İngiliz gazeteci - yazar Alan Alexander Milne, oğlu Robin'e birinci yaş gününde Harrod's'tan satın aldığı içi pamukla doldurulmuş bir pofuduk ayı hediye etti. Tarih 21 Ağustos 1921 idi.
Robin bu hafta 103 yaşını kutlayacaktı. 1966 yılının nisan ayında hayata veda etti ama ölmedi.
Zaten bu hafta sonunda bu yazıyı okuyor olmanızın nedeni de Robin'in hâlâ kalplerimizde, özellikle de çocukların kalbinde yaşıyor olmasıdır.
Milne minik oğluna doğum günlerinde içi pamukla doldurulmuş bir pelüş hayvancık hediye etme adetini çocuk artık bunlarla oynamayacak yaşa gelene kadar sürdürdü.
Bir eşek, iki kanguru, bir domuz, bir baykuş, bir tavşan ve bir kaplan, bunların en meşhurları olacaktı.
4 yaşına bastığı gün babası Robin'i Londra Hayvanat Bahçesi'ne götürdü.
Orada kafesin içinde siyah bir Kanada ayısı gördüler.
Kanada ordusunun da sembolü olan ve Winnipeg'den gelen bu koca siyah ayı, Milne'in 1925 Noel'inde London Evening News gazetesinde yayımladığı ilk çocuk öyküsünün isim babası oldu.
Öykünün kahramanları Robin'in bez oyuncaklarıydı: Bir ayı (Winnie), bir domuz (Piglet), bir eşek (Eeyore), bir kaplan (Tigger), bir tavşan (Rabbit) ve iki kanguru (Roo ve Kanga.)
Bu kahramanlar, ressam E. H. Shepard tarafından Robin'in oyuncakları model olarak kullanılarak canlandırılmıştı.
Winnie'nin soyadı sayılabilecek Pooh ise, Milne'in çok satan şiir kitabındaki bir kuğunun adından geliyor.
Winnie the Pooh'nun benim yaşamıma girişi ise kolayca tahmin edebileceğiniz gibi Yasemin'in doğumundan sonraya rastlıyor.
Yasemin bol şiddet içeren çizgi filmlerden hoşlanmayan bir çocuktu ve ben de onunla Winnie ve arkadaşlarının eğlenceli dünyalarını tekrar tekrar izledim, öykülerini okudum, üzerine resimleri basılmış kravatlardan, fincanlardan bile aldım.
Arkadaşlığı ön plana çıkaran, sevginin her şeyi çözebileceğini anlatan ve hiçbir şiddet görüntüsüne yer vermeyen Winnie the Pooh'nun tüm dünyada tanınması, Disney'in bu öyküyü keşfetmesiyle gerçekleşti.
Dizinin filmleri çok uzun süre özel Türk televizyonlarında da gösterildi.
TRT 2006 yılında Disney ile yüklü bir çizgi film satın alma anlaşması yapmıştı ancak Winnie özel olarak liste dışı tutulmuştu.
Winnie'nin "liste dışı" kalmasına yol açan neden dizideki Piglet (domuzcuk) karakteriydi.
Otokratların kurbanı Winnie
TRT "tehlikenin farkına varmış" ve çocuklarda domuz yemeye yönelik bir eğilimin gelişmesini engellemek için böyle bir önlem almıştı.
Benim bildiğim İslam'da domuz eti yemek yasak, filmini seyretmek değil.
Ama biliyorsunuz Türkler bir televizyon filminde homoseksüel karakter görünce hemen eşcinsel olmaya karar verebilecek bir millet.
Büyüklerimizin son derece hassas bir bünyeye sahip Türk aile yapısını korumak istemeleri bu yüzden anlaşılabilir bir şey.
"Çizgi filmde sevimli bir domuzcuk görünce domuz yemeye heves edecek çocuk"!
Düşünmek bile insanı dehşete düşürüyor ama RTÜK'ten daha iyi bilecek değiliz herhalde.
