okuruna farklı bakış açıları da sunuyordu.

Zaten üstadın en büyük özelliği de buydu. Günümüzün içi boş mizahının tam tersine, mizahı bir eleştiri ve hayatın kusurlarına ayna tutma aracı olarak da kullanıyordu. “Güldürürken düşündürmek” de zaten buydu.

Yaşlandıkça açıldı, daha da tatlandı

Aydın Boysan Türkiye'nin en ünlü rakı tiryakisiydi

Kimi insanların radikalizmi ve dışa dönüklüğü gençliklerine özgüdür, yaşlandıkça durağanlaşır, hatta pörsürler. Kimi insan da yaşlandıkça açılır, daha bir canlanır, verdikçe verir... Aydın Boysan, ikincilerdendi. Türkiye’nin en iyi kazanan üst düzey mimarlarından biriyken yazarlığa başladığı 80’li yıllardan sonra tüm ülkenin tanıdığı bir insan oldu. Yazarlığı o kadar sevdi ki, işi neredeyse muhabirliğe kadar götürdü.90’lı yıllarda bir ara yazdığı Akşam gazetesinde boynunda fotoğraf makinesiyle İstanbul’un her yerini kaplayan AVM’leri gezdiği ve anlattığı yazı dizisini görünce, şaşırmamak elde değildi.

Aydın Boysan daha çok rakıcı bilinirdi ama her içkiyi usulünce içerdi. Birlikte çok sofrada bulunduk, şaraptan da iyi anladığının, rakılı yemeklerin finalinde yıllanmış konyaklar ısmarlayıp tadına vara vara içtiğinin tanığıyım.

Aydın Boysan’ı bir asra merdiven dayamışken, kelimenin gerçek anlamıyla “en verimli çağında” yitirdik… Neyse ki bize keyifle okuyacağımız, okudukça gıdalanacağımız düzinelerce kitap, derlenip yeniden yayınlayabilecek yüzlerce köşe yazısı, bir o kadar da röportaj, söyleşi, TV programı bıraktı… Onu uğurlarken mirasına eğilmenin, bu şen şakrak akşamcının biraz gölgede kalan üst düzey aydın kimliğinin farkına varmanın tam zamanı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Fındıkağacı malikânesi

İskoçya'nın bir numaralı malt viski üreticisinin miras bıraktığı paha biçilmez fıçılar şişelendi, Türkiye'ye kadar geldi…

İçki dünyasından bir Levent Kömür geçti

İçki dünyamızın en büyük şirketi Mey Diageo’yu 7 yıl boyunca yöneten, görevini soranlara “Yeni Rakı’nın genel müdürüyüm” diyen sıradışı bir insanın serüveni…

“Ramazan'ın gülü” giderek soluyor…

Güllaçlarda gül tadının “eser miktarlara” indiği, gül reçelinin hepten unutulduğu, gül likörünün anılarda kaldığı günlerde, sitemli bir Ramazan yazısı…