Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın
İbrahim Kalın Bey biliyorsunuz MİT Başkanı.
Bizim Ala Turka BAAS rejimimizin öne çıkardığı bürokratlardan biri.
Eskiden de MİT Müsteşarları önemli kişilerdi, bunu yadsımıyorum ancak Türkiye, benim “Ala Turka BAAS rejimi” diye isimlendirdiğim bir rejim ile yönetilmeye başlandığından beri bu makam çok daha önemli.
Bakın Hakan Fidan buradan çıkıp, sistemin “adı konmamış ikinci adamı” konumuna kadar geldi.
Bir “Saray darbesine” kurban gitmezse Erdoğan’ın halefi olma olasılığı da yüksek.
Başlıktaki soruyu sormama The Guardian’da okuduğum bir haber sebep oldu.
ABD Dışişleri Bakanlığı Protokol Ofisi, Federal Kayıt Dairesi’ne bildirilecek “hediyeler listesini” hazırladı ve yayınladı.
Listeye göre CIA yetkilileri de yabancı devlet adamlarından hatırı sayılır tutarda hediyeler almışlar.
Mesela CIA Direktörü William Burns, kimliği gizli tutulan yabancı bir kaynaktan 18 bin ABD Doları değerinde bir astrograf, yani bir teleskop ve astrolojik kamera aldı.
Burns’a verilen armağanlardan biri de 11 bin ABD Doları değerinde bir Omega saatti.
Bir CIA ajanına toplam değeri 65 bin 100 dolar olan bir Omega Seamaster Aqua Terra saat, bir kadın Omega Constellation saat armağan edilmişti.
Farklı ajanlara verilen armağanlardan bazıları şunlar:
Kuyumcu Al Grew ürünü 30 bin dolarlık kolye, küpe takımı, 18 bin 700 dolar değerinde bir erkek Yacht Master II Rolex Oyster Perpetual saat, 12 bin 500 ABD Doları değerinde bir kadın Rolex Oyster Datejust saat, 7 bin 450 ABD Doları değerinde bir Rolex Air King saat, 10 bin 670 dolar değerinde “Amouage Parfüm koleksiyonu.”
Dışişleri Protokol Dairesi’nin bildirdiğine göre CIA yetkililerine verilen bu armağanların hepsi önce kayda geçirildi, ardından teker teker imha edildi.
Niye imha edildiğini tahmin edebiliriz: Birileri içlerine bir şeyler yerleştirmiş olabilir diye!
Bununla bitmiyor tabii.
Dışişleri Protokol Dairesi’nin bildirdiğine göre Başkan Biden’ın eşi Jill’e de hatırı sayılır armağanlar verilmiş.
Hindistan Başbakanı Modi, 20 bin dolar değer biçilen 7,5 karatlık bir elmas armağan etmiş.
Ukrayna’nın ABD Büyükelçisi, 14 bin 63 dolar değerinde bir broş ve Mısır Cumhurbaşkanı Sisi 4 bin 510 dolar değerinde bir bilezik, broş ve fotoğraf albümü armağan etmiş.
Güney Kore’nin darbeci eski başkanı Yoon Suk – yeol 7 bin 100 dolarlık fotoğraf albümü, Moğolistan Başbakanı 3 bin 495 ABD Dolar'ı değerinde Moğol savaşçı heykeli, Brunei Sultanı, 3 bin 300 ABD Doları değerindeki gümüş kâse, İsrail Devlet Başkanı, 3 bin 160 ABD Dolar'ı değerindeki gümüş tepsi ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, 2 bin 400 ABD Doları değerinde bir kolaj armağan etmiş.
Ukrayna Büyükelçisi, hediyenin değerinin fazla hesaplanmış olduğunu aslında Rus füzelerinden arta kalan parçalardan üretildiği için maddi değerinin hiç olmadığını ancak manevi anlamı olduğunu söylüyor.
ABD federal kanunlarına göre devlet memurları ve yürütme organı yetkilileri değeri 480 doları aşan armağanları kabul edemiyorlar.
Bunlar beyan ediliyor ve Ulusal Arşive eklenmek üzere kuruma teslim ediliyor. Bazıları daha sonra Başkanlık müzelerinde sergileniyor.
CIA mensuplarına verilenler ise tümüyle imha ediliyor.
Kendisine verilen hediyeyi alıp evine götürmek isteyenler ise piyasa değerini ödeyerek Federal Kayıt dairesinden satın alabiliyorlar ancak bu çok ender rastlanan bir durum.
Bizde de böyle bir kanun ve bu kanunun nasıl uygulanacağı ile ilgili bir yönetmelik var.
