13 Şubat 2025

Trump’ın “etnik temizlik” planı

Trump sanırım 21. yüzyılın Hitler’i olmaya birinci sıradan adaylığını koydu. Ülkesindeki göçmenler için de yakın bir gelecekte toplama kampları kurmaya niyetlendiğinde kimse şaşırmamalı. Görev süresi bitmeden bir Üçüncü Dünya Savaşı çıkarmayı başaramaz diye ümit edelim

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze’yi bir “tatil köyüne” çevirmeye kararlı.

Hafta sonunda New Orleans’a giderken uçakta gazetecilere “Gazze'yi satın almaya ve sahiplenmeye kararlıyım. Orayı yeniden inşa etme konusunda, Orta Doğu'daki diğer devletlere oranın bazı bölümlerini inşa etmeleri için verebiliriz” dedi.

Orta Doğu’nun aç gözlü diktatörlerini işin içine çekebilmek için söylenmiş bir söz gibi göründü bana.

Gazze’deki “inşaatlardan pay” havucuna koştururlarken, Trump’un Gazze planına göz yumarlar diye düşünülüyor her halde.

Önceki gün de Ürdün Kralı ile görüşürken, adamın gözlerinin içine bakarak “Gazze'yi devralacağız ve orayı elimizde tutacağız” dedi.

Trump, Gazze’deki Filistinlilerin bir bölümünü Ürdün’e yerleştirmeyi düşünüyor, Ürdün Kralı ağzını açıp “sen neden bahsediyorsun birader” diyemiyor. Onun yerine “Mısır’la da bir konuşalım” diye laf geveliyor.

Trump, Gazzeli Filistinlilerden söz ederken “gidecek başka yerleri olmadığı için oradalar” diyebiliyor.

Bunu rahatça söyleyebiliyor çünkü o toprakların Filistinlilere değil, İsrail’e ait olduğuna ilişkin dini bir inancı var. Aynı şekilde yakın bir gelecekte Batı Şeria için de benzeri şeyleri söyleyecektir.

Nasıl ki Tanrı’nın suikasttan kurtararak kendisini ABD’yi yönetmekle görevlendirdiğine inanıyorsa, o toprakların da Yahudilere vadedildiğine inanıyor.

Trump’un sözünü etiği şey bugünkü kavramlarla tanımlayacak olursak açıkça “etnik temizlik”!

Trump’un niyetini bu kelimelerle ifade etmiyor olması, bunun utandırıcı bir suç olmasından değil. O türden ahlaki dertlerinin olmadığını biliyoruz.

Trump sanırım 21. yüzyılın Hitler’i olmaya birinci sıradan adaylığını koydu.

Hitler gibi açıkça tanımlanmış bir “üstün ırk” tasavvuru yok belki ama “kara kafaları” böcek gibi gördüğüne de kuşku yok.

Ülkesindeki göçmenler için de yakın bir gelecekte toplama kampları kurmaya niyetlendiğinde kimse şaşırmamalı.

Sahip olduğunu düşündüğü büyük ekonomik ve askeri güce dayanarak her şeyi istediği gibi yönetebileceğine inanıyor.

Görev süresi bitmeden bir Üçüncü Dünya Savaşı çıkarmayı başaramaz diye ümit edelim.

* * *

Elleşmeyin uçsun!

Cumhurbaşkanı Erdoğan Malezya, Pakistan ve Endonezya gezisine 3 uçakla gitti. Bu uçaklardan birinde Cumhurbaşkanı ve ailesi seyahat ederken, diğerlerinde “resmi zevat” ve makam araçları ile hediye TOGG araçları uçuyor. İtibardan tasarruf edilemeyeceği için mecburen tasarruf yapma zorunluluğu emeklilere geçiyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 4 gün sürecek Malezya, Pakistan ve Endonezya gezisine 3 uçakla gitti.

