17 Temmuz 2024

MHP'li Fetullahçıyı kimler korudu?

MHP'li olduğu için mi polis, hakkındaki soruşturmayı savsakladı, MİT'in gönderdiği yazıları görmezden geldi? Yoksa Emniyet'te yuvalanan tarikatçılar, "bizdendir" diye mi hakkındaki soruşturmayı savsakladılar?

Devlet Bahçeli ve Mustafa Çintaş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, darbe girişiminin yıldönümünde 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü'nde düzenlenen anma programında konuştu.

Darbe girişiminin yıl dönümünde hayatlarını kaybedenleri anmak için özel bir anma yapılması çok doğal.

Ancak bugüne verilen isim "doğal" değil.

Günümüz Türkiye'sinde ne milli birlikten söz edebilmek mümkün, ne de demokrasiden.

Bu tür anma programlarının bir amacı da geçmişi yeniden hatırlamak, hangi hataların o gelişmelere yol açtığını düşünmek ve bugün de böyle bir tehlikeye meydan vermemek için durumumuzu, tutumumuzu gözden geçirmektir.

Erdoğan da lafa gelince böyle diyor, mücadele azminden filan söz ediyor: "FETÖ ve vesayetle mücadele azmimiz diridir, güçlüdür, ayaktadır" diyor.

Ama hepsi bu kadar.

Aradan geçen 8 yılda Bank Asya'nın önüne otomobilini park eden bile hapse atıldı, suçlandı ama bu örgütün siyaset içinde ne yaptığı, kısacası siyasi ayağı hiç gündeme gelmedi.

Darbe girişiminin ardından TBMM'de bir araştırma komisyonu kuruldu.

Güya bu komisyonun çalışmalarıyla FETÖ'nün siyasi ayağına da ulaşılacaktı ama bırakan FETÖ'nün siyasi ayağını, komisyonun raporu bile çıkmadı.

TBMM Başkanı, raporun "resmen tamamlanmadığını, kadük olduğunu" söylemişti.

Oysa bu raporu, Komisyon Başkanı Reşat Petek'in, zamanın TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a medya önünde teslim ettiği hepimizin hafızasında.

Erdoğan istiyor ki FETÖ'nün siyasi ayağının zaten bulunup, cezalandırıldığına inanalım!

Bu yılın Nisan ayında, iki dönem MHP milletvekili adayı olan Mustafa Çintaş isimli eski asker, FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı.

Çintaş'ın FETÖ üyesi olduğu, Adil Öksüz ile temas içinde bulunduğuna ilişkin MİT üç ayrı yazı yazmış. Yazıların tarihi Ağustos ve Eylül 2017. Bu yazıların içeriğine Tolga Şardan'ın T24'teki yazısından ulaşabilirsiniz.

Bu kişinin MHP'den önce bir başka tarikata sızdığı (belki de en başından beri de o tarikatın içinde yuvalanmış bir hücrenin üyesiydi) ve şu anda devlet içinde hızla örgütlenen bu tarikatı kamuflaj amaçlı kullandığı da iddialar arasında.

MHP'de iki kez milletvekili adayı da olmuş, MİT'in tespitleri savcılığa, emniyete ulaşmış ama kimsenin kılı kıpırdamamış.

Bunda MHP'li olmasının rolü nedir? Ya da iktidar için şu anda "muteber" sayılan bir tarikat ile bağlantılı olmasının rolü?

MHP'li olduğu için mi polis, hakkındaki soruşturmayı savsakladı, MİT'in gönderdiği yazıları görmezden geldi?

Yoksa Emniyet'te yuvalanan tarikatçılar, "bizdendir" diye mi hakkındaki soruşturmayı savsakladılar?

Hangisi doğrudur şu an için bilemiyoruz.

Ancak soruşturmanın meselenin bu yönüne yönelik olarak derinleştirildiğini de duymadık.

Soruşturma oralara uzanırsa, altından başka şeyler de çıkar, siyasi sıkıntı doğar diye mi korkuluyor?

Cumhurbaşkanı "vesayetle mücadele azmimiz diridir" diyor ama anlaşılıyor ki bu da bir yere kadar!

* * *

Devlet memuru, politikacının elini niye öper?

MHP'nin, Emniyet Özel Harekât Başkanlığını arka bahçesi gibi gördüğünün ve bunu herkese bir kez daha göstermek istemesinin fotoğrafı bu
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 15 Temmuz'da, darbe girişiminde bombalanan, 51 polisin şehit olduğu Özel Harekat Başkanlığı'nı ziyaret etti. Ziyareti sırasında Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz, Bahçeli'nin elini öptü.

Bu sorunun yanıtı "bizde büyüklerin eli öpülür" diye verilecektir ama adamına göre de değişir elbette.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Emniyet Özel Harekât Başkanlığını ziyaret edip, elini de kurumun başkanına öptürmesi, Cumhurbaşkanı'nı rahatsız etti mi, bilmiyorum.

Argo bir ifade olacak ama ben onun yerinde olsam bu işten "kıl kapardım".

