13 Mayıs 2024

“Sivil siyaset” daha ne yapsın?

Takılmış plak gibi hep aynı şeyi çalıyor: Sivil Anayasa, sivil Anayasa! Mevcut olanın neresini “askeri” buluyor, onu söylemiyor. Aslına bakarsanız tek bir derdi var: Bugünkü tek adam rejimini kalıcı hale getirebilmek!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdari Yargı Günü ve Danıştay'ın 156. Kuruluş Yıldönümü Töreni'nde

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde “sivil Anayasa ihtiyacının gündemden düşürülmesini” doğru bulmadığını söyledi.

“Yeni anayasa, sivil siyasetin alanını genişleterek, ekonomiden sosyal hayata, ülkemizin meselelerinin çözümünü daha da hızlandıracaktır” dedi.

Bunu söyleyen kişi, Türkiye’de yürütmenin başı.

Yasama organının da başı sayılır, çünkü TBMM çoğunluğunu bizzat seçti, hepsi ağzına bakıyor. Bir işareti ile kanun çıkartabiliyor, bütçeyi kimseye hesap vermeden canının istediği gibi harcayabiliyor.

Yargı organı deseniz en yükseğinden başlayarak yargıçları bizzat kendisi seçiyor, tayin ediyor.

Beğenmediği yargıçların görev yerini değiştirebiliyor. Beğenmediği insanların hapiste sürünmeleri bir işaretine bağlı.

Merkez Bankası Başkanı’nı bile “emir dinlemiyor” diye değiştirebiliyor, bugüne kadar hiçbir iktisatçının aklına gelmemiş teoriler icat edip, uygulayabiliyor, kimsenin de gıkı çıkmıyor.

Askeriye deseniz, “şahsı” zaten baş komutan!

“Eski Türkiye’nin vesayet kurumu” Milli Güvenlik Kurulu’nun bütün üyelerini bizzat tayin ediyor.

“Sivil siyasetin alanı” o kadar geniş ki, herkesin gözü önünde işlenen, faillerin saklanmak için hiçbir çaba göstermedikleri örgütlü bir cinayetin soruşturulması bile onun isteklerine göre yürüyor.

Onun için Cumhurbaşkanı’nın “sivil siyasetin alanını genişletelim” önerisi, memleketin meselelerini çözmekten çok daha başka bir amaca hizmet edecek olmalı.

Çünkü memleketin meselelerini çözebilmesi için elinde her türlü imkân var.

Çözemiyorsa kendi beceriksizliğinden ve bilgisizliğinden kaynaklanıyor, Anayasa’nın “sivil olmamasından” kaynaklanmıyor.

Ama takılmış plak gibi hep aynı şeyi çalıyor: Sivil Anayasa, sivil Anayasa!

Mevcut olanın neresini “askeri” buluyor, onu söylemiyor.

Sivil Anayasa gelince, hakimleri kim seçecek bundan hiç söz etmiyor.

Sivil Anayasa geldiğinde milletvekillerini yine parti genel başkanları mı seçecek? Bundan da bahsetmiyor.

Aslına bakarsanız tek bir derdi var: Bugünkü tek adam rejimini kalıcı hale getirebilmek!

Muhalefet bu yemi yutar mı, bugünden kestirebilmek zor.

Ama bir daha seçilebilmeleri mucizelere kalmış neresinden baksanız 40’a yakın milletvekili var.

Bugün yarın milletvekili pazarının törenle açıldığı haberini de okursanız, şaşırmayın derim.

* * *

“Sivil siyasetin” cinayet ayağı!

Biliyorlar ki “sivil siyasetin” eli kolu çok uzun. Mahkemeye de ulaşabiliyor, savcıya da polise de. Çoğu paçayı sıyıracak, cinayet emrini verenler mahkemeye bile çıkmayacak. Bu olayı kurcalamak isteyenleri bekleyen ise şimdilik tehditten ibaret
Öldürülen eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş

Sinan Ateş cinayetinin ardından ortaya çıktı ki cinayeti planlayanlar ve bu planı icra edenler izlerini örtmek, kim olduklarının anlaşılmasını engellemek için hiçbir çaba göstermemişler.