Hayır, her güne bir uçak düşmüyor. Her uçağın ayrı bir görevi var ve üzülerek belirteyim ki Cumhurbaşkanı ile ailesi bu dört gün boyunca aynı uçağı kullanmak zorunda kalacaklar!

Hatırlarsınız, bundan önceki New York gezisine 5 uçakla gitmişti, buna bakarak “tasarrufa karar verdi” de demek mümkün. Muhtemelen yandaş medyada böyle yazılacaktır.

Bu uçaklardan birinde Cumhurbaşkanı ve ailesi seyahat ediyor.

Bu bir Boeing 747-8.

Normal bir havayolu şirketi bu uçakta, üç sınıfta (first, business, ekonomi) 400 yolcu uçurabiliyor.

Cumhurbaşkanımız itibarını korumak için bindiği uçaklarda o kadar insan istemiyor. Kalabalık uçaklarda insanların itibarlarını koruyabilmeleri o kadar kolay olmayabilir çünkü.

Cumhurbaşkanımızın bindiği uçakta toplantı salonları, yatak odası, banyo, mescit, revir gibi kullanılacak bölmeler mevcut.

Ankara-Kuala Lumpur uçuşu yaklaşık 10 saat sürüyor. Cumhurbaşkanımız o 10 saatte hem uyuyor hem toplantı yapıyor hem de isterse kanını ölçtürüp, idrar tahlili yaptırabilir.

Diğer uçak geniş gövdeli Airbus. Onunla da “resmi zevat” uçuyor.

Üçüncü uçakta Cumhurbaşkanı’nın makam otomobilleri ile ziyarete gittiği ülkelerin liderlerine hediye diye götürdüğü TOGG araçları uçuyor.

Yani itibardan tasarruf edilemeyeceği için mecburen tasarruf yapma zorunluluğu emeklilere geçiyor.

Yalnız bir sorun var: Fotoğraftan gördüğüme göre TOGG’ların direksiyonları solda. Oysa Malezya, Pakistan ve Endonezya’da trafik soldan akıyor. O ülkelerde direksiyon bu nedenle araçların sağ tarafında bulunuyor.

Şimdi adamlar bu ters direksiyonlu TOGG’larla kaza yaparlarsa, itibarımız sarsılmasın?

Çok sevdiğim bir fıkra var. Köylü tarlasında harman döğerken ahlat ağacının altında oynayan küçük oğlu seslenmiş: “Bubaaa, tayyare geçiy!”

Köylü oğluna dönmüş: “Elleşme geçsin!”

Diline Cumhurbaşkanı’nın uçaklarını dolayanlara böyle seslenmek istiyorum ben de: Elleşmeyin uçsun! Şurada huzurlu dört gün geçirelim.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bu bir “Zihni Sinir procesi” olmalı

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş aynı anda aday olacaklarsa, aynı seçmene hitap eden iki farklı kampanya yürütecek. Seçim, “Türkiye’yi önümüzdeki beş yıl kim yönetsin” temelinden “CHP’nin adayı bu ikisinden hangisi olsun” eksenine kayacak. Buna bir de CHP’nin parlamento için yürüteceği kampanya eklendiğinde sadece mesajlar değil kafalar da karışacak

Parlamento da seçilecek, unutmayın

CHP, seçmen nezdinde büyük karşılıkları olan iki adaydan birini elemeye kararlı görünüyor. Seçimde sadece cumhurbaşkanı seçilecek gibi bir hava var. TBMM’ye hâkim olamayan cumhurbaşkanının hayatının çok zor olacağını unutmasınlar

Erdoğan “revizyon” iddiasına gülüyordur

Kulislerde “6 – 7 bakan değişebilir” dedikoduları yapılıyor. Bir hükümette bu kadar bakan bir anda değişecek ise o bakanları seçenin yolun en başında başarısız bir seçim yaptığını düşünmemiz gerekmez mi? Bu kulis haberlerini yazan gazeteci süsü verilmiş zevat biraz sallıyorlar gibi!

"
"