O fotoğraf öyle denk geldiği için çekilmiş bir fotoğraf değil.

MHP'nin, Emniyet Özel Harekât Başkanlığını arka bahçesi gibi gördüğünün ve bunu herkese bir kez daha göstermek istemesinin fotoğrafı bu.

Nasıl bu şubeye bağlı polis memurlarının "hilal" bıyıklarının bir anlamı varsa, Bahçeli'nin bu gösterisinin de bir anlamı var.

Sinan Ateş cinayetinde rol alan polislerin bu başkanlıkta görevli olduklarını biliyoruz.

Gerek Ateş'in yerinin tespiti için gerekse tetikçinin kazasız belasız cinayet mahalline getirilmesi işinde bu polisler rol aldılar.

Tıpkı Fetullahçılar gibi bağlı oldukları kanunları değil, kendilerine örgütün verdiği emirleri uyguladılar.

Cinayet planının uygulanmasından sorumlu olanlardan birinin bir MHP milletvekilinin kullandığı evde yakalanmış olması, tutuklama tutanağının sahtesi ile değiştirilerek bu bilginin yok edilmek istendiğini de unutmayalım.

Bu, cinayeti planlayan çetenin, polis içinde ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.

Bütün bunlar yaşanırken, kamuoyunda cinayet ile MHP'nin yan kuruluşlarının ilişkisi tartışılırken Bahçeli, Özel Harekât Başkanı'na elini öptürüyor.

Bu mesajı herhalde bizlere vermiyor.

Cumhurbaşkanı işlerinin yoğunluğu nedeniyle mesajı alamadıysa diye fotoğrafı bir kez daha, bu kez açıklamasıyla yayımlıyoruz.

* * *

Fetullahçılar futbolu mu kurcalıyor?

"Futbol Federasyonu'nda ne oluyor, şu işe bir bakalım" demek Saray sakinlerinin de aklına gelmiyor
Servet Yardımcı

Futbol Federasyonu Başkanlığı'na aday olan ve kazanması da mümkün görünen Servet Yardımcı, adaylıktan çekildi. Bununla da kalmadı UEFA'daki görevlerinden de ayrıldı.

Bununla ilgili olarak yaptığı açıklamada "sahip olduğum karakter ve terbiye ile tamamen ters, yaptıklarımla ve tecrübelerimle asla örtüşmeyecek iftiralarla dolu kirli bir operasyona maruz kaldım" diyor.

"Malum kirli yapı tarafından mevcut sistemin devam edebilmesi adına" kendisine "kumpas" kurulduğunu söylüyor.

Açıkça "şantaj yapıyorlar" demiyor ama anlıyoruz ki eski Fetullahçı yöntemlerle üretilen malzeme ile Yardımcı ve ailesinin itibarına yönelik bir girişim söz konusu.

Ve memleketin savcıları bunu merak bile etmiyorlar.

"Futbol Federasyonu'nda ne oluyor, şu işe bir bakalım" demek Saray sakinlerinin de aklına gelmiyor.

Bu "kirli yapı" kimlerden oluşuyor?

Bu yapının içinde ByLock kullanıcıları var mı?

Fetullahçı çetenin futbola ilgisi ve futbolda kurduğu kumpas bilinirken, bu iş böylece geçiştirilebilir mi?

Ve Futbol Federasyonu kongresine delege olarak katılacak olanlar ne hissediyorlar acaba?

Kumpas yoluyla rakipsiz bırakılıp, seçtirilmek istenen eski ByLock kullanıcısı aday ile stadyumda hakemleri rehin alan aday arasında mı sıkışıp kalacaklar?

İçlerinde bu işi yönetebilecek çapta, düzgün ahlaklı, futbolu bir spor olarak görüp, seven bir tek Allah'ın kulu yok mudur?

Yoksa onlar da "Saray bile ahlaklısını bulamıyor, biz nasıl bulalım" mı diyorlar?

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Tuvalet kâğıdı yerine zımpara!

BRICS beş benzemezler topluluğu. AB gibi bir "ortak yönetişim" arayışı değil. Ve bu birliğin günün birinde AB gibi ortak bir kurumsal yapı yaratmak gibi bir hedefi de yok. Birisi tuvalet kâğıdı ise diğeri zımpara. Aynı amaçla kullanılamazlar, biri diğerini ikame etmez

Avrupa hukukuna resmen veda

Yargıtay Başkanı, "Avrupa hukukuna uyum sağlama çabasını" terk etmeyi, yerine "milli hukuk sistemi" konulmasını öneriyor. Yeni Anayasa'nın nasıl bir şeye benzeyeceğinin ipucu burada: Rejim, evrensel hukuktan hoşlanmıyor!

Adamı zorlamayın, cibilliyeti böyle!

Erbaş’tan Anıtkabir’e gitmesini, Atatürk ruhuna Fatiha okumasını filan beklemeyin. O öyle birisi değil. Cibilliyetinin gerektirdiğini yapıyor, hepsi bu

"
"