Milne, Robin'e evdeki oyuncak hayvanlar arasında geçen masallar da anlatırmış, sonra bunları yazıya da dökmüş. İlk öykü 1924 yılında yazılmış ki hayvanseverler olarak 100. yılını kutluyoruz.
Yola çıkarken herhangi politik, sosyal vs. bir mesaj vermeyi hedeflemeyen Milne, ölümünden sonra birbiri ardına ortaya çıkan otokratları kandırmayı başaramadı.
Hatta şunu da yazsam yalan olmaz, Ayı Winnie ile aynı siyasi rejimlerin kurbanları olduğumuzu bile söyleyebiliriz.
Winnie the Pooh, bugün dünyanın önemli bölümüne egemen olan otokratların kurbanlarından biridir, bilmiyorum daha önce dikkatinizi çekmiş miydi?
Öykülerden yola çıkılarak yapılan çizgi filmi yasaklayan ülkelerden biri Çin!
Sebebi Winnie'nin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'e benzemesi.
Sonunda RTÜK de kafayı taktı
Winnie, affedersiniz biraz kalın kafalı bir karakter ve koskoca Şi'ye benziyor olması, kabul edilemez elbette.
Bitmedi: Dizi Avrupa'da diktatör olmaya özenen bir popülist otokratın yönettiği Polonya'da da yasaklandı.
Sebebi, Winnie karakterinin pantolon giymediği için "çift cinsiyetli" gibi görünmesi.
Bu Winnie'nin suçu değil elbette, o herkesi seviyor. Kimseyi sevmeyen Polonyalı otokrat.
Ve görüyorsunuz insanların kişisel cinsel yönelimleri, dünyanın her yerindeki otoriter liderlerin en büyük sorunu olabiliyor.
Elbette "kambersiz düğün olmaz", Türkiye'de de bu diziye kafayı takan RTÜK oldu. Sebebi Piglet (Domuzcuk) karakteri.
İslam'da domuz yemek yasak ama içinde domuz çizgi karakter olan çizgi filmin yasaklanmasını da Rabbim RTÜK'e nasip etti.
Hatta bir kutlama sırasında çizgi karakterlerin bira içmiş olmaları da yayıncı kanala ceza kesilmesiyle sonuçlandı.
Gerçi içtikleri şey adı bira olmakla birlikte alkollü olmayan, kola benzeri bir "soft drink" idi.
Kuzey Amerika'da yetişen Sasaafras ağacının kök kabuklarından elde edilen, tatlı, alkol ya da kafein gibi keyif verici maddeler içermeyen bir içkiydi. Adının "root beer" olması, RTÜK'ün uyanık raportörlerinin gözünden kaçmamıştı. Film yapımcıları kimi kandırabileceklerini sanıyorlardı?
Çin'de, Polonya'da, Türkiye'de ve benzer otoriter rejimlere sahip ülkelerde hiç yadırganmayacak bir durum.
Yasemin ile izlerken çok hoşuma giden ve hiç unutmadığım bir bölümde Winnie ile Piglet ormanda bir patikada yürürlerken Winnie, haftanın hangi gününde olduklarını merak ediyor: "Bugün günlerden ne?"
Piglet homurdanarak yanıtlıyor: "Bugün günlerden bugün!"
Bizim şapşal Winnie çok mutlu oluyor: "Yılın en sevdiğim günü!"
Sabahları uyandığımda böyle düşünüyorum.
"Yılın en sevdiğim günü başlıyor" diye, mutlu oluyorum.
Sonra interneti açıyorum ve Goethe'yi anıyorum:
"Üzüntüler daima kılık değiştirerek insanın karşısına çıkıyor."
Bizim memleket sanıyorum üzüntünün çok sık kılık değiştirmesi için en uygun ülkelerden biri. Havasından, suyundan mıdır, bilmiyorum.
Mehmet Y. Yılmaz'ın bu yazısı, Oksijen gazetesinden alındı.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?
Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu
Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.
12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı
Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu
1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.
Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.
1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.
2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.
2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.
Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.
"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.
|