14 Nisan 2014

Cosmos: Şu anda olan, geçmişte olmuş ve gelecekte olabilecek her şey

Bilimin en büyük problemlerinden biridir kendisini, derdini, amacını karşı tarafa yani destek verecek kuruluşlara, çalıştığı kurumlara, yönetimlere ve topluma anlatabilmek

1970’li yıllarda televizyonda izlediği Cosmos belgeselinden etkilenen çocuk, bilime merak sarar ve programın sunucusuna mektup yazar. Cevap yazan sunucu, aynı zamanda astrofizik üzerine çalışan Carl Sagan’dır. Sagan, çocuğu çalıştığı yeri görmesi için davet eder ve 20 Aralık 1975 günü bilime meraklı çocuk Neil Tyson buluşurlar. Sagan o sıralarda oldukça popüler ve yoğun bir insan olmasına rağmen yine de ziyaretçisine çalıştığı ortamı gösterecek ve çalıştığı konular hakkında tartışabilecek kadar zaman ayırabilir. Günün sonunda Neil’ı evine döneceği otobüse binebilmesi için durağa bırakır. O gün şiddetli bir kar fırtınası vardır. Çocuğu uyarır bilim adamı: “Eve dönmekte sıkıntı yaşarsan bu kağıda ev telefonumu yazdım. Beni ara. Gelip seni alayım. Akşam bizde yemek yiyip, kalabilirsin.” Neil Tyson bir yandan Carl Sagan’ın bilime bakışından etkilenirken bir yandan alçak gönüllüğüne şaşırır ve Sagan’ın yolundan gitmeye karar verir. Başarılı bir astrofizikçi olur.

***

Birden fazla insanın bulunduğu ortamda ortaya çıkan sorunlardan bir tanesi, birbirine derdini anlatabilmektir. Bu bağlamda bilimin en büyük problemlerinden biridir kendisini, derdini, amacını karşı tarafa yani destek verecek kuruluşlara, çalıştığı kurumlara, yönetimlere ve topluma anlatabilmek. Türk Dil Kurumu bilim kelimesini “Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim” olarak tanımlıyor. Bilim adamı kendisini tanımda betimlenmeye çalışılan konulara adayarak sonuçlar çıkartmaya çalışırken, bireyler, toplumlar sürekli bir devinim halinde… Bilime karşı inanç ve güven dolayısıyla destek azalabiliyor. Bilim sadece belirli alanlara indirgenebiliyor ve üniversiteler sanayinin bir alt kolu olarak düşünülebiliyor. Halbuki gerçek, gerçeği arayış süreci çok farklı bir konumda yer alıyor.

***

Carl Sagan bilime karşı inanç sorunundan yola çıkarak bir yandan bilimsel çalışmalarını sürdürürken bir yandan da toplumda bilime karşı oluşan “yabancılaşma” hissini sona erdirmeyi ve aslında “bilimin birey ve toplum için” önemini vurgulamayı kendisine görev edinir. Evrenin oluşumunu bilimsel çalışmalar sonucunda elde edilen bilgiler doğrultusunda çok sade bir dille açıkladığı “Kozmos: Evrenin ve Yaşamın Sırları” kitabı, kitaptan yola çıkarak hazırlanan yine kendisinin sunduğu, ülkemizde de televizyonlarda gösterilen “Cosmos” adlı belgeseli Sagan’ın amacını gerçekleşmesinde etkili olur.  Cosmos’un etkisiyle “sokaktaki vatandaş”ın bilime karşı bakışı yabancılaşmadan meraka dönmeye başlar. 1978 yılında aldığı Pulitzer ödülünün yanı sıra bilim kurgu romanlarına verilen Hugo Ödülü, televizyon yapımlarına verilen Emmy Ödülü, Carl Sagan’ın başarısının somut kanıtları.

***

Carl Sagan 1996 yılında yaşama veda etti ancak bilimsel çalışmaları ve bilimin toplum tarafından anlaşılmasına yönelik çabaları hâlâ  hatırlanıyor ve takdir ediliyor. Birkaç sene önce National Geographic tarafından Cosmos belgeselinin yeni bölümlerinin çekilmesi kararı alındı. Bilim adamının adıyla bütünleşen belgeselin yeni bölümlerinin çekilmesinde yaşanan en büyük sıkıntılardan biri  Carl Sagan gibi hem bilimle uğraşan hem de kitlelere bilimin bakış açısını sade dille anlatabilecek birinin sunucu olarak seçilmesiydi. 9 Mart 2014 tarihinden itibaren National Geographic ve Fox kanallarında gösterilmeye başlanan Cosmos: A Spacetime Odyssey (Cosmos: Bir Uzay Serüveni) belgeselinin ilk bölümünde Carl Sagan anılırken yeni bir sunucuyla tanışıyoruz: Neil deGrasse Tyson.