Aynı şekilde hediyelerin beyan edilmesi ve Hazine’ye devredilmek üzere teslim edilmesi gerekiyor.
AKP iktidarı boyunca böyle bir şeye tanık olmadık.
Hürriyet’te beş yıla yakın bir süre her pazartesi günü köşe yazımda Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlara verilen hediyelerin akıbetini sordum.
Yanıt alamadım.
Buradan anlıyoruz ki bizim devlet yöneticilerimiz, yürürlükteki kanuna ve yönetmeliğe uymak yerine hediyeleri şahıslarına verilmiş gibi “indira gandi” yapıyorlar.
Onun için İbrahim Kalın Bey’in günahına girmek istemem ama başlıktaki soruya olumsuz yanıt veriyorum.
Eğer beyan edip, imha ediyorlarsa ya da Hazine’ye devrediyorlarsa; bir açıklamaları olursa seve seve yayınlarım.
Ancak iktidardaki İslamcı kadronun böyle bir hassasiyete sahip olmadığını biliyorum.
Böyle bir hassasiyetleri olsaydı, 22 yıldır aldıkları armağanları beyan ederler, biz de neler verildiğini öğrenmiş olurduk.
Bizimki gibi “küresel güç sahibi, diklenmeden dik duran bir dünya liderine” verilen armağanların bir kitap, iki tükenmez kalemden ibaret olmayacağını hepimiz tahmin edebiliriz.
Suudi Kralı, Ekvador Cumhurbaşkanı’nın eşine bile 450 bin dolarlık mücevher hediye etmişti.
Buna bakarak bizimkilere neler verilmiş olabileceğini hayal edebilirsiniz.
Haram – helal meselesine çok önem verir gibi görünüyorlar ama unutmasınlar ki makamları gereği kendilerine verilen hediyeler Hazine’ye helaldir, şahıslarına değil.
Kafa karıştıran Ala Turka BAAS uygulamaları
Musa Özuğurlu’nun sözleri RTÜK Kanunu’nun neresini ihlal etti, anlayabilmek güç. Acaba kanundan daha çok “ölülerinizi hayırla yad ediniz” hadisine aykırılık teşkil ettiği için mi diye düşündüm |
RTÜK, TELE1’e Ferdi Tayfur incelemesi başlattı
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, sunucu Musa Özuğurlu’nun Ferdi Tayfur’la ilgili sözleri nedeniyle TELE1 hakkında inceleme başlatıldığını duyurdu.
Allah rahmet eylesin, Ferdi Tayfur’un ölümü haberini verirken TELE1 sunucusu Musa Özuğurlu “Herkes bir övüyor bir övüyor. Sanatsal açıdan berbattı. Ağlak bir arabesk yapan birisinden bahsediyoruz. Müzikal açıdan baktığımda berbattı yani bu kadar,” demişti.
Ferdi Tayfur hayranları sosyal medyada bu sözlere tepki gösterince RTÜK Başkanı da inceleme başlatmaya karar vermiş.
Özuğurlu’nun bu sözleri RTÜK Kanunu’nun neresini ihlal etti, anlayabilmek güç.
Herkes, her şarkıcıyı, besteciyi, ressamı beğenmek zorunda mı, anlayamadım.
Acaba kanundan daha çok “ölülerinizi hayırla yad ediniz” hadisine aykırılık teşkil ettiği için mi diye düşündüm.
Ancak bu sefer de Fetullah Gülen için rahmet dileyen Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz’ün tutuklandığı ve aylar sonra bırakıldığı aklıma geldi.
Bu durumda İslam dininde bazı ölüler için iyi, bazı ölüler için kötü konuşma özgürlüğü mü var diye kafama takıldı.
Bu zor bilmeceyi çözmeye çalışırken “uçakta türban taktığı bir video çektiği için”, hakkında “dini değerleri aşağılama” suçlamasıyla gözaltına alınan sosyal medya fenomeni Murat Övüç ile ilgili haberi okudum.
Övüç’ün sözlerinden mi diye baktım, sadece “İstanbul geliyore” diyor.
Demek ki türban, artık “halkın bir bölümünün benimsediği dini değer” ilan edildi diye aklımdan geçirdim.
Dini bilgilerimi yokladım, bir giyim aksesuarına dini değer atfeden ayet, hadis, rivayet bulamadım.
Sanırım kurt için asıl mesele, kuzunun suyu bulandırması değil, bizatihi kuzu olması!
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?
Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu
Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.
12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı
Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu
1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.
Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.
1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.
2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.
2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.
Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı.
"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.
|