Parti adına kayıtlı otomobille katil kaçırmak da dahil olmak üzere!

Televizyonda Müge Anlı’yı izleyen, zekâ seviyesi çok düşük bir kişi bile bu kadar fütursuzca hareket edildiği takdirde her şeyin ortaya çıkabileceğini öğrenebilir. Bunların bütün bunları haydi haydi bilmesi beklenirdi.

Aralarında polisler de var. MOBESE kameralarının, araç takip sisteminin, plaka algılama merkezinin filan varlığından kimsenin haberi yoktuysa bile onların olmalıydı.

Ama gördük ki bunların hiçbiri umurlarında olmamış.

“Gelirken yoğurt al” rahatlığıyla “kalemini kırdılar” gibi mesajlar gırla gidiyor.

Niye? Aptal oldukları için mi?

Hayır, hiç de aptal değiller.

Biliyorlar ki “sivil siyasetin” eli kolu çok uzun. Mahkemeye de ulaşabiliyor, savcıya da polise de.

Nitekim haksız olmadıkları da ortaya çıktı.

Bilerek ve isteyerek yetersiz delillerle doldurulmuş bir iddianame ile yargılanacaklar.

Çoğu paçayı sıyıracak, cinayet emrini verenler mahkemeye bile çıkmayacak.

Bu olayı kurcalamak isteyenleri bekleyen ise şimdilik tehditten ibaret.

Tehdit, maktulün eşine, yakınlarına kadar uzanmış durumda, yakında tehdit edilen halka daha da genişler; kim bilir belki bir iki cinayet daha işlerler, ibreti alem olsun diye.

Sarayına bir kilometre mesafede işlenen siyasi cinayeti duymamış gibi yapan Cumhurbaşkanı da “çocuklara masal” okuyor; “sivil siyasetin alanı genişlesin” diye!

Daha ne kadar genişleyecek?

* * *

Ağam bizimle eğleniy!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Danıştay'da

Cumhurbaşkanı’nın Danıştay konuşmasından bazı alıntılar yaptım hem okuyalım hem gülelim diye!

  • “Devlet, adaletle hükmettiği, adalet dağıttığı, adaletin tecellisini sağladığı müddetçe güçlüdür, dimdik ayaktadır. Adaletin olmadığı yerde milleti bir arada tutan bağ, zayıflamaya başlar.” 
  •  
  • “Medyanın ve sosyal medyanın millet namına denetim vazifesi yüklenmesi demokrasi açısından önemlidir.” 
  •  
  • “Terörü övmediği, şiddeti teşvik etmediği ve hakarete varmadığı sürece, insanlar fikirlerini farklı mecralarda özgürce yazabilir, paylaşabilir. Millet adına kamu gücünü kullananların belli sınırlar içinde bu sert tepkilere tahammül etmesi, mazur ve meşru görmesi beklenir.”

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

“Şeytan” bu cinayetin neresinde?

Sinan Ateş cinayeti “ben bir suç örgütünün eseriyim” diye bağırıyor ama mahkeme heyetinin kulakları ağır işitiyor. Bir örgüt var, o maktulün “ipini çekmeye” karar veriyor ve ip çekiliyor! Hepsi biliyorlar ki bu örgüt, hapishanede yattıkları sürece onlara iyi bakacak, Yargıtay kararı bozunca da hepsi sokaklara geri dönecekler. Bunu beceremezlerse, hapishaneden firar ettiklerini duyarız

Yılbaşı kutlamaları ve “dinciler”

Rüşvet yemek, ihalelerden avanta almak, avanta kapma işine çocuklarını da karıştırmak ve nepotizm toplumumuzda kültürel ve geleneksel bir temele mi sahip ki Diyanet’in aklı sadece yılbaşında başına geliyor?

İslamcıların iktidarından demokrasi çıkar mı?

22 yıldır test ettik ve gördük ki İslamcıların iktidarında, demokrasi mümkün olamıyor. Suriye’de neler olabileceğini, bu deneyime bakarak öngörebilirsiniz. İslamcılar ile demokrasi bir arada olamıyor!

"
"