***

Tyson, yazının başında anlattığımız hikâyedeki bilime meraklı çocuk… Carl Sagan’la 1975 yılında yaptığı görüşmenin ardından onun izinden gitmeye karar veren bilim adamı, Cosmos’un yeni bölümlerinde bizlere evreni yenilenen ve eklenen bilgiler doğrultusunda anlatıyor, hatırlatıyor. Bir yandan içinde yaşadığımız dünyayı, kendimizi ve uzay içerisinde bulunduğumuz konumu öğrenirken bir yandan zaman kavramının göreceliliği üzerine düşündürüyor.

***

Yazıyı Sagan’ın ünlü “Soluk Mavi Nokta” başlıklı konuşmasıyla sonlandıralım:

“Şu noktaya tekrar bakın. Orası evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun üzerinde bulunuyor. Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, umut dolu çocuk, mucit, kâşif, ahlak hocası, yoz siyasetçi, her süperstar, her "yüce önder", her aziz ve günahkâr onun üzerinde - bir günışığı huzmesinin üzerinde asılı duran o toz zerresinde.
 

Evrenin sonsuzluğu karşısında dünya çok küçük bir sahne. Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün, kazandıkları zaferle bir toz tanesinin bir anlık efendisi oldular. O zerrenin bir köşesinde oturanların başka bir köşesinden gelen ve kendilerine benzeyen başkaları tarafından uğradığı bitmez tükenmez eziyetleri düşünün, ne çok yanılgıya düştüler, birbirlerini öldürmek için ne kadar hevesliydiler, birbirlerinden ne kadar çok nefret ediyorlardı.

Böbürlenmelerimiz, kendimize atfettiğimiz önem, evrende ayrıcalıklı bir konumumuz olduğu hakkındaki hezeyanımız, hepsi bu soluk ışık noktası tarafından yıkılıyor. Gezegenimiz, onu saran uzayın karanlığı içinde yalnız bir toz zerresi. Bu muazzam boşluk içindeki kaybolmuşluğumuzda, bizi bizden kurtarmak için yardım etmeye gelecek kimse yok.

 

Dünya, üzerinde hayat barındırdığını bildiğimiz tek gezegen. En azından yakın gelecekte, gidebileceğimiz başka yer yok. Ziyaret edebiliriz, ama henüz yerleşemeyiz. Beğenin veya beğenmeyin, şu anda Dünya sığınabileceğimiz tek yer.

 

Gökbilimin alçakgönüllü ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. Belki de insanın kibrinin ne kadar aptalca olduğunu bundan daha iyi gösteren bir fotoğraf yoktur. Bence, birbirimize daha iyi davranma sorumluluğumuzu vurguluyor, ve bu mavi noktaya, biricik yuvamıza...”

***

Carl Sagan’ın Cosmos kitabında geçen “Soluk Mavi Nokta” isimli ünlü konuşmasını kendi sesinden şu bağlantı üzerinden dinleyebilirsiniz: http://www.dailymotion.com/video/xaurzk_carl-sagan-pale-blue-dot-soluk-mavi_tech

 

Carl Sagan hakkında farklı bir yazıma buradan ulaşabilirsiniz:

Sayın Türkçe bilen uzaylı arkadaşlarımız (http://t24.com.tr/yazi/sayin-turkce-bilen-uzayli-arkadaslarimiz/8385)

Yazarın Diğer Yazıları

Banksy İstanbul’da! Yani?

Evet, Banksy İstanbul'a geldi ve kendisi eserlerinin ücret karşılığında sergilenmesine karşı olsa da sergiyi gezmek ücretli

2015’te Google’da ne aradık, gerçekte ne kaybettik?

Hem gerçek sorunları tespiti hem de sorunlara çözümler geliştirilmesiyle ilgili hem bireysel hem de toplumsal olarak sıkıntılar yaşadığımız aşikar. Belki de bunun sebebini sorgulamamız gerekiyor…

Star Wars VII: Doğru! Hem de hepsi…

Star Wars VII’de eski karakterlerle özlemimizi giderirken bir yandan yeni kuşağın yeni hedef kitlelerin kucaklandığı görülüyor

"
"